Selim İleri, Türk edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak, özellikle modern Türk romanı ve hikayesi üzerine yaptığı katkılarla tanınmıştır. 1949 yılında İstanbul’da doğan İleri, Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olarak edebi kariyerine 1960’lı yıllarda başlamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden mezun olan İleri, edebiyat dünyasına adım attığı ilk yıllarda şiirle ilgilenmiş, ancak sonrasında roman,…
Nobel Ödülü sahibi sosyalist şair Pablo Neruda kimdir? Yayınlanmış kitapları nelerdir? Pablo Neruda aşk sözleri ve popüler şiirleri nelerdir?
Birkaç gün önce ustamın, Doğan Yurdakul’un ölüm yıldönümüydü. Ustam diyorum, o arkadaşız biz derdi, çok şey öğrendim ondan. Bu yıldönümü hatıraları beraberinde getirdi, bu kişisel yazıyı yazmadan edemedim.
Hakan Güngör ve Doğan Yurdakul.
Lise yıllarında keşfetmiştim Doğan Yurdakul’u ve kitaplarını. Gazeteci ve araştırmacı yazar olarak tanınırdı, yüz binlerce okura ulaşan kitaplar yazmıştı. Çevirmendi.
Sonra hasbelkader…
İspanyol sanatçı Laura Suárez’in kaleminden çıkma İyi Bir Arkadaş dostluk kavramını çok yönlü bir şekilde sorgulatıyor: İyi arkadaş nasıl olunur? Farklılıklar arkadaş olmaya engel midir? Arkadaşlar sorunların üstesinden nasıl gelir?
Sahi kimdir iyi arkadaş?
Belki yıllara meydan okuyan bir çocukluk arkadaşı, belki tesadüflerin bir araya getirdiği beklenmedik bir tanışıklık, belki kader otaklığından mütevellit zorunlu bir…
Bir 'iftira' hikâyesi: Ece Ayhan, Onat Kutlar, pişmanlık
Hikâyenin izini sürmüştüm ancak Ece Ayhan’ın sonraki pişmanlık cümlelerini bilmiyordum.
İşin içinde Ece Ayhan, onun ameliyatı için toplanan para, Onat Kutlar’ın buna öncülük edişi, ardından Ece Ayhan’ın ihbarı, Ecevit vs. girince… Nereden baksanız şaşırtıcı ve üzücü bir olay oluyor.
Ece Ayhan
Pişmanlık cümlelerine geleceğim ama önce filmi…
Bu hafta sizler için yeni çıkan altı yeni kitabı derledik. Bunlar arasında, Natsuki Ikezawa’nın “Ağabeyine Çiçek Taşıyan Kız”ı, Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener’in “Arafta Düet”i, Fleur Jaeggy’nin “Tanrı Korkusu”, Giray Fidan ve Ayşe Gül Fidan’ın “Türkiye’de Sinoloji’nin Doğuşu” incelemesi, Arno Gruen’in “Normalliğin Deliliği” ve Eylem Ümit Atılgan’ın “Haksız Tahrik – Bir Erkeklik Hakkı” bulunuyor. Şimdiden keyifli okumalar dileriz…
İstanbul Film Festivali benliğimizi yeniden şekillendirmemiz, sorgulamamız, tanımlamamız için kendi içinde her şeyi hazırlamış. Kız kardeşlerin güçlü bağlarından bir etik tartışmanın nerelere gidebileceğine, zorunluluklar otoriteleşince eğlencenin de eziyete dönüşebileceğine… İstanbul Film Festivali bize unutulmaz deneyimler sundu.
Karşı-sanat tarihçisi olarak Georges Didi-Huberman, “Ateşböceklerinin Var Kalma” Mücadelesi’nde neoliberal zamanların kendine özgü bir faşizm türettiği fikrinden hareketle, Pier Paolo Pasolini’nin bu konuda kimilerince karamsar bulunan ve “artık ateşböcekleri zamanın ruhuna yenilmiştir” ifadesiyle şekillenen görüşlerini de es geçmeden, politik ve sanatsal bir mücadele kültürünün kaybolup kaybolmadığını tartışmaya açıyor.
Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden “New York Üçlemesi” roman serisiyle tanınan yazar Paul Auster, önceki gün 77 yaşında hayatını kaybetti. 1968’in fırtınalı yıllarında öğrenci gençliğin içinde yer alan ve Columbia Üniversitesi’nde meydana gelen ayaklanmaya katılan Auster, hayata gözlerini yumduğu gün Columbia’da öğrenciler tam 56 yıl aradan sonra okullarını yeniden işgal ettiler. Bir mirasın güncelliğini…
Rebecca Solnit, kadınların sessizleştirilmesine, şiddete uğramasına ve erkek egemen bir dünyada yaşamaya zorlanmasına karşı çıktığı metni Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar’da da, hem kadınlara dair hikâyeler anlatıyor hem de mevcut sistem yerine, eşitlik ve özgürlük hayalini dillendiriyor. Başka bir deyişle eril ezberi bozma yolunda sağlam adımlar atmak için öneriler getiriyor.
