Share This Article
Sultan-ı Yegah (1981) – Nur Yoldaş
Kayıt: İstanbul Gelişim Stüdyosu
Mayıs 1981
Yapımcı: Ergüder Yoldaş
Uzunluk: 48:55
Daha önce dünyada 80’ler pop müziğine ve hatta yeni romantikler akımına bir göz atmıştık. Elbette ki, 80’lerin getirdiklerinden Türk müzik sektörü de nasibini almıştır ve bu dönemde endüstrinin gidişatını değiştiren işlere imza atılmıştır. Fakat bugün bakacağımız albüm, benim gözümde benzeri bir daha yapılamayacak değere sahip: “Sultan-ı Yegah.”
Öncellikle Nur Yoldaş’tan biraz bahsedelim. Kendisinin vokal yeteneği aslında daha çocukken fark ediliyor; annesi TRT Çocuk Radyosuna götürüyor ve burada eğitim alıyor.
Nur Yoldaş’ın sesi gerçekten de eşi benzeri olmayan, çok özel bir renge sahip yalnızca kendisine özgü bir sestir. Vibratolarıyla, gücüyle ve parlaklığıyla; Türk müzik sektörünün en değerli seslerinden biridir.
“Sultan-ı Yegah” albümüne baktığımızda, tam anlamıyla bir başyapıt demek bile yetersiz kalacaktır. Klasik Türk müziği ve Batı müziğinin bir karışımı olarak sunulan albüm, bundan çok daha fazlasıdır aslında. Disko pop, funk, klasik Türk makamları, baslar, kemanlar, synth’ler… Her elemanı tek tek sıralasak, belki de biraz karışık gelecektir; fakat dinlediğinizde dünyadan ve Türkiye’den alınan bunca parçanın nasıl bu kadar ustaca birleştirilmiş olduğuna inanamayacaksınız. Uzun girişleri ve altyapıyı dinlediğinizde sanki Earth, Wind & Fire dinliyormuşsunuz gibi hissedersiniz, sonra Nur Yoldaş’ın vokalleri ismi gibi adeta bir nur halinde müziğin üzerine parlar.
“Sultan-ı Yegah’ın” yalnız müzikal değeri yoktur, kültürel anlamda da değeri yadsınamaz: Ben bu albümü yazımsal anlamda, biraz alakasız gelebilir, bambaşka bir tür olan edebiyatın yine en sevdiğim işlerinin sahibi İhsan Oktay Anar’ın romanlarıyla bağdaştırırım.
Anar’ın romanları da pek eski Osmanlı zamanlarında geçer. Fakat hikayelere fantastik öğeleri öyle bir yerleştirir ki, Osmanlı döneminde eski eski insanların zaman yolculuğu yaptığına, astral seyahatle dünyayı gezdiğine, dergahlarda dede efendilerin müritlerini ölümlerden geri getirdiklerine şahitlik ederiz.
“Sultan-ı Yegah” albümü ile bağdaştırdığım nokta, aslında modernite ile eski Türk kültürünün bu kadar ustaca birleştirilmesidir. Albümde bir noktada ne dediğini anlamadığımız eski Türkçe şiirlere rastlarız, ama bu şiirler disko ve funk müzikle birleştiğinde, ortaya bir kültür karmaşasından çok bir daha benzeri gelmeyecek bir harman çıkar.
Albümdeki her şarkı çok değerli olduğundan hiçbirini atlamamanızı öneriyor ve Türkiye’nin bağrından çıkan en başarılı albümlerden biriyle sizi baş başa bırakıyorum…
Mezzanine (1998) – Massive Attack
Kayıt: Virgin Records
Nisan 1998
Yapımcı: Neil Davidge
Uzunluk: 63:29
Geçtiğimiz haftalardaki yazılardan birinde, Portishead’den bahsederken bir türden bahsetmiştik: trip hop.
