Can Atalay davasının özeti: Anayasal düzen tarih oldu!
Share This Article
“Güvenlik yok, iş yok, gelecek yok, hukuk yok, anayasa yok. Yaşıyoruz, bu yaşamak çok kutsal öyle mi? Öyle değil. Yaşamın kendisi değil kutsal olan. Kutsal olan adil bir yaşam, kutsal olan onurlu bir yaşam, kutsal olan güvenli bir yaşam, kutsal olan haysiyet sahibi bir yaşam. Yaşamın kendisi değil, sırf yaşamak değil kutsal olan.”
Selçuk Kozağaçlı durumu çok güzel özetlemişti. Anayasanın olmadığı, haysiyet sahibi insanların bulunmadığı yerde yaşamın kutsal bir tarafı da kalamazdı.
Dün akşam saatlerinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararı TBMM Genel Kurulu’nda okundu. Hem de bir oldu bittiyle…
Hatırlayalım, 2023 yılının ekim ayı sonlarında, Anayasa Mahkemesi’nin hakkında ihlal kararı verdiği Can Atalay’ın dosyası Anayasa Mahkemesi tarafından İstanbul 13. Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ne olduysa bu kararın ardından oldu. İlk önce yerel mahkeme adliyeyi terk etti. Ardından mahkeme, dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nde olduğunu belirterek dosyayı bu daireye gönderdi. Dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarihe geçecek bir karar vererek, Atalay hakkında verilen önceki kararın doğru olduğunu belirtip, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına uyulmamasına hükmetti.
‘Atalay’ın vekilliği düşürülecek; yani milletvekiliymiş!’
Sarayın alenen müdahil olduğu dava, Anayasa Mahkemesi’nin lağvedilmesi ve Anayasal düzenin fiilen ortadan kaldırılması anlamını taşıyordu. Dün TBMM kürsüsünden okunan metin ise, Anayasal düzenin tanınmadığının mecliste kayıt altına alınmasından başka bir şey değildi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un tarihe kara bir leke olarak düşecek bu olaya adını karıştırmamak için yurtdışına çıkması ve geçici süreyle koltuğunu devrettiği TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın oldu bittiyle Atalay’ın vekilliği düşürüldüğünü açıklamaya çalışması, iktidarın acizlik içinde olduğunun açık göstergesiydi.
Genel Başkanımız Erkan Baş, Hatay Milletvekilimiz Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın okutulduğu TBMM oturumunda konuştu:
— Türkiye İşçi Partisi (@tipgenelmerkez) January 30, 2024
"Öldürseniz de, vekilliğimizi düşürseniz de size boyun eğmeyeceğiz!" pic.twitter.com/gDBFLroFxH
Bu açıdan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın kararın okunmasına yönelik, “Usulsüz değil, kanunsuz bir işlem yapılıyor. Anayasa’yı ayaklar altına alan bir darbe girişiminin tamamlanmasını izliyoruz. ‘AYM’nin kararlarını tanımayalım’ diyen Yargıtay kararının divanda okutulmasını reddediyoruz. Eğer divan Anayasa’yı tanımazsa divan yoktur. Her şey sorgulanır hale gelir. Karar okunacak Atalay’ın vekilliği düşürülecek. Yani milletvekiliymiş. Milletvekiliyse neden hapiste tutuyorsunuz? Değilse neyi düşüreceksiniz? Numan Kurtulmuş okumuyor bu kararı, Celal Adan okumuyor, Gülizar Hanım okumuyor, Sırrı Süreyya okumuyor ama Bekir Bozdağ okuyor. Hak ediyor okumayı çünkü. Adaleti katleden adam bu kararı okuyor. Bu da bize tarihin bir ironisidir. Kurtulmuş hak ediyor okumayı. Kimsenin açıkça “Ben bu kararı okumayacağım” diyemediği bir şeyi Meclis’in açılışına 3 dakika apar topar geçirelim diyorlar. Mafyada böyle yaparlar, bazen suçlu olduğunu bildiklerini yanlarında tutarlar ve en pis işleri onlara yaptırırlar” çıkışı durumun özetiydi.
