Share This Article
DAVA: yani, “Çeşitlilik ve Uyanış için Demokratik İttifak” (Demokratische Allianz für Vielfalt und Aufbruch). Bu siyasi oluşumun en önde gelen figürlerinin AKP’ye yakın oluşu ve oluşumdan gelen, “Alman kökenli olmayan en az 5 milyon seçmen potansiyelimiz var” söylemleri, Almanya siyasetinin tartışmaktan en keyif duyduğu kişilerden olan Recep Tayyip Erdoğan’ı yine gündeme taşıdı. DAVA’nın Erdoğan’ın Almanya siyasetine doğrudan etki etmek için kendi siyasi uzantısı olduğu iddiası Almanya medyasında son günlerde çokça tartışılıyor. Peki DAVA’nın oluşum motivasyonu nedir? Etkisi nedir? Potansiyeli nedir?
“DAVA bir Türk AfD’si olur mu?” Almanya kamuoyunun günlerdir tartıştığı siyasi oluşum işte bu can alıcı sorunun etrafında dönüyor. Siyasi olarak oldukça bölünmüş ve bu bölünmeden aşırı sağcı Alman AfD’nin ikinci parti olarak sıyrılmış olduğu siyasi konjonktürde, bir de Erdoğan’ın kurdurduğu bir siyasi partinin yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenli vatandaşın oyunu alması Almanya’daki düzen siyaseti için adeta bir kabus senaryosu olur.
DAVA yetkilileri, “Türk toplumunun, Müslüman toplumun, azınlıkların sesi” olmak istediklerini söylüyor ve bu kısaltmanın Türk siyasetindeki karşılığını sahiplenmeyi reddediyor. DAVA, özellikle milliyetçi muhafazakar sağ siyasetin kullandığı “tılsımlı” bir kelime. Öyle ki, milliyetçi gelenekte “Dava” sözcüğünün karşılığı, uğrunda canlar alıp vermeyi meşrulaştırmasıyla ve kutsamasıyla bilinir. Bir dönem Alparslan Türkeş’in “Davadan döneni vurun ben dönersem benide vurun” sözü, “Dava” kelimesinin ardındaki özel anlamın yoğunluğunu özetler niteliktedir.
Milliyetçi sağ siyaset için farklı bir anlamı olan bu kelimeyle ilgili yeni kurulacak partinin genel başkan yardımcılığını yapan ve aynı zamanda hukukçu olan Fatih Zingal, “DAVA” kısaltmasının ‘herhangi bir İslam terminolojisi ile bir bağlantısı olmadığını’ söylüyor.
‘Anlamlı bir etki yaratamayacakları açık‘
Bu siyasi oluşum kısa bir süre içinde partiye dönüşmek ve bu yıl haziran ayında gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ne katılmayı hedefleyecek. Bir sonraki adım ise 2025 yılında yapılacak Almanya Federal Seçimleri’ne katılım. Partinin AP seçimlerine katılabilmesi için 18 Mart’a kadar 4 bin imza toplaması gerekiyor.
DAVA Partisi Genel Başkanı Teyfik Özcan, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, ittifakın “sadece Türklere yönelik olmadığını, genel olarak etnik ve dini azınlıklar için kurulduğunu” söyledi.
Siyasi oluşumun öne çıkan dört ismi var: Teyfik Özcan, Fatih Zingal, Mustafa Yoldaş ve Ali İhsan Ünlü. Bu dört ismin de AKP’ye yakın olduğu belirtiliyor. Zingal, AKP’ye yakınlığı ile bilinen, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) örgütünün basın sözcüsü. Ali İhsan Ünlü ise Diyanet İşleri Başkanlığı‘na bağlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği‘nin (DİTİB) eski genel sekreteri. DİTİB ise Almanya siyasetinin en büyük tartışma konularından biri.
Almanya basını “DAVA”dan bahsederken “Erdoğan’ın Partisi” ifadesini kullanıyor. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Feaser, “Almanya’daki bir seçimi dışarıdan etkilemeye yönelik hiçbir girişime müsamaha gösterilmeyecek” açıklamasında bulundu.
