Erdoğan’ın önündeki tek tehdit, son engel: İmamoğlu

Share This Article
Artık sakin ve sıradanlığın özlemiyle yanıp tutuşan Türkiye, yine ve yine tarihi günlerden geçiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu siyaset sahnesinden silmek için elinden gelen her şeyi sonuna kadar yapan devlet mekanizması, bir şekilde beklenen kararı çıkarttı ve İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettirdi. Karar bireysel haklar kapsamında olduğu için kesin. Yani yarın seçim olursa İmamoğlu, yargı yolu açık olmasına rağmen Cumhurbaşkanı adayı olamaz.
İmamoğlu, kararın iptali için 60 gün içinde idari mahkemeye, oradan olumsuz bir yanıt alırsa İstinaf Mahkemesi’ne, oradan da olumsuz bir karar çıkarsa Danıştay’a, yine karar onanırsa Anayasa Mahkemesi’ne gidecek.
İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasından 1 ay sonra 31 yıl önce aldığı diplomanın üniversitenin yetkisi dahilinde olmadığı halde üniversite yönetimi tarafından iptal edilmesi, buna kılıf takmaya çalışan gazeteci kılıklı AKP’liler ve olayın abesliği… Hepsini geçiyorum zaten siz sürecin ne olduğunu en az benim kadar biliyorsunuz. Benim yazmak istediğim şey sebepler ve sonuçlar.
Tüm bu belirsizlik bulutları içinde benim için çok net olan birkaç gerçek var:
1- Erdoğan seçimlerde İmamoğlu’na karşı kazanacağını düşünseydi, böyle bir operasyona gerek duyulmazdı.
2- İmamoğlu, Erdoğan’ın 40 yıllık siyasi hayatında karşılaştığı “tehdit oluşturan” TEK rakip.
3- İmamoğlu 2019 Yerel Seçimleri’ni kazandığı günden beri yapayalnız. Yanında onu sevdiğinden ya da Erdoğan’a karşı tek ihtimal gördüğünden dolayı duran halk haricinde hiçbir dostu, desteği yok.
4- İmamoğlu, Erdoğan’ın önündeki tek tehdit, son engel.
Bugünkü karar, Erdoğan’ın AKP içine sıkıştırdığı tüm devlet mekanizmasının İmamoğlu’nu durdurabilmek ve siyasetin dışına itebilmek için her şeyi yapmayı göze aldığını kesin olarak gösterdi.
Peki bu kararı alanların bir başka planı da olabilir mi?
İmamoğlu’na karşı, ihtimaller neler?
İlk söylenen şu: “Haydi gelin anayasadaki “Cumhurbaşkanlığı için Yükseköğrenim şartını kaldıralım, bunun yanında 2 dönem kuralını da kaldıralım.” Bu düşüncenin herhangi bir mantıklı yanını görmüyorum. Bu önerme, seçimlerin Erdoğan-İmamoğlu arasında yapılacak olmasını AKP’nin kabul ettiği anlamına geliyor. İmamoğlu’nun diplomasıyla manasız bir şekilde uğraşılacağına CHP ile anlaşıp parlamentonun feshi kararı alınsaydı zaten mağdur olmamış bir İmamoğlu ile 2 dönem kuralına takılmayan Erdoğan yarışmış olurdu. CHP erken seçimi istiyor zaten. Erdoğan da paramento kendini feshederse bir kez daha aday olabiliyor. Ne gerek var?
Bir diğer iddia da şu: “Bu anlamsız kararla İmamoğlu’nu siyaset sahnesinden sildik. CHP’nin oyunun sınırları içinde kalmasını sağlayalım ve, “İmamoğlu yoksa Mansur Yavaş var, o yoksa Özgür Özel var” politikasıyla istediğimiz zaman sandığa rakibimizi kendimiz seçerek gitmiş olalım”. İşte bu iddia kulağa mantıklı geliyor. CHP’nin bu noktada İmamoğlu’nu daha çok desteklemesi, kendisine dayatılan sistemin hiçbir şekilde içinde olmaması gerekiyor. Burada önemli olan iktidar eliyle oynanan oyunu boşa çıkarmak.
İdari mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verirse ne olur? İşte bu karar, AKP için bir kabus senaryosu. AKP ve kendine gazeteci diyen AK troller, İmamoğlu’nu öyle bir tehdit olarak görüyor ki diplomasının iptalinin ardından tekrar askere gitmesi gerektiğini köpürtüyor. Eğer diploma kararı mahkemeden dönerse biliriz ki İstanbul Üniversitesi’ne yapılan baskı ve tüm bu süreç aslında bir plandan ziyade panikle yürütülmüş. Sonrasında neler olacağı hesaplanmamış. Panik, hata yaptırmış. Böyle bir durumda zaten diploma süreci olmasa bile adil bir seçimde kazanacağını düşündüğüm İmamoğlu, tıpkı yenilenen İstanbul Seçimi gibi tulum çıkartarak kazanır.
Bugün Erdoğan’ın karşısında yeni bir dönem açabilecek tek kişi, tarihin bir cilvesidir, yine karadenizli bir müteahhit. İmamoğlu’nun alternatifi yoktur. Erdoğan düzeninden memnun olmayanın tek adresi İmamoğlu’dur. İmamoğlu’nun karşısında kimler kimlerle beraber, kimlerin sesi soluğu çıkmıyor, kimlerin sureti muhalif aslı iktidar aparatı herkes görsün. İmamoğlu’nun yozlaşıp yozlaşmayacağı, İmamoğlu’nun seçilmesinden sonrasının konusudur. O gün geldiğinde halk dinamikleri daha fazla demokrasiyi talep edecek ve bu saçma sapan sistemi değiştirip ön seçimin kanuni olduğu, parti liderlerinin gücünün sıırlı olduğu birinci sınıf bir parlamenter sistemi getirecektir. Ancak o güne daha var. Bugünün tek gündemi şudur: Kurtuluş Yok Tek Başına!