Share This Article
Türkiye 10 ay sonra yeniden sandık başına gitmeye hazırlanıyor. 2019 yılında tartışmaların gölgesinde geçen seçimden zaferle ayrılan CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu İstanbul için en güçlü aday olarak görülüyor.
AKP ise tartışmaların gölgesi altında, eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u aday olarak gösterdi. Ocak ayından bu yana iki belediye başkan adayının göstermiş olduğu performans kamuoyunun gündemindeydi. Fakat, Kurum’un performansı bugüne kadar yoğun bir tartışma konusuydu.
AKP cenahında özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir adayları yoğun olarak tartışılıyordu. İstanbul için Murat Kurum’un adı kesin olarak açıklandıklandığında ise AKP’nin içinde bir belirsizlik hakimdi. Çünkü o güne kadar pek çok isim gündeme gelmiş ve elenmişti. Bunların arasında, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da vardı, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da… Bir ara da Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan’ın ve son olarak Tevfik Göksu’nun ismi kulislerde dolaşıma sokulmuştu.
Erdoğan için en önemli hedef olarak belirlenen İstanbul için çıkartılan aday kimseyi tatmin etmemişti. Bununla birlikte Ankara’da Turgut Altınok’un ve İzmir’de Hamza Dağ’ın isimleri yerel seçimlere dair “iddiasızlığın” bir yansıması olarak görülüyordu. AKP ilçe teşkilatlarının içinde dahi aday profillerinin yetersizliği konuşulur hale geldi.
Fakat günün sonunda, AKP teşkilatlarının tek umudu Erdoğan’ın kitle üzerindeki etkisini göstermesi oldu. Peki ama hayat pahalılığıyla köşeye sıkışan, “geleceksizlikle” taçlanan bir paradigmada, toplumun AKP’nin yereldeki adaylarına destek vermesi mümkün olacak mı? Dahası Kurum gibi “Vekil bir başkanın” yönetimindeki yerel yönetim deneyimine halk nasıl bakıyor? Dilerseniz, seçime beş gün kala AKP’nin İBB adayı Murat Kurum’un göstermiş olduğu performansa yakından bakalım…
Askeri alanlar ranta açıldı, Kanal İstanbul’un ÇED raporunu onayladı
AKP tarafından eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum‘un aday gösterilmesinin öne çıkan sebepleri arasında deprem, kentsel dönüşüm ve kent içi ulaşım sorunu geliyor. Fakat bu başlıklara çözüm üretmek için Kurum’un geçmişte yaptıklarına bakılarak doğru bir aday olup olmadığını tespit etmek açık.
2005 yılından bakanlığa uzanan yolda Kurum, Toplu Konut İdaresi Başkanlığında (TOKİ) da çeşitli görevler üstlenen bir isimdi. 2009-2018 arasında TOKİ iştiraki Emlak Konut GYO A.Ş. Genel Müdürü olarak görev yapan Kurum, 2018’den 2023 yılına dek Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptı. Peki ama Kurum bakanlığı süresince neler yaptı?
Bakanlığa gelmesinin ardından tartışmalı kararlara imza atan Kurum, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Üsküdar’da, Maltepe’de, Hasdal’da, Çekmeköy’de ve daha pek çok ilçede, askeri alanları şehrin dışına taşıyarak bu alanları yapılaşmaya açtı. Kıyılar ve kıyı bölgelerinin genişletilmesi ve yapılaşmaya açılmasına yönelik yasa değişikliği yine Kurum döneminde gerçekleşti.
“Mega proje olarak sunulan” ama kent için büyük bir felaket anlamına gelecek olan Kanal İstanbul’un ÇED raporu Ocak 2020’de Bakan Kurum döneminde onaylanmıştı. Bununla da sınırlı kalmadı bakanlık, hızlı bir şekilde kanalın çevresine kurulacak “Yenişehir” için düzenlemeleri de onayladı ve kentin kuzeyini büyük bir rant alanı haline getirdi. Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığını yaptığı İBB, meslek odaları ve çeşitli STK’lar projeyi yargıya taşıdı.