‘Milli irade’nin nasıl gasp edilebileceği gösterilmiş oldu!
Bu noktadan sonra şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: ülkede seçme ve seçilme hakkı ortadan kalkmıştır. Tek bir siyasal partinin arzuları, fantezileri ve siyasal görüşleri çerçevesinde yasama organının şekillendirileceği anlamına gelir. Dahası uzun zaman önce işlevsiz hale getirilen TBMM dün itibariyle Anayasayı ortadan kaldırma suçuna ortak edilmiştir.
Çünkü ferdin anayasada güvence altına alınan seçme ve seçme hakkı ortadan kalkmış, temel olarak “anayasal hak” sözünün bir karşılığı kalmamıştır. Can Atalay’a “seçilebilir” kağıdı veren ve kararlarına itiraz yolunun bile bulunmadığı Yüksek Seçim Kurulu ise fiilen yetkisiz bir kurumdur.
Aslına bakılırsa Devlet Bahçeli’nin evvelsi gün grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Cumhur İttifakı ile Türkiye kriz üreten parlamenter sistemin prangalarından kurtulmuştur” çıkışı, dün okunan kararın arka plânını oluşturmaktadır.
Türkiye sağının ağzından düşürmediği “Milli irade”nin nasıl gasp edildiğini Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu vakasından sonra tekrar görmüş olduk.
Ferman Saray’ın, Can Atalay halkındır!
— Erkan BAŞ (@erkbas) January 30, 2024
Bizler direneceğiz, kazanacağız!
Darbeciler de işledikleri tüm suçların hesabını bir bir verecek. Yanlarına kalmayacak, unutulmayacak. https://t.co/NwJQrzJ3Kp
‘Onlar ‘bitti’ dedi diye ben görevimi yapmaktan geri mi duracağım?
Vekilliğinin düşürülmesi kararının ardından Atalay, Seçilmiş Hatay Milletvekili sıfatıyla yaptığı yazılı açıklamada şu sözlere yer verdi:
Yurttaşlar,
Bu da oldu, bunu da yaptılar.
Anayasa’nın açık; hiçbir kuşkuya yer bırakmayan hükümlerine karşın seçilmiş Hatay milletvekilinin milletvekilliğini “düşürdüler”.
Hukuk tanımazlığın, kuralsızlaşmanın bu boyutlara gelmesine yine de şaşırıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu suça ortak edilebilmesine onun adına üzülüyorum. Kimin hangi hakkı, hangi yetkiyi nasıl kullanacağının öngörülemediği; kuralsızlığın egemen olduğu bu halin memlekete vereceği zararlardan ülkem adına endişe duyuyorum.
Türkiye, bu kuralsızlık, hukuksuzluk deli gömleğine sığmayacak. Hep beraber göreceğiz…
Peki onlar “bitti” dediler diye ben görevimi yapmaya çalışmaktan geri mi duracağım?
Asla!
Ülkeme, Hatay halkına, yıkılmış bir kentin ortasında oy kullanan insanlara karşı borçluyum. Zor koşullarda olsa da olanaklarımız çok sınırlı olsa da başta Hatay ve deprem bölgesi olmak üzere; halkımızın, emeği ile geçinen yurttaşlarımızın meramına tercüman olmaya çalışacağım.
Eksik ve gediklerimin sorumlusu özgürlüğümü engelleyenlerdir. Başta Hataylılar olmak üzere tüm yurttaşlarımın durumu açıklıkla gördüğüne inanıyorum.
Tam bir hafta sonra 6 Şubat. Yarından itibaren ana gündemimiz budur.
Uygulamaya bulaşmak istemeyenler, kendini dışında tutmak isteyenler varmış… Uygulamayı bir arayış olarak takdim edenler varmış… Milletvekillerinin haklarını korumaktan birinci dereceden sorumlu olan TBMM Başkanı yurt dışına gitmiş…
Başka biçimde takdim etseler de başka yere baksalar da başka yere gitse de, imzaları olmasa da tarihe Anayasa’nın askıya alınmasına ortak olanlar olarak geçecek.
