Tiyatro sezonu yavaş yavaş bayrak indirirken tiyatro salonlarına doluşup izlediğimiz son temsiller, tahmin edemeyeceğimiz kadar seveceğimiz oyunlarla tanışma sürprizini her zaman gizli tutar. Yine oldu… Yapı Tiyatro’nun sessiz şaheseri O Zaman Küs Ölene Kadar, kendimi uzun zamandır kaçtığım duyguların kucağına bırakmama neden oldu. Her sahnesiyle biraz daha derinleşen bu oyundan uzun uzun bahsetmek boynumun borcudur…
1968 yılında Ürdün’de, Arap görsel kültür tarihinin en cesur hareketlerinden biri olarak halen varlığını sürdüren bir sinema hareketi başladı. Mustafa Abu Ali, Sulafa Jadallah, Hani Jawhariah, Salah Abu Hannood ve daha birçok sinemacı ve araştırmacıdan oluşan Filistin Sinema Topluluğu (PFU), Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) desteğiyle bir araya geldi. Amaçları günlük yaşamı ve bu dönemde Filistin’de…
Sanatı sanatçıdan ayırmak mı yoksa günümüzün en yaratıcı moda tasarımcısının ırkçılığını affetmemek mi? “John Galliano: High and Low” belgeseli, 63 yaşındaki efsane moda tasarımcısı John Galliano’nun ikinci bir şansı hak edip etmediğini sorguluyor…
Barış Atay’ın genel seçimlerde Hatay Milletvekili olarak sırasını Can Atalay’a vermesi, 5 yıllık siyaset serüveninden sonra rotasını yeniden tiyatroya çevirmesine de vesile oldu. Atay’ın Sadece Diktatör’den sonra sahneye döndüğü ve bu kez kendisinin yazıp yönettiği İntihar Şov’dan iyatro oyunu diye bahsetmem gerekiyor, böyle olduğunu düşünmesem de. Bana kalırsa bu “oyun” Barış Atay’ın 40 yaşına gelince…
Fact Tiyatro, Sipariş Listesi’ndeki başarısını Sendrom ile büyüterek sürdürüyor. Sendrom, kendi dilini ve ritmini yakalamayı becermiş başarılı bir metinle karşı karşıyayız. “Oltaya takılmış bir balığın” çırpınışları Dilara Vural’ın oyunculuğu ile seyirciyi peşinden sürüklüyor. Dilara’nın Sipariş Listesin’deki ışıltısı tesadüf değilmiş! Bir karakter yaratmış ve o karaktere seyirciyi ikna etmesi 2 dakika bile sürmedi. Sezonda 72 oyun…
Çağdaş kültür, etkileyici resim sergilerinden birinci şahıs anlatımlı romanlara kadar, ‘maksimum kâr hırsının dayanılmaz cazibesi’ tarafından ele geçirilmiş durumda. Kavramların ve neden-sonuç ilişkisinin giderek karmaşıklaştığı günümüzde, “Immediacy: Or, The Style of Too Late Capitalism” kitabının yazarı Anna Kornbluh, Daniel Zamora’nın sorularını yanıtlarken, estetik kaygıların ekonomik düzenin etkisinde şekillenmeye başladığının altını çiziyor.
Tüm zamanların en önemli gitaristlerinden biri olarak kabul edilen Django Reinhardt, Amerikan cazını etkileyen en önemli müzisyenler arasında. Henüz on üç yaşındayken Paris kulüplerinde banço-gitarıyla müzik yapan, karavanda çıkan yangın neticesinde parmaklarını kaybeden ve ‘Artık gitar çalman imkânsız!’ denen bir sanatçı nasıl oldu da devraldığı kültürel miras ile en yeni caz ve Swing türlerinin bir…
2023’ün adından en çok söz ettiren filmlerinden “Poor Things”, festival yolculuğunu tamamlayarak gösterime girdi ve geniş kitlelere ulaşmasıyla da hemen tartışmaların odağına yerleşti.
