Share This Article
2023 Genel Seçimleri’nin üzerinden bir yıl geçmeden Türkiye, 31 Mart pazar günü yeniden sandık başına gidecek. Gün geçtikçe artan ekonomik darboğaz, siyasal belirsizlik ve geleceksizlik, toplumsal motivasyonda önemli ölçüde düşüş yaşanmasına yol açıyor. Bu da halkın seçimlere çok da ilgi göstermediği bir tablonun belirmesine yol açıyor.
31 Mart pazar günü gerçekleşecek yerel seçimlerde partilerin belirlediği stratejiler, seçtikleri adaylar, CHP’de değişen yönetim ve başkanlık sisteminin adaylara olan etkisi bu seçimin gündemini oluşturdu.
Özellikle “küskün seçmen” sayısının artması ve muhalif seçmenin beklenen “değişime” ilgi göstermeyişi bu seçimin gündemine doğrudan etki etmiş gibi görünüyor. Seçim sürecini, partilerin belirlediği stratejileri ve 31 Mart sonrasındaki olası tabloyu Siyaset Bilimci Sezin Öney’le konuştuk.
‘Başkanlık sistemi, yerel siyasetin önünü açtı’
2024 Yerel Seçimlerinde son haftaya girdik. Bu süreçteki genel tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle büyükşehirlerde partiler nasıl ilerledi sizce? Genel olarak süreçteki seçim ve siyasal iletişim stratejileri nasıl değerlendirilebilir?
Öncelikle, adayların ön plana çıktığı bir seçim oldu. Özellikle de AKP ve CHP’nin adayları, partilerinden çok daha fazla konuşuldu. Yerel seçimlerde adayların ön plana çıkması olağan, beklenebilecek bir gelişme. Olması gereken, milletvekili seçimlerinde de adayların seçim bölgelerinde çok daha fazla konuşulması, tartışılması; adaylar üzerinden partilerin oylarının artması veya azalması.
Yerel seçimlerde, adayların partilerinden daha çok ilgi çekmesine her ne kadar “olağan” desem de; Türkiye’de bu duruma neden olan başkanlık sistemi oldu. Siyasette TBMM ve parti siyasetinin önü kesilince, yerel siyasette özellikle büyükşehir belediye başkanlarının önü açıldı.
Bu yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara özeline baktığımızda, CHP’nin parti olarak geriye çekilip; Türkiye çapında da popülaritesi olan adaylarını, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı ön plana çıkarmayı tercih etti. Buna karşılık AKP’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ön plana çıkardığını gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan da giderek daha fazla ağırlığını koydu: bu konuda o kadar ileri gitti ki; Anadolu genelindeki son mitinglerinde de katılımcılara İstanbul’daki akrabalarını arayıp oy istemeleri telkininde bulundu.
Seçimlere günler kalsa da İstanbul’un Cumhur İttifakı adayı Murat Kurum ve Ankara’nın adayı Turgut Altınok’tan çok, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı konuşuyoruz.
Tabii, Türkiye’nin en büyük iki şehrinde olan biten, sadece bu metropollerde kalmıyor; medya yoluyla, tüm Türkiye’nin gündemi haline dönüşüyor. Bu nedenle de AKP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan odaklı stratejisi, her ne kadar Cumhur İttifakı seçmenini konsolide etse de; ekonomik kriz ve ideolojik sebeplerle Cumhur İttifakı’ndan uzak seçmeni de zıt kutupta birleştirmiş oluyor.
Türkiye genelindeki duruma baktığımızda, en başarılı iletişim stratejisini Yeniden Refah Partisi yürütmüş oldu. Mayıs seçimlerindeki ile karşılaştırılamayacak boyutta kendisini ön plana çıkarttı ve hakkında konuşturttu. Ekonomik kriz dönemlerinde yıldızı parlayan ve tepkisellik üzerinden yükselen partiler olur; Yeniden Refah da Türkiye genelinde bu konjonktüre tam oturan parti oldu.
Siyaset Bilimci Sezin Öney
CHP’nin özellikle Hatay, İzmir, Tekirdağ gibi bölgelerdeki aday seçimleri tartışma konusu oldu ve seçmen tarafından eleştirildi. Siz bu tercihleri nasıl değerlendirirsiniz? Bu durum sandığa gitme oranını etkileyecek midir?
Sandığa gitme oranında ciddi düşüşler olmasından çok, tepki oylarının artmasına neden olabilir. Yani, seçmenlerin tepkilerini göstermek için normalde oy vermeyecekleri bir partiyi tercih etmeleri söz konusu olabilir. Hatay, bu bahsettiğiniz iller arasında farklı bir konumda. Adaylık konusu bu kadar negatif biçimde tartışılan bir başka il olmadı. Yine de Hatay’da bile sandığa gitmemekten çok tepkisel oyların artması mümkün.
‘CHP Kurultay sonrası zamanını boşa harcadı’
2023 Genel Seçimlerinin üzerinden 10 ay gibi kısa bir süre geçmesinin ardından Türkiye yeniden seçime gidiyor. Özellikle en güçlü muhalefet partisi CHP’nin seçim kaybetmesinin en temel nedeninin etkili ve erken bir seçim stratejisi oluşturamadığına yönelik bazı araştırmalar mevcut. Muhalefetin 2023’teki seçim sürecindeki hatalarından ders çıkararak yerel seçime gittiğini söylemek mümkün mü?