Saygılarımla yurttaşlarıma duyururum…
Şerafettin Can Atalay
Seçilmiş Hatay Milletvekili
‘TBMM anayasal düzeni ilga girişiminde bulunmuştur’
Kararın ardından TİP Parti Meclisi Üyesi ve avukat Özgür Urfa, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine karşı bugün veya yarın AYM’ye başvuracaklarını söyledi.
Karar hukukçuların da tepkisini çekti. “TBMM, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa dışı olduğunu iki ayrı kararında tescil ettiği bir ‘fiili karar’ metni okuyarak kendisinin de varlık nedeni olan anayasal düzeni inkâr etmiştir” diyerek karara ilişkin açıklamalarda bulunan İbrahim Kaboğlu, sözlerine şöyle devam etti:
Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi hukuken yok hükmündedir. AYM kararlarında ihlale sebep olduğu tespit edilen Yargıtay kararının, madde 84/2 kapsamında okunması Anayasa dışıdır. Cumhur ittifakının Anayasa suçunun işlendiği olay yerine dönüşen Meclis kendi varlık nedeninden uzaklaştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden sonra TBMM de anayasal düzeni ilga girişiminde bulunmuştur.
Berberoğlu-Gergerlioğlu modeli uygulanabilir mi?
Peki ama Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu vakalarında yaşananlara benzer bir süreç Atalay’ın verilliğinin geri verilmesi yolunda uygulanabilir mi?
Türkiye’de anayasanın ilga edilmesi yeni değil. Daha önce de CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ve HDP’li vekil Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği haklarındaki kesinleşmiş mahkumiyet kararları TBMM Genel Kurulu’nda okunarak düşürülmüştü.
O dönemde de TBMM Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının sonucunu beklemeden 4 Haziran 2020’de Berberoğlu kararını Meclis’te okutarak vekilliğine son vermişti. Bu oldubittinin ardından AYM, Berberoğlu’nun seçilme hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Berberoğlu ile ilgili AYM’nin ilk verdiği ihlal kararına direnen ilk derece mahkemesi olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci hak ihlali kararının ardından, “yeniden yargılamanın kabulü, infazın durdurulması, hükümlülüğün sona erdirilmesi” yönünde karar verdi. Yerel mahkemenin kararı doğrultusunda Berberoğlu, kararın 11 Şubat 2021’de Genel Kurul’da okunmasıyla, seçilme hakkı iade edilen ilk milletvekili oldu.
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğine iade süreci ise daha kısa sürede gerçekleşti.
Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği 2 yıl 6 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından onanınca milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu, AYM’ye başvurdu. Başvuruyu yerinde bulan AYM, “mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi” yönünde karar verdi. Yerel mahkemenin AYM kararına uyması üzerine Gergerlioğlu 4 ay sonra yeniden Meclis’e döndü.
Can Atalay’ın yargılandığı Gezi Davası ise yukardaki örneklerden bir açıdan farklılık gösteriyor. Yolsuzluğun, rantın, adaletsizliğin her geçen gün çığ gibi büyüdüğü bir dönemde, ciddi bir dinamik olan toplumun ilerici, demokrat, laik kesimlerine bir gözdağı verilmek isteniyor.
İktidarın gövde gösterisi mi?
Peki herkesin aklındaki asıl soruyu sorarak bir nokta koyalım. Bundan sonra hayatımız nasıl olacak? Anayasayı istendiği zaman lağvedebilen bir iktidar, seçimlerde veya anayasa değişikliklerinde seçmenin tercihlerini dert eder mi?
Bu karar hiç şüphesiz bir meydan okuma. Fakat bu meydan okumanın asıl hedefi yerel seçimler olmayabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan haziran ayında yeni kabinenin ilk toplantısında anayasa değişikliği teklifini Meclis’e sunacaklarını söylemişti. Bu gündemin seçim sonuçlarına göre karşımıza çıkma olasılığı bulunuyor. Kısacası dün alınan karar, rejimin değiştirilmesi önceside muhalif tüm kesimlere yönelik bir gözdağı olarak okunabilir.