Netfilix’de gösterimde olan ‘Leave the World Behind’, “modern dünyanın katastrofik sonu”na ilişkin olası senaryoları çarpıcı bir dille yansıtıyor. Hollywood’da eşine nadir rastlanan bir sorgulamaya ev sahipliği yapan film, modernitenin geldiği noktayı ve gideceği nihai sonu gözler önüne seriyor. Korkuları, pişmanlıkları ve çaresizlikleriyle köşeye sıkışan insanları yansıtarak…
İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni Ingmar Bergman, bir Protestan rahibin çocuğu olarak İsveç’te doğdu. Karamsar filmleriyle bilinen Bergman, modern sinemanın en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edildi. İmgeler suretler, yaşam, ruh ve anılarla şekillenen Bergman sinemasına yeniden bir göz atalım…
“Dinleyicinin caza olan ilgisinin geri gelişi, karanlık yıllarda kendilerini dinlemeyi reddedenleri hor gördükleri için gittikçe yanlarına varılmaz hale gelen müzikçilerin birkaçını, bu yeniden ilgiyi çekebilen müzik akımına geri döndürmüş de olabilir. Günümüzde caz düşünsel açıdan saygın bir konuma geldi. Bununla birlikte, yeni caz saygınlığından daha paylarını alamayanlar arasında, cazı yaratan zenci gettosunun çocukları da vardır…
Dünya sinemasının en yetenekli ve en aykırı yönetmenlerinden Pier Paolo Pasolini, yarattığı özgün dille adından söz ettiren bir sinema insanı. 1961 yılında ‘Accattone’ ve ‘Mamma Roma’yla başladığı sinema yolculuğunda, toplum tarafından marjinalize edilmiş karakterlere, faşizmin çirkin yüzüne, lümpen proletaryaya ve cinsel dürtülerinin esiri olan insana odaklandı. Sinemaya ‘sıradan’ insanın gözüyle bakan yönetmen, 60 yıl önce…
Sosyal medyanın hayatımızın orta yerine çizdiği çizgi bir tarafı “harika”, “daha güzeli yok”, “en iyisi” yanılgısına; diğer tarafı ise “berbat”, “yok olsun” bataklığına sürüklerken gerçekten geliştiren bir eleştiriye ne kadar çok ihtiyacımız olduğunun kaç kişi farkında? Özellikle kıymetli sanat üretiminin iyiyi destekleyecek, olmayanın alternatifini sunacak eleştirilerle mümkün olacağını hatırlayalım istiyorum. “Muhteşemlerden” ve “çok kötülerden” kaçarak,…
Samurayların muteber olduğu, klanların hüküm sürdüğü 17. yy Japonyası… Dünya sinema tarihinin en epik filmlerinden bazılarının köklerini aldığı bu dönem, Netflix’in son yıllarda düşen itibarına adeta ilaç oldu. Japon olmayanın veya Japon olsa da ‘kusurlu’ olanın insan muamelesi görmediği bir dönemde intikam peşindeki mavi gözlü bir kadının macerası bu. Fena halde kanlı, büyük oranda tatmin…
‘Resim sanatı aracılığıyla biz şeylere ilişkin yeni bir metafiziksel psikolojinin temelini atıyoruz. Bir nesnenin bir resimde kaplamak zorunda olduğu mekânın ve nesneleri kendi aralarında ayıran mekânın mutlak bilinci yeni bir astronomiyi yerleştiriyor, katı yerçekimi yasası dolayısıyla gezegenimize kıskıvrak bağlanmış şeyleri obje edinen bir astronomi bu.’
Jerry Thompson, fotoğrafın yalnızca sanatsal bir araç olarak değil, aynı zamanda bir bilme biçimi olarak da işlediğinden dolayı önemli olduğunu yazıyor. Fotoğrafın resim yapma sanatları arasında neden benzersiz olduğuna dair bir perspektiften bakan Thompson, kaleme aldığı “Why Photography Matters” kitabına bu kışkırtıcı gözlemle başlıyor. Fotoğrafçılığı güçlü, ikna edici, göze veya hayal gücüne hoş gelen fanteziler…
Gladyatör, Thelma ve Louise, Alien, ve Blade Runner gibi filmlere imza atan İngiliz yönetmen Ridley Scott’ın vizyona giren ‘Napolyon’u epik bir fiyaskoya dönüştü. Nesnellikten ve toplumsal tarihten kopuk olmasıyla eleştirilen yapım, “çürüme çağında” kültür endüstrisinin bir başka kurbanı olarak görülebilir…
Hardlove, 2023-2024 tiyatro sezonuna cesur ve özgün bir giriş yapıyor. Anıl Can Beydili’nin yazıp yönettiği, Atakan Yılmaz ve Tuğba Sorgun’un oynadığı Hardlove, insanın en temel dürtülerini ve duygularını, içinde bulunduğu dünyanın gerçeklerinden ayrı yaşayamayacağını hatırlatıyor ve bize şu soruyu soruyor: Bugünün köksüzleri içlerinde çırpınan hissizlikten nereye kadar kaçabilir ya da kaçabilirler mi?
Henri Matisse’in Fas dönemi dönemi çalışmalarıyla ilgili olarak, Thierry Chabanne’ın sorularını, Matisse monografisini kaleme alan Pierre Schneider cevaplandırıyor.
Martin Scorsese, son filmi ‘Dolunay Katilleri’nde kendi topraklarında katledilen, daha sonra artık “efendileri” olan beyaz Amerikalılar tarafından rezervasyon bölgelerine yollanan ve orada yaşamaları söylenen yerli halklardan biri olan Osage halkının hikâyesini konu alıyor. Kan ve şiddet sarmalının pişinden giden Scorsese, hem bir sinemacı hem de tarihe şahitlik etme misyonunu yerine getiriyor.