“Bilim, edebiyatın sorunlarından farklı olmayan sorunlarla karşı karşıyadır: Sürekli olarak sorgulanan dünya modelleri oluşturmakta, tümdengelim yöntemi ile tümevarım yöntemi arasında gidip gelmektedir ve kendi dilsel geleneklerini nesnel yasalar olarak almamak için hep tetikte olmak zorundadır. Bu durumla başa çıkacak bir kültür ancak bilim sorunsalı, felsefe sorunsalı ve edebiyat sorunsalı sürekli olarak birbirlerini sorgular hale geldiklerinde…
John Fowles, Ayrıntı Yayınları tarafından, Süha Sertabiboğlu çevirisi ile basılan “Günce 1949-1965” kitabında, Oxford’daki öğrencilik yıllarından itibaren tutmaya başladığı günlüklerinde, gözlemciliği kadar dünyayla tatlı-sert hesaplaşmalarını koyuyor ortaya. Konuşacak pek kimse bulamadığı o günlerde kaleme kâğıda sarılıyor, dünyayı ve doğayı izliyor. Boş laflardan sıkılıyor ve kendini bulmaya uğraşıyor, kendisinden sıtkı sıyrıldığında şiire yöneliyor.
Samuel Beckett, 17. yüzyıldan kalma anlaşılmaz bir Hristiyan aşırıcılığını sanatsal bir vizyona ve alışılmadık bir kişisel felsefeye dönüştürdü.
1990 yılında yayımlanan Yavuz Baydar, Lütfi Özkök röportajının üzerinden 34 yıl geçti. O yıllarda İsveç’te yaşayan ozan ve fotoğrafçı Lütfi Özkök, Samuel Beckett’le olan dostluğunu Yavuz Baydar’a anlattı.
“İspanya’daki sözüm ona iç savaş, sonuna yaklaşıyordu Tristan Tzara’ya rastladığımda. Ben Moskova’dan geliyordum, o İspanya’dan ve soracak taptaze soruları vardı hazırda. Hem de Türkiye üstüne, Türk şiiri üstüne ve ona sözünü ettiğim şair dostum, şu ömrünü tutuklanmakla geçiren Nâzım Hikmet üstüne sorular…”
“Hayatımızı günbegün yaşarız, onu yazmayız; yazmak, insan ne yaparsa yapsın, hayatın yalnızca bir parçasıdır.”
Çağdaş kültür, etkileyici resim sergilerinden birinci şahıs anlatımlı romanlara kadar, ‘maksimum kâr hırsının dayanılmaz cazibesi’ tarafından ele geçirilmiş durumda. Kavramların ve neden-sonuç ilişkisinin giderek karmaşıklaştığı günümüzde, “Immediacy: Or, The Style of Too Late Capitalism” kitabının yazarı Anna Kornbluh, Daniel Zamora’nın sorularını yanıtlarken, estetik kaygıların ekonomik düzenin etkisinde şekillenmeye başladığının altını çiziyor.
Ágota Kristof, memleketi Macaristan’dan İsviçre’ye gitmek durumunda kalmasıyla mücadele günleriyle buluşturuyor bizi. ‘Okumaz Yazmaz’, Kristof’un bir meydan okumaya nasıl giriştiğini; rastlantıların ve koşulların bunu kendisine nasıl dayattığını, seçmediği bir dille yaşama ve yazma zorunluluğunu ortaya koyduğu bir metin olarak karşımızda duruyor.
"Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için."
Onat Kutlar babası Ali Rıza Bey’in hâkimlik görevi nedeniyle Alanya’da doğsa da Anteplidir ve çocukluğu sonrasında soyadlarının da verileceği sokakta, Antep’te geçer. Çocukluğundan…
Gülten Akın, 23 Ocak1933’te İç Anadolu’nun bozkırında, Yozgat’ta dünyaya gelmiş, yaşamı boyunca zorluklarla mücadele etmesine karşın dizelerinde hep umudu besleyerek toplumun ötekisinin sesi olmuş bir şair…
İkinci Dünya Savaşı yıllarını henüz çocukken yaşayan Gülten Akın, yoksulluğun tüm yüzleriyle bu dönemde tanışır. Fakat Akın, buradan da umut devşirmeyi başararak 50 yılı aşkın ve dört döneme…