Salda Gölünü imara açtı
Elbette, Murat Kurum denince ilk akla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) yaptığı dönem geliyor. TOKİ’nin 2019’da başlattığı “100 Bin Alt Gelir Grubu Sosyal Konut Projesi” kapsamında hak sahibi yurttaşlar, evlerini dört yıldır teslim alamıyor. Bununla birlikte ödeme plânlarında değişiklik yapılarak konut fiyatlarının ve aylık taksitlerin artırılması nedeniyle pek çok yurttaş bu süreçte mağdur oldu.
Kentte karşılık bulan pek çok tartışmalı karara bakanlığı döneminde imza atan Kurum’un doğa ve çevre politikaları da oldukça tartışmalıydı.
Temmuz 2022’de Kurum’un Bakan olduğu dönemde, ÇED yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle, ÇED süreçleri daha kolay ve hızlı hale getirildi. Projelerde çevresel etkilerin değerlendirilme süreci adeta rafa kaldırıldı. Bunun sonucunda Kurum’un görevde olduğu dönemde doğal bir miras olan Salda Gölü imara açıldı.
Kısacası doğal varlıkların imar projeleri için yok edilmesi yine Kurum’un bakanlığı döneminde gerçekleşmişti.
Gafları gündem oldu
Bakanlığı döneminde “denileni uygulayan” bir figür olmasıyla ön plana çıkan Kurum, vaatleri yerine gafları ile gündeme geldi.
Şüphesiz Kurum, rakibi İmamoğlu gibi siyaseti iyi bilen bir figür olarak görülmüyor. İlk defa insanların karşısına çıkan Kurum’un iletişim becerilerinde de ciddi sorunları var. Öyle ki, İmamoğlu kendi partisinin oy oranından fazla kitle desteğine sahipken, Murat Kurum ardındaki korkunç medya desteğine rağmen kendi kampanyasına zarar veren ve yüzde 40’ı geçemeyen bir aday olarak görülüyor.
Sahada kişisel bir katkısı olmayan Kurum seçimi kazanabilirse, Murat Kurum’a rağmen kazanmış olacak!
Hatırlayalım, Kurum seçim çalışmasına başlar başlamaz, eğitim hayatında kopya çektiğini, Filistinlilerin İstanbul’u AKP’nin kazanmasına sevineceğini söyledi, hızını alamadı rakibi Ekrem İmamoğlu için “Tek rakibi kendisi” dedi.
Kurum’un gafları öyle bir boyuta ulaştı ki, kendisinin İstanbul’u tanıyıp tanımadığı bile sorgulanır oldu. Seçim çalışmaları sırasında Küçükçemece ile Büyükçekmece’yi karıştıran Kurum, İstanbul’un bazı ilçelerinin hangi yakada olduğunu hatırlayamadı.
TOKİ mağdurlarıyla karşı karşıya kaldığında yüzünde beliren şaşkınlık da görülmeye değerdi. Kendisini protesto eden TOKİ mağdurlarının sloganlarını, destek sloganı sanan Kurum’un, “Sizden Allah razı olsun” dediği video sosyal medyanın gündemine oturdu ve İmamoğlu ise Kurum’un bu hallerini “Acemi bir aday” olarak nitelemekle yetindi.
Elbette son haftalarda peşi sıra gelen emeklilere 2 bin 500 TL yardım, Filistinlilere destek, çorba sözü, uygulama üzerinden verdiği son siparişler ve Mehmet Akif Ersoy’un programındaki performansı Kurum’un AKP içinde de yoğun şekilde eleştirilmesine neden oldu. Fakat öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kurum konusunda örgütü bir arada tutarak seçimden galip çıkacaklarına teşkilatını ikna etmiş.
650 bin konut sözü
Kısacası Kurum’un yeterliliği ve yetenekleri parti içinde seçimin son gününe kadar tartışılacağa benziyor. Fakat diğer tarafan da, Kurum’un gaflarının kemikleşmiş AKP seçmeni üzerinde gözle görülür olumsuz etkisi bulunmadığı görülüyor. Kısacası seçmeni Kurum’un ağzından çıkan laflar değil, Erdoğan’ın performansı ilgilendiriyor.
Bu haliyle bir tür “Vekil başkanlık” üstlendiği anlaşılan Kurum’un, Erdoğan’ın kanatları altında risklerden uzak duran, söz dinleyen aday görüntüsü, kararsız seçmenin yüzünü İmamoğlu’na çevirmesine neden oluyor.