Ana muhalefetteki Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisi Sözcüsü Alexander Dobrint bir adım daha ileri giderek, oluşumun seçimlere katılmasının engellenmesini istedi. Dobrindt, “Almanya’da açıkça yabancı çıkarlara hizmet eden partilerin kurulmasının engellenmesini veya seçimlere katılmalarının yasaklanmasını sağlamak Federal İçişleri Bakanı Faeser’in görevidir” diye konuştu.
Yeşiller Partisi Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Milletvekili Gönül Eğlence‘ye göre ise DAVA’nın Almanya siyasetindeki ağırlığı ve konumuyla ilgili yorum yapmak için henüz erken. Siyasi oluşumun kurulma aşamasında olduğunu ve kurulduktan sonra daha rahat yorum yapılabileceğini belirten Eğlence, oluşumun popülist medyada ses getirdiğini ifade etti.
Almanya Federal Parlamentosu’ndan geçen ‘çifte vatandaşlık’ kanunuyla DAVA’nın potansiyel seçmen sayısının ciddi oranda artacağı tartışmalarına ise Eğlence, “Öncelikle çifte vatandaşlık yasası henüz karara bağlandı. Bu yasadan yararlanabilmek, yani seçimlere katılabilmek için vatandaşlığa başvurmak ve prosedürün tamamlanmasını beklemek gerek. DAVA’nın hedefi ise açıklamalarına göre AP seçimleri. Yani o zamana kadar anlamlı bir etki yaratamayacakları açık” yorumunu yaptı. Eğlence, bir noktanın daha atını çizdi:
Çifte vatandaşlık yasası Dava ve benzeri siyasi partilere yarar sağlayacağı gibi, bu aleyhte bir durum da yaratabilir.
Almanya siyasetindeki bölünmüşlüğe de dikkat çeken Eğlence, başta AfD olmak üzere, aşırı sağ partilere oy veren seçmenlere demokratik partilerin ulaşmasında ciddi sorunlar yaşandığını belirtti. Başta AfD’de olduğu gibi DAVA’nın hedefi ise tam da bu açığı kullanmak. Toplumun siyasi bölünmüşlüğünü oya ve dolayısıyla güce çevirmek isteyen DAVA, bu var olan “ırkçı” anlayıştan kaçan Türkiye kökenlilerin oyuna talip. Yeşiller Partisi Kuzey Ren Vestfalya Eyalet milletvekili Eğlence bir duruma dikkat çekti:
Gündelik hayatta yaşanan birçok sorun için yasalar var ama yasalarla her şey çözülmüyor. Toplum olarak ırkçı tutumları üzerimizden atmamız için çoğulculuğu benimsememiz gerek. Bu da süreç isteyen ve zaman alan bir şey. Son 20 yılda atılmayan adımları hemen atmak ve hemen sonuç beklemek mümkün değil. Demokratik partiler olarak bu konuda ödevimiz çok. Popülist söylemler kulağa hoş gelebilir ancak sorunları çözmez.
Daha önce de Türkiye kökenli Almanya vatandaşlarına hitap eden birçok parti kuruldu. Hatta son seçimde bu seçmen kitlesini hedefleyen Yenilik ve Adalet İçin Birlik (BİG) adlı parti, son parlamento seçiminde sadece yüzde 0,2 oy oranında oy alabilmişti. DAVA’nın farkı ise zamanlaması.
Bugün Erdoğan’ın önünde seçimsiz bir 4,5 yıl var. 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu İstanbul’u kaybederse Erdoğan’ın artık bir siyasi rakibi kalmayan bir lider haline gelecek. Bu da demek oluyor ki, kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı başkanlık sistemiyle birlikte Erdoğan, iç dengeleri konsolide etmek için DAVA gibi bazı “aparatlarla” dış politikada fevri manevralar yapmasının önü açılacak.
Bununla birlikte, Almanya siyasetinin de problemlerle boğuşuyor. Aşırı sağ AfD’nin yükselişi, federal hükümetin oylarının büyük oranda düşmesi Alman toplumunu yeni arayışlara itiyor. Bu da DAVA gibi partilere bir alan açabilir. Bir diğer önemli kriter ise DAVA’nın kurucu ekibinin siyasi tecrübeye sahip oluşu. Tüm bu şartlar çerçevesinde diyebiliriz ki, nihai olarak toplumlar kaderini kendi yazacak.