Kısaca tekrar bahsetmekten zarar gelmez; “trip hop” dediğimiz tür 80’ler İngilteresi’nde, özellikle de Bristol’da ortaya çıkmış bir elektronik müzik türüydü. Fakat bu türe yalnızca elektronik müzik demek az kalacaktır zira trip hop; elektronik müzik ile yer yer soul, rnb, dream pop (yine İngiltere’de ortaya çıkmış, yeni-psikedelik ve atmosferik müzik türü) gibi türlerin bir karışımıdır. Bu türün adını duyduğumuzda da akla ilk gelen öncü grup, Massive Attack’tir.
Massive Attack, 1988 yılında Bristol’da kurulmuş, 90’larda da müziğinin zirve noktasına ulaşmıştır. Fakat Massive Attack, bir trip hop grubu olmaktan öte bir anlam taşır.
Müziğine ve canlı performanslarına baktığımızda, birlikte çalıştıkları sanatçılardan prodüktörlere kadar Massive Attack, en kısa tabirle bir aktivisttir. Çevre sorunları olur, sosyal sorunlar olur; yaptıkları işlerde her zaman bir alt metin vardır.
Grubun üyesi ve Massive Attack öncesi Bristol’de graffiti sanatçısı olan Robert Del Naja ile ilgili ortaya atılan “Banksy o olabilir mi?” iddiaları, hatta Robert’ın “Banksy” ile ortak yaptığı işler; Massive Attack’ın müzikten öte yer yer anarşist, başkaldıran bir misyon üstlendiğini gösterir niteliktedir.
Massive Attack’ın müziğine baktığımızda, zaten farklı farklı sanatçılarla çalıştıkları için, tek bir çizgi yoktur. Elektronik müziktir temelde; fakat yer yer RnB esintileri duyarız, bazen kemanlar bizi karşılar.
Massive Attack’ın müziğini diğer bir yönden ele aldığımızda, belki de aktivist olmasının getirdiği ağırlıkla, hep biraz karanlıktır. “Mezzanine” de bu yönden kasvetli bir şehrin karamsar insanlarının arasına dalmak gibidir. Şarkılar herhangi bir olayı anlatmaz, ağır anlamlar yüklüdür. Albüm kapağındaki kocaman ve kapkara gergedan böceği bu anlamı tamamlar niteliktedir.
Bu albümde de Horace Andy, Elizabeth Fraser gibi usta vokaller ve doygun altyapılarıyla şarkılar, hem müzikalite anlamında sizi etkisine alacak ve yarattığı atmosferde yavaş ama gizemli bir geziye çıkaracaktır.
Şarkılar: Angel, Teardrop, Inertia Creeps…
Trinity (2019) – Eartheater
Kayıt: Chemical X
Ekim 2019
Yapımcı: Kwes Darko
Uzunluk: 35:45
Elektronik müzik dendiğinde genelde akıllara benzer bir imaj gelmektedir. Bilgisayarlar aracılığıyla yapılmış müziğin müzikal doygunluktan uzak olacağı düşünülür, fakat bu fikri kökünden değiştirecek isimlerden biriyle karşı karşıyayız: Alexandra Drewchin, ya da sahne adıyla Eartheater.
Aslında Eartheater için, sadece elektronik müzik yapıyor diyemeyiz. Çünkü müzikalitesi ve özellikle de vokalleriyle, şarkıları romantik denebilecek kadar hafiftir; fakat elbette ki elektronik müziğin olmazsa olmaz parçaları “bass”lar ve “beat”ler ile altyapı kulak doldurmaktadır. Eartheater’ın müziğini bir başlık altında incelemek zordur, fakat bir tür atamamız gerekecekse elektronik müziğin “deneysel elektronik” denen alt koluyla bağdaştırabiliriz, ya da direkt alternatif müzik diyerek türlerin sınırlandırmalarından kurtarabiliriz.
“Trinity” albümüne baktığımızda, aslında rave (kısaca elektronik dans müziği partileri) esintileri vardır, fakat yukarıda da yazdığım gibi, bu albümü de tek bir türle ya da kelimeyle sınırlandırmak istemem. Evet, elektronik müziktir dinlediğimiz fakat tüm elemanlar öyle bir araya gelir ki, otobüste tek başınıza yolculuk ederken ya da evinizde dinlenirken de dinleyebileceğiniz bir albümdür.
