Share This Article
Sinema gerçeği yeniden kurgulama gücü ve “dönüştürücü” etkisiyle kültür endüstrisinin gözdesi olmayı sürdürüyor. Yaşanan teknolojik ve kültürel dönüşümle kabuk değiştiren yedinci sanatla kurduğumuz etkileşim de aynı oranda farklılaşıyor.
Bugün maalesef, tanımlar, ekoller ve teknik yönleriyle sinemaya ilişkin kavramsal sorgulama ve bununla paralel ilerleyen değerlendirme kriterlerimizin yerini “popülerlik” ve “tüketim” dinamikleri almış oldu. Dolayısıyla, bu karmaşanın içinde sinemaya ilişkin özenli bir tartışmanın yapılabilmesi için kavramsal okumaların önemi bir kat daha artıyor.
Bir kaç ay önce Karakarga yayınları tarafından çıkan Olcay Bağır’ın kaleme aldığı Sinesözlük gayet mütevazi bir dille bu açığı kapatmaya niyetlenmiş. Kuru ve akademik bir dilden uzak durmaya özen gösteren, sıradan bir sinemaseverin sorularına cevap bulmasına yardımcı olmaya çalışan Bağır, uzun yıllardır çeşitli sinema dergilerinde bu alana ilişkin yazılar kaleme alan bir isim. Olcay Bağır’ın ilk kitabı Sinesözlük üzerine konuştuk…
‘Herkesin temel bir sinema bilgisi olsun amacı taşıdım’
Seni böyle bir çalışmayı hazırlamaya yönelten neydi? Bu çalışmaya nasıl karar verdin? Üretim sürecini anlatabilir misin?
Yıllar önce senin de yazılarınla büyük destek sağladığın sinema dergileri çıkarıyorduk. O dergilerde sinema kavramlarını kısaca açıklayan bir köşe de vardı. Her sayıda 3-4 kavramın yüzeysel olarak açıklandığı bu köşeye sadece bir sayfa ayırabilmiştik. Maalesef her kavramı hakkıyla açıklayamıyorduk. Bu işi kendime görev edindim ve sinema kavramlarını derinlemesine açıklayan bir sözlük yapmak için çalışmalara başladım.
Pandemiden önce ufak ufak yazmaya başlamıştım zaten. Pandemi döneminde de uzaktan çalışma pratiğinin de büyük katkısıyla çalışmalarım hızlandı ve ortaya Sinesözlük çıktı.
Sözlük hazırlamak çok zorlu bir uğraş olsa gerek. Ortada duran pek çok kavramı ve tanımı bir araya getirmek ve bunları sıralamak göz korkutucu. Bu çalışmayı nasıl planladın?
Oldukça zorlu bir süreçti, evet. Kaynak taraması, yeni öğrendiklerimi içselleştirip sade bir dille yazıya aktarmak, tekrar okumalarda eksik veya fazla kısımları düzenlemek en çok uğraş verdiğim kısımlardı.
Çalışma boyunca “Herkesin temel bir sinema bilgisi olsun” amacı baskındı. Kitabı planlarken herkese hitap edecek bir anlatım tarzı ve sinemaya yabancı okurun da rahatlıkla kavrayabileceği bir dil için çabaladım. Sinemaya dair kolay okunan bir bilgi deposu ortaya çıkarmaktı amacım.
Tam olarak 101 madde var Sinesözlük‘te. Kitabın alt başlığının da “Sinemaya Giriş” olması 101 sayısına bir gönderme zaten. Maddeleri öyle bir belirlemeliydim ki, bu kitabı baştan sona okuyan bir okur sinema tarihi, film türleri, sinema akımları ve alana dair pek çok kavram hakkında bilgi sahibi olsundu. Bunu da çok büyük oranda başardım sanırım.
‘Bilinçli bir izleyicinin ortaya çıkması kitabı başarılı kılacak’
“Sinesözlük”ü hazırlarken seni en çok heyecanlandıran neydi? Nasıl bir motivasyonla başladın?
Sinemanın geçmişini ve bugününü anlatan bir kitap olsun demiştim. Alana dair derli toplu bir çalışma olsun istedim. Öyle bir çalışma ki neredeyse sinemayla ilgili her şeyin bir arada olduğu bir kitap ortaya koymak en büyük motivasyonumdu.
Sinesözlük‘ü hazırlarken en çok yeni öğrendiğim bilgilerde heyecanlandım. O bilgileri not ederken bir an önce metne yedirmek için can atıyordum. Bildiklerimi, daha doğru ifadeyle öğrendiklerimi herkesle paylaşmak istiyordum. Ana motivasyonum ve en büyük heyecanım bununla ilgili.
