Share This Article
Этажи (Etazhi) – Molchat Doma (2018)
Kayıt: Detriti Records, Belarus,
Eylül 2018
Yapımcı: Roman Komogortsev
Uzunluk: 33:13
Pop kültüründe Slav ülkelerinin, fakat en çok da Rusya’nın belli bir imajı vardır: Hep karanlık, bulutlu ve kasvetli, tek renk ve tek tip binaların donattığı donuk ve distopik bir şehir. Molchat doma, “Etazhi” albümü ile tam da böyle bir ambiyans yakalamıştır. Kendimizi biraz eski, biraz nostaljik ve karamsar bir bilgisayar oyununun içinde buluruz.
Biraz blade runner, biraz neuromancer; distopik bir cyberpunk Rusyası’nın sokaklarında gezinen depresif bir asi gibi hissederiz kendimizi. Albüm 2018 çıkışlı olmasına rağmen tınısı biraz yıpranmış, biraz 80’lerden kalmıştır.
Zaten müziğinde de 80’li yılların müzik akımlarının etkisi vardır (biraz New Order’ı anımsatır). Gotik bir elektronik müzik albümü gibidir. Sonbahar gelip de bir sabah vakti işe gitmek için uyandığınızda gökyüzünün yağmur bulutlarıyla kaplandığınu görürseniz, kulaklıkları kapıp yolda bu albümü dinlemenizi tavsiye ederim. En sevdiklerim: Судно (Борис Рижий)(Sudno), Клетка(Kletka),Тоска(Toska)
2時までのシンデレラ (Niji Made no Cinderella) – FRIDAY MAGIC – Meiko Nakahara (1982)
Kayıt: Universal Music, Japonya,
Aralık 1982
Yapımcı: Sugaya Ken
Uzunluk: 34:63
Şimdi ise pop kültüründe Rusya’nın tam anlamıyla zıttı bir imaja sahip ülkeye gidiyoruz: Japonya. Japonya dendi mi hepimiz benzer bir resim çizeriz: Pasparlak ve rengarenk ışıklarla bezeli sokaklar ve caddeler, harıl harıl bir yerlere koşuşturan insanlar, tıklım tıklım dolu restoranlar, sakura çiçekleri, “Yahu, bunu da mı düşündünüz!?” diyeceğimiz bir sürü teknoloji ürünü… Japonya’nın enerjisi zihnimizde hep canlı, hep ışıklı ve sıcaktır.
Japonya, bu imajı dünya pazarına medyanın her türlü alanını kullanarak zekice sunuyor. Yemeklerini, animelerini ve kıyafetlerini hepimiz biliriz; ama benim en sevdiğim kısmı Japonya’nın müzik sektörü.
Özellikle 80’ler ve 90’lar, Japonya’nın en parlak dönemiydi ve doğal olarak endüstrinin her alanı başarı ile ilerliyordu. Buna elbette ki müzik sektörü de dahildi. 80’ler Japonya’sında, günümüzde “city pop” olarak adlandırılan bir müzik türü hakimdi.
Bu türe, city pop’un en sevdiğim sesi Meiko Nakahara’nın Niji Made no Cinderella-Friday Magic albümü üzerinden ufak bir dalış yapmak isterim. Bu albüm, tipik bir city pop albümüdür: Enerjik bir altyapı, biraz “funky” bas gitar riffleri, üflemeliler ve elbette ki üzerinde taşıdığı disko havası. Şarkılar, başta bahsettiğim “şehir ambiyansını” anımsatır; gece vakti bir barlar/restoranlar sokağının görseli canlanır zihinde.