Hızlı ve keskin rave müziklerinin aksine, “Trinity” daha romantiktir ve daha atmosferiktir. Fakat benim en çok sevdiğim parçası, Alexandra’nın vokalleridir. Zaten müzikal kaliteyi arttıran da bir noktada kendisinin vokal kabiliyetidir. Vokaller, Türkçede tam istediğim karşılığı bulamamakla birlikte, İngilizcede “ethereal” dediğimiz hisle bire bir uyuşmaktadır. Cennetten gelmiş gibi, ruhani, uçuş uçuş ve hafif… Eartheater’ın müziğinin yarattığı atmosfer için aslında bunları diyebiliriz.
Tüm albümü dinlemeniz tavsiyemdir, her şarkıyla biraz daha hafifleyecek ve yarattığı atmosfere kendinizi kaptıracaksınız.
Bir (2005) – Hepsi
Kayıt: Stardium
Nisan 2005
Yapımcı: Poll Production
Uzunluk: 47:44
90’lar sonu 2000’ler başı pop müziği… Belki de dünyanın en ikonik pop starların, şarkıların, müzik kliplerinin ve albümlerin çıktığı o dönem. Günümüzde de elbet pop müzik hala en çok dinlenen türlerden biridir, fakat internet ve sosyal medyada geçirdiğimiz zamanla paralel olarak, 2000’lerin başında bir popstar’ın çıkardığı her şarkı, söylediği her söz, ödül törenlerinde giydiği her kıyafet çok daha büyük bir haber niteliğine sahipti. Kapak yüzü oldukları dergiler ve posterlerle onlar müzik sektörünün kral ve kraliçeleriydi.
Bu durum elbette yalnızca dünyanın diğer yerlerinde değil, Türkiye sınırları içerisinde de geçerliydi. Bugün hem 2000’ler popun yıldızları hem de bir kız grubu olarak gönüllere taht kurmuş Hepsi’den bahsedeceğiz.
Hepsi’nin üyeleri Cemre, Eren, Gülçin ve Yasemin birbirlerini uzun zamandır tanıyan dört arkadaştı ve aslında dansçıydılar. Zaten genel anlamda pop gruplarında gördüğümüz gibi, şarkıcıların hem vokal hem de dans alanında yetenekli olması beklenirdi. Hepsi de, dansları ve rnb vokalleriyle bir kız grubundan beklenecek her şeye sahipti.
Dünyaya açılamamış olmaları ve bir süre sonra dağılmış olmaları üzücü olsa da, zamanında Türkiye’yi kasıp kavurmuşlardı. Yarattıkları etki ve oluşturdukları kültür bakımından zannımca bir Spice Girls kadar etkililerdi.
CD’lerindeki şarkı sözleri ve fotoğraflar, kızların her birine atanmış renkler ve müzik klipleriyle Hepsi; özellikle genç kızların odasındaki posterlerde, dergilerde ve hangi Hepsi üyesi olduklarını konuştukları sohbetlerinde büyük bir yere sahipti. Zaten, bir şarkıcının ya da grubun ne kadar büyük bir etki bıraktığını belirleyen de ne kadar albüm sattıkları gibi sayısal veriler değil, günlük hayata ne kadar nüfuz edebildikleridir zannımca.
Gelgelelim Hepsi grubunun çıkış yaptığı “Bir” albümüne. Müzikal anlamda baktığımızda tam bir pop albümüdür fakat yer yer daha romantiktir ve rnb esintilere sahiptir. Olmaz Oğlan, Yalan ve Üç Kalp gibi akıllara kazınmış şarkılar burada, ki zaten daha çıkış albümünde bu kadar unutulmaz şarkıların olması Hepsi’nin değerini bir kere daha gözler önüne sürer.
O zaman, haydi hep beraber söyleyelim:
“Hani bensiz bir hiçtin, nefes bile almak zor derdin…”