Share This Article
Ne zaman ısındığını fark edemediğimiz gökyüzü birkaç gündür serin bir fısıltıyı taşıyor sokaklarda. Eylül başladı. Yayınevleri bu yıl basacağı kitapları, film festivalleri gösterim listelerini, tiyatrolar oyun takvimlerini birer birer açıklıyor. Perde açmaya hazırlanan tiyatro salonları, İKSV Tiyatro Festivali seçkisi, Taksim’in yeni sahnesi Taksim Ara Sahne’nin başlattığı Tek Kişilik Oyunlar Festivali, bu sene ilk defa seyirciyle buluşacak oyunların duyuruları bir kenarda birikedursun, ben 2023-2024 tiyatro sezonunu Ferhan Şensoy’la açmak istiyorum.
Ferhan Şensoy, 31 Ağustos 2021’de Ses 1885’e, çok sevdiği Beyoğlu’na, Geriş’e, İstanbul’a ve yaşadığı milyonlarca kalbe sessizce veda edip aramızdan ayrıldı. Şensoy’un hayatını adadığı Ortaoyuncular Tiyatrosu, ustalarının ikinci ölüm yıldönümünde Şensoy’u içinden uğurlayamayan onlarca kişiyi Ses 1885’e çağırdı ve “Ustamızı hep birlikte oyunlarıyla analım,” dedi.
31 Ağustos Perşembe günü bir grup insan Felek Bir Gün Salakken‘i izlemek için Ses Tiyatrosu’ndaydık. 1885 yılında Mimar Campanaki tarafından yapılan Ses Tiyatrosu kırmızı kadife duvarları, alçak tavanlı fuayesi, mermer tezgâhlı küçük kafesi, duvarları süsleyen Ortaoyuncular emektarlarının fotoğrafları ve oyun afişleriyle Ferhan Şensoy hiç gitmemiş gibi nefes almaya devam ediyor.
Yazdığı onlarca kitap, oyun, şiir, bestelediği onlarca şarkı… Ferhan Şensoy’u “meddahımız” yapan asıl şey neydi diye düşünüyorum günlerdir. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Beyoğlu’nun zamana meydan okuyan binalarının birinde, 16 yaşından 80 yaşına kadar pek çok yaş grubundan insan Ferhan Şensoy’un türkülerine eşlik edip yaşaran gözlerini siliyor. Nasıl oluyor bu?
Galatasaray günleri
Genç cumhuriyetin ikinci çeyreğinde Samsun’da doğdu Ferhan Şensoy. Çarşamba’da gölgelerin büyüyüp küçüldüğü pencereleri, Galatasaray Lisesi’nin yatakhanesinde geçirdiği geceleri, Edirnekapı’daki teyzesiyle gittiği tiyatro oyunlarında öksürmesin diye emdiği pastilleri, Galatasaray’dan pılını pırtını toplayıp döndüğü Çarşamba Lisesi’ni, mimar olmak için geri geldiği Beyoğlu’nu, Kazancı Yokuşu’nda âşık olduğu komşu kızını ve nicesini kitaplarında zaten anlatıyor.
Charles de Gaulle’ün lise ziyaretini, Galatasaray Lisesi’nin yatakhanesinde başlayan meddahlık kariyerini, ortak pazar hakkında yazdığı kompozisyon sayesinde gittiği Fransa’da aldığı tiyatro eğitimini, Fransa’da kaldığı ilk hafta bir türlü alamadığı bir paket Gauloises sigarasını, Türkiye’ye döner dönmez kendini bulduğu tiyatro sahnelerini de anlatıyor özellikle 40 Ambar Gece Tiyatrosu‘nda.
Charles de Gaulle’e yazdığı ve oynadığı hikâyeler Galatasaray Lisesi’nde adını büyütürken meddahlık yaptığının farkında olmadığını söylüyor bir röportajında. Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ile Galatasaray Lisesi’nin müdürü Muhiddin beyi Karaköy’de aynı geneleve sokmayı beceriyor Şensoy o muzır zihninde (!)… Seyircilerine, genelevin kapıcısı, Charles de Gaulle ve Galatasaray Lisesi müdürü arasında geçen “koyu sohbeti” anlatırken, o sıralar yarattığı hikâyelerin kendisini Münir Özkul tarafından alnı öpülerek giydirilecek kavuğa yaklaştırdığını bilmiyordu.
Tiyatromuzun esaslı kavuklusu sadece sahnede ardı ardına sıraladığı güldürülerle değil, renkli anlatım diliyle de kendine hayran bırakıyordu. Ergenliğinin kontrolsüz yıllarında Tahir Alangu’nun Şairler Sınıfı dediği o efsane sınıfla birlikte Yeni Ufuklar dergisine öyküler göndermeye başlıyor. Galatasaray Lisesi’nde 10. sınıf öğrencisiyken bir öykü kitabı yazıyor Şensoy. Sınıf arkadaşı Nezih Tekiner’in eniştesi (E Yayınları’nın da sahibi) okuyor öykülerini, beğeniyor ama “Boris Vian’ın çok etkisinde kalmışsın,” diyor o zamana kadar hiç Boris Vian okumamış, hatta Boris Vian’ın kim olduğunu bile bilmeyen Şensoy’a… Çok etkilendiği iddia edildikten sonra Boris Vian’ı okumaya koyulan Şensoy, ömrünce hem kitaplarında hem de oyunlarında Boris Vian’a göndermeler yapmaktan geri duramıyor.
