Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

BAKIŞ

Korku ve kaygıyla yaşamaya zorlanan toplum gönüllü gözetlenmeyi kabul eder! | #2

İstanbul her saati, her anı, her köşesi gözlenen devasa bir metropol. Avrupa’nın en çok mobese kamerasına sahip ikinci kenti olan İstanbul, teknoloji ve otoritenin paradoksal çarpışmalarına da en çok sahne olan kent. Gelişen teknolojinin gözetim yollarını olduğu gibi gözetimden kaçış yollarını da çoğaltmasını, bir kentin ‘meydan’ kültürünü nasıl değiştirdiğini ‘İstanbul’ penceresinden inceledik.

Devamını Oku

Yıkılan Avrupa’nın molozları arasında edebiyatın yeni şekli

“Savaşta gördüklerimizi, yurda dönüşte yaşadıklarımızı, döndüğümüzde karşılaştığımız manzarayı yazıyorduk. Bu da edebiyatımızın karakterinin savaş, yurda dönüş ve yıkıntı üzerine şekillenmesine yol açtı. Savaşta altı yıl sonra yurda dönmüştük, karşımızda yıkıntılar bulmuş, yıkıntılar üzerine yazıp çizmeye başlamıştık. İşin tuhafı, “yıkıntı edebiyatı” ismini sitemli ve nerdeyse gücenik tonda kullanıyorduk.”

Devamını Oku

‘Anavatanı olmayan biri için yazı yaşanacak bir yer halini alır!’

Rusya-Ukrayna arasında tüm şiddetiyle devam eden savaş milyonlarca insanın evinden kopup uzaklara savrulmasına yol açtı. Aniden patlak veren yerel krizlerle karşı karşıya kaldığımız bugünlerde, göç, sürgün ve belleksiz bırakılmayı ele almakta fayda var. Edward Said, bir entelektüelin gözlerinden sürgünün yarattığı sosyal, psikolojik ve kültürel etkileri ele alıyor.

Devamını Oku

Ukrayna savaşının gölgesinde Rus klasiklerini yeniden okumak

“Ukrayna’da, 2019’da, Dostoyevski’nin alışılmadık bir eleştirisiyle karşılaştığımda, içgüdüsel olarak romanların nesnel bir şekilde okunması gerektiği fikrine geri dönmüştüm. Peki ama Dostoyevski’ye karşı nesnel tutum neydi? “Düşman Putin’dir, Puşkin değil”: bu nesnel miydi? Böyle bir düşünce uzun zamandır kendi zihinsel yapımın bir parçasını oluşturuyordu.”

Devamını Oku

Mübadelenin 100. Yılında Savaş, Sürgün, Edebiyat | Yaşar Kemal’in ‘Bir Ada Hikâyesi’

“Yaşar Kemal’in romanlarda anlattığı insanların birer hayat hikâyeleri, geçmişleri var. O geçmiş ta Kafkasya’ya gidiyor. Girit’ten gelenler var, Balkanlardan gelenler var. O adada toplanıyorlar. Böylece bir topluluk, halk oluşuyor orada. Fakat bunu anlatırken o savaşları, 1915’i, Rusların Doğu Anadolu’ya girmesini, Mezopotamya’daki savaşları da anlatıyor.”

Devamını Oku

Gözlenen bir dünyanın içine sıkıştık, kaçış yolumuz var mı? | #1

Kentlerin ana meydanlarından ücra bölgelerine, yaptığımız alışverişten dinlediğimiz müziğe kadar her şey izlenebilir hale geldi. Veri depolama maliyeti ucuzladıkça, kurumlar daha fazla veriyi ve daha uzun süre kaydetmeyi başardılar. Bugün, neredeyse her şey kayıt altına alınıyor, muhtemelen bu durum asla değişmeden sonsuza kadarda böyle devam edecek. Peki ama kurumlar hayatımızı nasıl izliyor? Gözetim toplumuna ilişkin…

Devamını Oku