Share This Article
M.S. 1. yüzyılda yaşamış Romalı yazar Titus Petronius’un Satyricon eserinde, Yunan kolonisi Cumae’deki Apollo’nun kahinliğinin rahibesi Sybil’in öyküsü yer alır. Romanın anlatıcısı Encolpius, Cumae’deki Sybil’i kafeste asılı halde gördüğünü ve çocukların ona “Sibyl, ne istiyorsun?” diye sorduklarında, onun “Ölmek istiyorum” cevabını verdiğini aktarır.
Sybil, Apollon’dan dilediği ölümsüzlüğün ebedi gençliği kapsamadığı için yaşlanmaya başlamış ve bu durumu kabul edemeyip ölmek istemektedir.
Bu tema, yönetmen Coralie Fargeat’ın The Substance (Cevher) filminde de benzer şekilde ele alınır, ancak film, Sybil’in öyküsünden daha kanlı ve vahşi bir versiyon sunar. Film özellikle güzellik algısının oldukça kalıplaştırılmış halde sunulan Hollywood’daki beden algısı üzerinde duruyor.
Hollywood’un acımasız ve kaba yönü
Henüz 50’lerinde olan ve adı Hollywood Bulvarı’ndaki Şöhretler Kaldırımı‘na yazılan Elisabeth Sparkle (Demi Moore) oldukça fit vücuduyla Sparkle Your Life With Elizabeth isimli programı sunar. Ancak, kuralları son derece katı olan ve en ufak bir hatayı bile kabul etmeyen şatafatlı Hollywood endüstrisi, Sparkle’ı daha genç birisiyle değiştirmeyi planlar, ancak işler bekledikleri gibi gitmez.
Film, Sparkle’ın adının Şöhretler Kaldırımı‘na yazılmasıyla başlar; bu kare, film boyunca sembolik bir anlam taşır. Filmin sonunda, Sparkle’ın dönüştüğü benliği tekrar bu yıldız üzerinde görürüz. Yıldız, bir tür “öncesi ve sonrası” “foreshadowing” (ipuçları) işlevi görerek, karakterin yaşadığı değişimi simgeler.
Sparkle, bir gün erkekler tuvaletine girmek zorunda kaldığında, patronu Harvey (Dennis Quaid)’in, ünlü fitness programı Sparkle Your Life with Elizabeth için daha genç birini bulmak istediğine dair bir telefon konuşmasına şahit olur. Film, burada tecavüz vakalarıyla gündemde olan Harvey Weinstein’e gönderme yaparak, Hollywood’un misogynist yapısını temsil eden bir karakteri tanıtır. Bu karakter, Hollywood’un acımasız ve kaba yönünü, gücü elinde tutan, kadın vücudunu objeleştiren erkek egemen sektörü simgeler. Sparkle’ın hikâyesinde olduğu gibi, mükemmel bir vücuda sahip olmasına rağmen sektör, yalnızca yaşının 50’lere gelmiş olması nedeniyle onu hızla sistemden dışlamak ister.
İronik bir şekilde bu karakter, Sparkle’ın önünde restoranda tonlarca karidesi iğrenç bir şekilde mayoneze banarak yer. Ancak, karşısındaki kadın vücudunu korumak için bu zevkten tamamen yoksun kalmak zorundadır. Bu durum, Hollywood’un çifte standardını ve kadınların sistem içindeki durumunu sembolik olarak özetler.
Kalıcı güzellik ve ölümsüzlük
Durumdan haberdar olan Sparkle, geçirdiği ufak bir kaza sırasında genç bir doktorun kendisine yazdığı notu alarak, The Substance adlı gizemli maddeyi denemeye karar verir. “Kendinin daha iyi bir versiyonunu” ortaya çıkarma umuduyla, bu maddeyi şırıngalarla ve paket besinlerle kullanmaya başlar. Ancak, bu kararının bedelini ağır bir şekilde ödemeye başlar, çünkü maddeyi kullanmanın, bedeninde geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açtığını fark eder.
Bu bağlamda Fargeat’ın kalıcı güzellik ve ölümsüzlük temaları aslında oldukça tanıdıktır. Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi ile Christopher Marlowe’un Doctor Faustus’undan temalar bu filmde görülür. Her iki eser de insanın ölümsüzlük, güç ve haz peşinde koşarken, ahlaki çöküş ve içsel yozlaşmaya doğru kayışını işler.
Dorian Gray’in Portresi’nde Dorian Gray, gençliğini ve güzelliğini korumak için ruhunu kaybetme pahasına, portresinin yaşlanmasına izin verir. Her geçen günahıyla birlikte portresi, onun içsel karanlığını yansıtarak deformasyona uğrar, tıpkı Faustus’un ruhunun, yaptığı kötülükler sonucu zamanla çürüyüp kötüleşmesi gibi. Dorian, güzellik ve haz arzusuyla yaşarken, içindeki yozlaşmayı göz ardı eder, ancak nihayetinde bu karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır.
Doctor Faustus‘da ise, Faustus, bilgeliği ve gücü elde etmek için şeytanla bir anlaşma yapar. Ruhunu şeytana satarak, geçici zevkler ve bilgelik arayışına girer, fakat sonunda eylemlerinin bedelini ödemek zorunda kalır.
Bu tanıdık hikâyelerdekine benzer şekilde, Sparkle da bazı bedeller ödeyecektir.
Sparkle, The Substance’ı kullanmaya başladığında, iki farklı benliğe sahip olduğunu kabul etmesi ve her 7 günde bir değişim yapması gerektiğini öğrenir. Ancak genç versiyonu “Sue” (Margaret Qualley), gençliğinin ve güzelliğinin getirdiği cazibeyle sektörde büyük ilgi görür. Pump it up with Sue programı sayesinde şaşaalı dünyada hızla yükselir. Fakat bu ilgi ve popülarite, değişim günlerini aksatmasına sebep olur.
Her aksatılan gün, Sparkle’ın asıl bedeninde geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açar, doku çürümeleri başlar. Tıpkı Sybil gibi, Sparkle da sonunda yaşlanmış ve deforme olmuş bir şekilde sokağa çıkamayacak hale gelir. Bu dramatik değişimin arkasındaki neden ise, “kendinin daha iyi bir versiyonuna sahip olma” isteğinden doğan aç gözlülüktür.
Sparkle’ın genç versiyonu Sue’yu Sparkle’ın etrafa asılmış resimleri neredeyse gözetler. Ancak Sue, Sparkle’ın bedeni de dahil ona ait herşeyden kurtulmak ister.
Sinema dünyasında kadın vücudunun objeleştirilmesine karşı çekilen filmler arasında The Substance yalnızca bir örnek değil. 2023 yapımı Barbie, bireyselliği kucaklamanın ve herkese uyan bir tek boyutluluğa karşı durmanın gerekliliğini vurgulayan bir film olarak, benzer bir temayı işler. Bu filmler, bireyin özgünlüğünü kutlayarak, toplumsal güzellik standartlarına karşı bir duruş sergiler.
Ancak Fargeat’ın yorumu kadın vücudunun metalaştırılmasıyla beraber, şöhretin yok edici gücüne de işaret ediyor.