Türkiye’nin dış politikasındaki dönüşüm
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Mayıs Seçimleri’ni kazanmasıyla Türkiye’de yeni bir sayfa açıldı ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy haricindeki tüm bakanlar değişti. Bu değişikliklerin başında önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geliyor. Yerine gelen kişi ise Erdoğan’ın “sır küpü” MİT Müsteşarı Hakan Fidan.
Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı koltuğuna geçmesiyle birlikte, Erdoğan’ın son dönemindeki dış politika adımlarında Mevlüt Çavuşoğlu’nun bakan olduğu döneme göre daha “itidalli” olduğu gözden kaçmıyor. Ancak dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Suriye İç Savaşı’ndaki ‘müdahaleci’ tutumunu da unutmamak gerek. Kısacası, yeni dış politika konseptinde Avrupa ile yıkılan köprülerin yeniden tamir edilmesiyle birlikte, AP’de Türkiye lehine güçlü bir destek için DAVA ve benzeri partilerin kullanılması yoluna gidilebilir.
Alman Bild gazetesinin 28 Ocak’ta yayımladığı “Almanya’da daha fazla güç istiyor; Şimdi Erdoğan partisi geliyor” başlıklı haberde, DAVA hareketinin Erdoğan yönetiminin girişimleriyle hayat bulduğu iddiaları önemli bir ağırlığa sahip. DAVA hareketinin Avrupa Parlamentosu hedefi ilk olarak hareketin önündeki ilk seçim olması nedeniyle bir “vitrin” önemi taşıyor.
DAVA hareketinin bir diğer hedefi Avrupa’daki Türkiye kökenli ve müslüman topluluklarına rol model olmak olacak. Bu hareketin Avrupa Parlamentosu’nda adını konuşturacak bir destek alması hem Almanya Federal Seçimleri’nde iddiasını artıracak, hem de Avrupa’daki milyonlarca müslüman topluluğa örnek bir yapı ortaya koymuş olacak.
Türkiye kökenli partilerin Almanya siyasetindeki serüvenleri
DAVA hareketinin kurucularından Fatih Zingal, daha önce başka bir parti kuruluşunda da görev almıştı: Alternative für Migranten.
2019 yılında yine Avrupa Parlamentosu seçimlerine kısa bir süre kala Almanya’da kurulan parti, oluşumun başkanı Fatih Zingal tarafından, “‘Alternative für Migranten’ ismi tesadüf değil, sesini duyuramayanların sesi olmak istiyoruz” ifadesiyle duyurulmuştu
Türkiye kökenlilerin öncülüğünde kurulan ilk parti olan Yenilik ve Adalet Birliği Partisi (BIG) Genel Başkanı Haluk Yıldız ise Fatih Zingal’e tepki göstermiş, “10 yıldır siyasi arenada mücadele veriyoruz. İki parti neden bir araya gelemiyor sorularına yanıt ararken, üçüncü bir partinin AP seçimleri öncesi kurulması ve seçimlere katılacak olması anlaşılır değil. Kısa süre önce ’Gel adayımız ol, üyeler tercih ederse birlikte hareket edelim’ teklifimize Fatih Zingal yanıt bile vermedi. Birleşeceğimiz yerde parçalanmamız anlaşılır gibi değil” demişti.
Açıkçası Türkiye kökenli Almanya vatandaşlarının Türkiye kökenli siyasetçilerin partilerine eğilimi olduğu pek söylenemez.
Duisburg-Essen Üniversitesi ile Köln Üniversitesi’ndeki araştırmacıların yürüttüğü çalışmaya göre, 2017’deki Almanya genel seçimlerinde Türkiye kökenli seçmenlerin yüzde 35’i Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) oy verdi. SPD’yi yüzde 20 ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ittifakından oluşan Hristiyan Birlik izledi.
“İkinci kuşak” olarak anılan kuşakta ise SPD oyları yüzde 40’a çıkıyor. Hristiyan Birlik ise yüzde 14’e düşüyor. Yani 40’lı yaşların üstündeki Türk kökenlilerde SPD eğilimi belirgin durumda. Yeşiller Partisi de Türk kökenli vatandaşlardan ciddi oy alan partiler arasında geliyor.
Fakat yinelemekte fayda var: Almanya siyasetindeki köklü partilerin siyasi istikrar yakalamaktaki zaafiyeti, DAVA hareketi gibi hedef kitlesi net olan oluşumlara alan sağlayabilir.