CHP’de adayların belirlenmesi sorunlu bir süreç oldu. Sancılı geçen kurultay sonrası, yeni yönetimin, adayların belirlenmesi konusunda Türkiye genelinde uygulayabilecekleri sağlam bir sistemi yoktu. Ön seçimlerin yapılması en iyi yöntem olurdu. Tabii, ön seçimlerin doğru düzgün gerçekleştirilmesi kaydıyla…
Buna karşılık, “hibrit” bir strateji benimsendi. Bazı yerlerde, Genel Merkez doğrudan devreye girdi. Bazı yerlerde, oluşturulan milletvekili heyetleri adaylarla görüşmeler yaptı. Ancak tüm adaylar için; ilçeler de dahil olmak üzere, anketlerin kullanıldığı söylendi. Hatta, “yapay zeka” desteği alındığı bile açıklandı.
Öte yandan yeni yönetimin seçimler sonrasını da hesap ederek yeni oluşan ekiple uyumlu adaylar belirlemesi de gerekiyordu. Bu da tartışmaları arttırdı ve parti içi kutuplaşmalara neden oldu.
Kurultay ve sonrası “artçı şoklarının”, ders çıkarma sürecini imkansızlaştırdığını söyleyebiliriz. Bir ders çıkarma süreci, ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi isteğiyle istifa etmesi ve ardından da bir “âkil insan” pozisyonuna çekilerek, partinin yapıcı biçimde, hatalarını, eksiklerini, doğru ve yanlışlarını tartışması yoluyla olabilirdi. Maalesef, mayıs sonundan bu yana geçen zaman boşa harcandı.
Yine de adaylar belirlendikten sonra, son 1 aylık sürecin kampanyalara ağırlık verilmesiyle başarılı geçirildiğini söyleyebiliriz. Sadece Afyon belediye başkanı adayı ve CHP’nin Grup Başkan Vekili Burcu Köksal’ın “DEM Partililere hizmet vermeyeceği” yönündeki açıklaması, ciddi bir yol kazasıydı. Bunun ötesinde, Genel Başkan Özgür Özel’in tüm Türkiye genelinde mitinglerle, oldukça dinamik bir porte çizdiğini gördük. Bu da tüm partiye yansıyan pozitif bir durum oldu.
Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişe göre daha geri planda durduğunu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ise özellikle İstanbul’da tüm ilçelerde aktif seçim çalışmaları düzenlediğini görüyoruz. İki ismin de partilerinin önemli siyasi figürleri olduğunu düşünürsek bu durumun seçime etkisi nasıl olacaktır?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geri planda durduğunu söylemek çok doğru değil. 2019’daki yerel seçimlerde de son hafta ve özellikle seçime günler kala çok yoğun biçimde İstanbul’da mitingler düzenlediğini görmüştük. Bu seçimlerde başka yerlerdeki mitinglerde de sandık günü yaklaştıkça, Cumhurbaşkanı’nın İstanbul için oy istediğini gördük. Bunu da “hemşericilik” damarı üzerinden yaptığını gözledik.
Bu tavır da seçmenleri kutuplaştırarak, ideolojik yönelimleri veya stratejik oy seçimlerine en yakın ve kazanması en muhtemel adaydan birini tercih etmesine neden olabilir.
‘DEM’in İmamoğlu’na vereceği zarar, Yeniden Refah’ın Kurum’a vereceği zarardan fazla‘
Seçimde iller bazında en çok merak edilen bölgenin İstanbul olduğunu söyleyebiliriz. Sürecin en dikkat çeken adayları Ekrem İmamoğlu da Murat Kurum da pek çok konuda eleştiriler aldı. Siz İstanbul Büyükşehir Adaylarının seçim dönemini nasıl değerlendirirsiniz? Dem Parti ve Yeniden Refah Partisinin sonuçlara etki edeceği söylenebilir mi?
52 adaylı; diğer bir deyişle, aday enflasyonu yaşanan bir İstanbul seçimi söz konusu. Yine de bu seçimler, özellikle iki aday arasında geçiyor: Murat Kurum ve Ekrem İmamoğlu. DEM Parti ve Yeniden Refah, sonuçlara etki edecek; çünkü başa baş geçecek bir seçim söz konusu olacağa benziyor. Yüzde 1’in bile sonuçları değiştirebileceği bir oylamadan bahsediyoruz. Ancak işin şu kısmı göz ardı ediliyor: Yeniden Refah, AKP’nin küskün seçmenini çekecek diye düşünülüyor.
Bu gayet mümkün; ama Yeniden Refah seçmeninin bir kısmı, AKP’nin sandığa gitmeyecek eski seçmeleri de olabilir. Buna karşılık DEM Parti, bu seçimleri, kendi seçmenleri açısından bir nüfus sayımına döndürmeye çalıştı. Bu nedenle de DEM’in Ekrem İmamoğlu’nun oy oranına vereceği zarar, YRP’nin AKP’nin oy oranına vereceği zarardan fazla bana kalırsa. Öte yandan, Fatih Erbakan’ın giderek ön plana çıkan ve AKP’nin zayıf noktalarına parmak basan konuşmaları, Yeniden Refah’ın başarılı aday gösterme ve örgütlenme stratejileri, Cumhur İttifakı’nı Türkiye genelinde etkileyen sonuçlar yaratacağa benziyor.