Göremediklerimizi önümüze serdi
Meddahımız Ferhan Şensoy, Mahzuni Şerif’ten öğrendiği sazıyla, Haldun Taner’den öğrendiği yazıyla, Jerome Savary kaçığının (!) tattırdığı zehirle inandığı tiyatroya adadığı 70 yıllık ömründe bize unutup hatırladığımız, hatırlayıp unuttuğumuz bir sürü hikâye bıraktı. Ömrünü çağının tanığı olarak, sözünü ve şarkısını yaşadığı günden besleyerek, bakıp da göremediklerimizi önümüze serdi.
Modern zamanların son şahı devrildiğinde Ferhan Şensoy yanı başımızdaki İran’ın zevk-ü sefa düşkünü Şah Rıza’sını anlatıyordu tiyatro salonlarında. Şehirleri birer birer istila eden süpermarketlere karşı mahalle bakkallarıyla savaş açmıştı… Her şey gibi tiyatro salonlarının da üzerinden tankla geçen askeri darbelerin ardından İkinci Dünya Savaşı boyunca tiyatrodan vazgeçmeyen, “ruhundan tramvaylar geçen adam” Karl Valentin’i sahneye taşıdı.
Zamanın İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ın dozerleri İstanbul’u un ufak ederken, Özal’ın müteahhitleri “imparatorlar başkenti”ni parsel parsel satarken Ferhan Şensoy İstanbul’u Satıyorum’u oynuyordu Küçük Sahne’de. Kuruçeşme’den demir alıp Fenerbahçe’ye açılan yüzen tiyatroda Seyircili Seyir Defteri ve son nefesine kadar çıkıp oynadığı Ferhangi Şeyler…
Haldun Taner’in nasihati
Durmadan yazıyor, durmadan söylüyor, yaratmadan duramayan zihni bu dünya ile uyumlanmaya çalıştıkça yeni bir eser çıkıyor ortaya. Ferhan Şensoy’un büyüsü bir türlü durmayan zihni ve sınırları çizilemeyen “yeteneği” mi sadece? Şensoy muhakkak pek çoğumuzun tarif edemeyeceği bir yeteneğe sahip ancak onun büyüsü biraz da inadında, çalışkanlığında bana kalırsa.
Çarşambalı Ferhan, hayal ettiği her şey için durmadan çabalıyor. Ustası Haldun Taner, “Ben her gün 20 sayfa yazarım oğlum. Nasıl bir marangoz sabah dükkânını açıp çalışmaya başlıyor, sen de dükkânı açıp her gün çalışacaksın,” diyor ona bir gün. Şensoy’un evinde sandıklarda saklanan yüzlerce defterin hikâyesi biraz da bu yüzden işte…
Yazdığı her şey, sahneye koyduğu her oyun bir adım ileri geçmek zorundaymış gibi Ferhan Şensoy’da. Ortaoyuncular’ın ilk oyunu Şahları da Vururlar’da çarşafların altından çıkan adamların söylediği şarkılar döneme damgasını vuruyor. Beyoğlu’nda “İran’da bir yangın var / İtfaiye Failün” ezgisine eşlik eden insanlar bir zaman sonra aynı oyunda geçen “Döndü pervaneler” şarkısının Mahzar Fuat Özkan adında üç gencin sahnede söylediği “Ele Güne Karşı” şarkısına dönüştüğünü fark ediyor.
Evet, Ferhan Şensoy oyunları müzik dünyasına MFÖ’yü takdim ediyor o yıldan sonra. Sadece MFÖ mü? Bulutsuzluk Özlemi ve Grup Gündoğarken de Ortaoyuncular sahnesinden geçip müzik dünyasına adım atanlardan…
Şahları da Vururlar oyunu gazetelerde Şah Rıza ve Farah Diba ile aynı sayfaları süsleyedursun Ferhan Şensoy Muzır Müzikal ile çıkıyor bu kez sahneye. Gazetelerin sayfalarını süsleyen fotoğraflar bu sefer çağdışı bir öfkeyi körüklüyor. Muzır Müzikal, gerici grupların hedefine girince Şan Tiyatrosu alev alev yanıyor. Ama Şensoy, gericilik karşısında bir adım geri atmadan Ortaoyuncular’ın perdesinin kapanmayacağını haykırıyor.
12 Eylül’ün baskıcı atmosferinde faşizmi yerden yere vurdular
Sokakta ne yaşanıyorsa Ortaoyuncular oyunlarına bir şekilde onu konu ediyor. 1980 yılında kurulan tiyatro, Ferhan Şensoy’un geleneği sürdürmek adına kurduğu Nöbetçi Tiyatro’dan yetişen genç oyuncularla büyüyor da büyüyor.