Özellikle, kendi projesine olan yabancılığı gözlerden kaçmayan Kurum, tutarsız çıkışlarıyla da dikkat çekti. Kent lokantalarının varlığı nedeniyle Ekrem İmamoğlu’nu eleştiren AKP’li belediye başkan adayı, hemen ardından projeyi sahiplenerek çorba dağıtma ‘müjdesini’ verdi.
Kurum’dan gelen bir diğer vaat ise deprem sorununu çözüleceği yönündeydi. Peki ama nasıl? Kentsel dönüşüm projeleriyle vatandaşın karşısına çıkan Kurum, 650 bin konut yapacağını, 250 bin konutun özel sektör firmaları eliyle dönüştürüleceğini ve binaların bulunduğu alanlara dair imar düzenlemelerinin hayata geçirileceğini belirterek, 250 bin alt sektörün harekete geçirileceğini dile getirdi. 250 bin alt sektörün harekete geçirileceğini dile getiren Kurum’un, “İstanbul’un ekonomisi güçlendirilecek” vurgusu oldukça düşündürücüydü.
Öyle ya, Türkiye’nin yaşadığı en yıkıcı deprem sırasında imar faaliyetlerinden sorumlu olan en yetkili isim Murat Kurum’du.
İnşaata dayalı birikim modeli yeniden gündemde
Evet, Kurum kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi için sahaya sürüldü. Yekten söyleyelim, Kurum, seçilmesi durumunda sonuna gelindiği düşünülen rant ve inşaata dayalı birikim modelinin yolunu açan bir figür haline gelecek.
Olası İstanbul depremi kılıfıyla başlatılacak kentsel dönüşüm projesi kentsel refahın büyütülmesi, insan hayatının güvence altına alınması için değil, sermayeyi doyurmak ve geçmişte olduğu gibi bu model üzerinden seçimlerden zaferle çıkmak için atılan bir adım olarak görülebilir. Kısacası geçmişte nasıl oluyorsa AKP yeniden seçimleri güvenceye alacak “rant pazarını” gündeme getiriyor.
Öyle ki, bu dönemin ayak sesleri seçim çalışmalarının hemen başında Erdoğan tarafından duyulmuştu. Erdoğan’ın Hatay’da depremzedelere dönük yaptığı konuşmada, “hizmet için oy” şartı koşmuş, bunun olmaması durumunda da devletten yardım beklememeleri gerektiğini ifade etmişti.
Bu söz deprem mağdurlarına yönelik bir gözdağı olmakla birlikte, Hatay, İstanbul, Maraş ve daha bir dizi kenti yeniden ranta açma aşamasında sermayeye açıkça “Bizden ol!” çağrısı olarak da görülebilir.
İki senaryo
Peki ama Kurum’un kazanması durumunda neler olabilir? İki senaryo üzerinde duruluyor. Çünkü iki aday arasındaki oy oranı birbirine çok yakın. Şayet İmamoğlu seçimi kazanırsa, ortaya Erdoğan’ı iki defa yenen “doğal” bir muhalefet lideri çıkacak. İmamoğlu tüm medya desteğine ve devlet gücüne rağmen Kurum’u yenilgiye uğratırsa, bu Erdoğan’ın bir belediye başkanına seçim kaybettiği şekliyle okunacak, toplumda güçler dengesi değişecek.
AKP’nin üç büyük kenti kaybettiği düzlemde, muhalefet cephesi belki de yeniden bir araya gelerek erken seçim tartışmalarını vakit kaybetmeden başlatacak.
Murat Kurum’un seçimi kazanması durumunda ise Erdoğan, “İstanbul’u düşman işgalinden kurtaran” bir komutan edasıyla ortaya çıkacak. Ülke bütçesine eşdeğer olan İBB bütçesi merkezi olarak kontrol altına alınacak. Kısacası Kurum’un kazanmasını Erdoğan’ın “güç pekiştirmesi” olarak görmek mümkün.
Bununla birlikte, siyasi hayatında tüm rakiplerini yenilgiye uğratan bir siyasetçi olarak kendisini ön plana çıkartan Erdoğan’ın, Kurum’un kazanmasıyla birlikte cumhuriyetin tam anlamıyla tasfiyesini içeren yeni anayasa referandumunu önümüze koymasıyla karşı karşıya kalacağız.