Müzikalitesinin çok çok başarılı olduğunu düşünmekteyim, ayrıca Meiko Nakahara’nın sesi de tam bir disko pop sesidir; yumuşacık, tatlı ama aynı zamanda dinamik ve canlı. Bu albümle kendinizi 80’ler Japonyası’nın ışıltılı caddelerinde gezinirken hayal edecek, hiç yaşamamış olduğunuz bir geçmişin nostaljisini hissederken bulacaksınız. Dinlerken kendinizi dans etmekten alıkoyamayacaklarınız: Fantasy, Gigolo (ジゴロ), Friday Magic, Coconuts no Kataomoi (ココナッツの片想い)
Queen – Queen (1973)
Kayıt: EMI Records, İngiltere,
Temmuz 1973
Yapımcı: John Anthony, Roy Thomas Baker, Queen
Uzunluk: 38:46
Queen adını duyduğumuz an aklımıza 2 muhtemel şey gelecektir: Hayır, Elizabeth ve Victoria değil; Freddie Mercury ve Bohemian Rhapsody.
Queen’in standart dışı, süslü ve abartılı müziğinin, yalnızca rock n roll değil tüm müzik dünyasını derinden etkilediğini görmekteyiz. Neredeyse okuma yazma bilen herkes “Mama, I just killed a man” sözlerini ezbere bilir. Fakat Bohemian Rhapsody‘nin Queen ve Freddie Mercury‘nin operatik rock müziğine ait sayısız şarkıları arasından yalnızca tek bir örnek olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim; buna en güzel örnek de ilk albümleri olan “Queen” albümüdür.
My Fairy King ve Seven Seas of Rhye (ilk versiyonu) gibi tanıdık sound’lar bu albümde, Modern Times Rocknroll, Doing Alright ve The Night Comes Down gibi klasik 70’ler rock tınılı şarkılar da burada. Ama geri kalan şarkılara baktığımızda havada uçan çoksesli vokaller, sonu gelmez gitar melodileri ve adeta bir, ‘orta çağda geçen fantastik öykü’ esintili şarkı sözleri bizi karşılar.
Yani anlayacağınız, Bohemian Rhapsody‘nin ve genel anlamda Queen’in komplike, operatik ve ‘extravagant’ müzikalitesini seviyorsanız, bu albüm tam size göre. Her dinlediğinizde farklı bir şey bulacağınız ve benim en çok sevdiklerim olan: Great King Rat, Liar, My Fairy King, Son and Daughter, Jesus…
Love Deluxe – Sade (1992)
Kayıt: PEpic Records, İngiltere,
Ekim 1992
Yapımcı: Sade
Uzunluk: 45:47
Sade, 80’li ve 90’lı yılların en başarılı caz/soul/rnb müzik gruplarından biridir. 1984 yılının İngiltere’sinde abartılı makyaj ve disko müziğine bayılan “yeni romantiklerin” arasından minimalist, yumuşak ve duygusal müziği ile sıyrlımıştır; özellikle de vokalist Helen Folasade Adu’nun sade ve asil tarzı ile göze çarpmaları uzun sürmemiştir.
Sade’nin müziği abartısız ve romantiktir, içerisinde Afro-Latin izlerle beraber caz ve biraz rnb havası taşır. Müzikal altyapı gerçekten dolu doludur, dinlerken mest olursunuz. Fakat benim en çok sevdiğim yanı, Sade Adu’nun dumanlı ve duygusal sesidir.
Love Deluxe albümü de tipik bir Sade albümüdür, benim de dinlemeyi çok sevdiğim albümlerden biridir. Albümün genel akışı ağır, sakin ve duygu yüklüdür. Bazı şarkılarda 90’ların getirdiği hafif bir slow rnb tadı vardır.
Yavaş ritmi ve üflemeli ezgileriyle arka planda açıp sakin sakin dinleyeceğiniz bir ambiyans müziğini andırır fakat gizliden gizliye hislendirir, bilmediğiniz bir ana özlem uyandırır içinizde. Sade Adu’nun romantik sesiyle de kendinizi bir anlığına dünyadan soyutlanmış hissedersiniz. Özellikle Like a tattoo (benim en çok sevdiğim şarkılardan biridir), Pearls, Kiss of Life dinlemenizi öneririm.