12 Eylül’ün baskıcı havası hâlâ sokaklarda gezerken, İçinden Tramvay Geçen Şarkı perde açıyor Ortaoyuncular’da. Askeri cuntanın en karanlık günlerinde Ortaoyuncular bu sefer de faşizmi yerden yere vuruyor.
İçinden Tramvay Geçen Şarkı’nın galasında üzerlerine gestapo kostümü geçiren Ortaoyuncular, kollarında damalı haçlarla İstiklal Caddesi’nde kimlik kontrolü yapıyor. Ve işin garip tarafı insanlar bu gestapolara çıkarıp kimliklerini gösteriyor… Darbenin yarattığı ruh halini bundan daha iyi kim yansıtabilirdi?
Felek Bir Gün Salakken, saydığım ve sayamadığım tüm oyunlarının içinde kendi deyimiyle Ferhangi Şeyler‘in amca çocuğu ya da yine kendi deyimiyle bir grup terapisiydi onun için. Bana kalırsa onunla birlikte oyunu izleyenler için de…
Ferhangi Şeyler‘i 2018 yılında 2000. oyunu çoktan aştığında izlemiştim. Felek Bir Gün Salakken‘i Ferhan Şensoy’un 2. ölüm yıldönümünde, Ses 1885’te sarkıtılan bir barkovizyondan izledim.
Aile olmanın kalbine doldurduğu hisleri anlatıyor
Ferhangi Şeyler’de bekâr, genç ve yaşamın henüz çok başındaki Ferhan Şensoy’un yaşadığı güne, günün siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerine yaptığı “Ferhanca” yorumlar Felek Bir Gün Salakken‘de yerini evli, 3 çocuk babası, kafasının içinde arşınladığı yolları ve kalbinde hissettiği duyguları dışarıdan izlemeyi öğrenmiş olgun Ferhan Şensoy’a bırakıyor.
Delilik ve dâhilik arasında zikzaklar çizen bir zihnin sevgiyi ve özgürlüğü ayrıştırıp birleştirmesini, babalığın ve aile olmanın kalbine doldurduğu hisleri anlatıyor bize Ferhan Şensoy. Kahkahalarla güldüğümüz bir yerin arkasına bir cümle iliştiriveriyor, “Bir ruh hastası iki kere ikinin beş ettiğine inanır, öyle bir tiptir. Bir sinir hastası iki kere ikinin dört ettiğini bilir, ona sinirlenir,” ve kalakalıyoruz öylece.
Ferhangi Şeyler kadar uzun süre sahne bulamayan Felek Bir Gün Salakken oyununda Şensoy, zihninin içinde yaptığımız kısa turu kendisinden bekleneceği gibi sazını eline alarak kesiyor:
“Meddahınız gidiyor, / bir gün yine gelecek. / Güldürdüm gidiyorum, / düşünün geleceğim…”
Gerek yeni oyunlarla gerekse Şensoy’un oyunlarıyla sahneye devam
Ömrünün sonuna kadar, nerede konuşsa Nöbetçi Tiyatro’dan yetişen oyuncularla büyüyen Ortaoyuncular’ın o olmasa da yaşayacağını söylüyor Ferhan Şensoy. 2022 İKSV Tiyatro Festivali’nde, Ferhan Şensoy’u yitirdikten bir sene sonra Ortaoyuncular’ın adını görünce hepimiz heyecanlanıyoruz.
Ustalarının 42 yıl önce yaktığı meşaleyi canlandırmak adına yeniden Şahları da Vururlar ile sahneye çıkan Ortaoyuncular, prömiyerden sonra verdikleri bir röportajda tiyatronun gerek yeni oyunlarla gerekse Şensoy’un oyunlarıyla sahneye devam edeceğini söylüyor.
Benim gönlümden geçen Ortaoyuncular’ın Ferhan Şensoy’un taklidi olma tuzağına düşmeden, ustalarının hatırasını büyüterek, ustaları gibi sürekli üstüne koyarak devam etmeleri. Ortaoyuncular, Şensoy’un sağlığında Elif Durdu ve Müjgan Ferhan Şensoy’un yazdığı oyunlarla da sahne almıştı ancak bundan sonra bu denemelere ne kadar devam edebilecek henüz bilmiyoruz…
Felek Bir Gün Salakken‘in sayıkladığım her ezgisi Ferhan Şensoy’u tekrar tekrar okuma ve izleme isteği yaratırken, perdelerini yine alkışlara ve seyirciye açacak olan tiyatroların yeni sezonunu Şensoy’dan bahsederek karşılamak istedim. Yeni tiyatro sezonuna başlarken meddahımın adını analım, öğrettiklerinin üstüne neler koyabiliriz görelim istedim. Çünkü “Bir gün meddah ölecek / Devrisi yıl yeni meddah gelecek / Meddahlar hep olacak…”