“Okuru yakalayacak güncel bir metin hazırlamak istedim” diyorsun, ortaya çıkan çalışmayı incelediğimde oldukça yalın ve sıradan bir sinema seyircisinin de çokça yararlanacağı bir çalışma görüyorum. Özellikle, kullanılan kavramların anlamını bilmek ve sinemayı bu çerçevede değerlendirmek, “bilinçli” bir izleyicinin de ortaya çıkmasında da yardımcı olacak hiç kuşkusuz. Hareket noktan bu muydu? Bu kitap için kendine nasıl bir hedef koydun? Ne olursa başarılı olmuş olacak?
Elbette her yazar için hedef o metnin en geniş kitleye ulaşmasıdır. Ancak bunu salt ticari anlamda anlamamak gerekiyor. Evet, kitap satsın istiyorum ama bunun ekonomik bir getirisi olsun kısmında değilim çünkü bu kısmı çok önemsemiyorum. Zaten Türkiye’de kitap yazarak zengin olunmayacağını bilecek kadar yaşadım! Bu yüzden “hedefim, kitabım okunsun” diye düz bir cevap verebilirim.
Başarılı olunması kısmı da bununla bağlantılı. Kitabım okunursa sinemaya dair pek çok şeyi öğrenmiş veya biliyorsa da pekiştirmiş olacak okuyucu. Kavramları, sinema tarihini, akımları bilen “bilinçli” bir izleyicinin ortaya çıkması kitabın başarılı olması için elzem. Sinema üzerine genel kültür edinilebilecek bir kitabın bundan daha büyük bir başarı kriteri olamaz.
Nihai olarak okuyucu; tipleme ile karakter arasındaki farklar, kahraman ile anti kahraman arasındaki ayrım, montajın kökeni, ilk sesli filmler ve sinemaya rengin gelmesi gibi detaylar hakkında güvenilir ve titizlikle hazırlanmış metinler okuyacak.
‘Temel fark güncellik ve yalın anlatım tarzı’
“Kuşkusuz bu kitapta sinema sanatı üzerine söylenen yeni bir şey aranmamalı” diyorsun. Peki ama “Sinesözlük”ü diğer çalışmalardan ayıran temel fark nedir? Bu çalışmanın sinemaseverler için önemi ne olacak?
“Sinema sanatı üzerine söylenen yeni bir şey aranmamalı,” diyorum çünkü Sinesözlük benim sinema üzerine düşüncelerimi kaleme aldığım bir deneme kitabı değil. Belki onu zamanı gelince yaparım, bilmiyorum. Ortada bir tarih var, türlerin ilkleri var, kavramların tanımları var. Bunlardan bahsederken farklı ne söyleyebilirim ki? Sinema sanatı üzerine yeni bir şey söylemek kitabın formatına aykırı.
Sinema alanında basılmış başka kitaplar da var elbette. Başka kitaplar da sinema tarihini, türleri, akımları anlatıyor evet, ancak bunları derli toplu bir kitapta bulmak zor. Bazıları 40 yıllık kitap örneğin. Güncelliğiyle ilgili sorunlar var. Cameo Görünüm, Dördüncü Duvar, Jenerik, Macguffin, IMDb, Spin-off, Trunk Shot vb. kavramlar yok bunlarda. Ayrıca ağdalı bir dille yazılmış kitaplar çoğu da. Özetle, Sinesözlük‘ü diğer çalışmalardan ayıran temel farklar; güncelliği, neredeyse her şeyi bir arada bulabilmemiz ve yalın anlatım tarzı diyebiliriz.
Kitabı hazırlarken hangi kaynaklardan yararlandın? Sadece sinema değil, sinemayı besleyen birden fazla başlığa da yer verildiğini görüyorum kitapta. Kaynak tarama süreci nasıl ilerledi?
Yerli ve yabancı çok fazla kaynaktan faydalandım. Sinema pek çok farklı disiplini de içeren bir sanat olduğu için kaynaklar sadece sinema alanından değildi, evet. Söz gelimi “Dördüncü Duvar”, “Metot Oyunculuğu” veya “Tipleme” maddeleri için tiyatro alanında da okumalar yaptım. Ancak şunu da söylemeliyim ki birbiriyle çelişen çok fazla bilgi de vardı. Bunların doğrularını ayıklamak, şüphe duyduklarımı teyit etmek de oldukça zamanımı aldı.
‘Kitabın gelişmeye açık bir yapısı var’
Sözlük hazırlama süreklilik isteyen de bir çalışma gibi geliyor. Güncel eklemelerle sürekli genişlemeye muhtaç bir çalışma gibi sanki. Bu senin gözünü korkuttu mu? Şayet yeni basımlarda yapmayı planladığın eklemeler veya değişiklikler olacak mı?
Şu haliyle Sinesözlük ile ilgili herhangi bir yarım kalmışlık veya tamamlanmamışlık hissetmiyorum. Ancak dediğin gibi kitabın bir taraftan da gelişmeye açık bir yapısı var, bunu kabul ediyorum. Başlarda ekleme yapmaya soğuk bakıyordum. Çünkü vedalaşmıştım kitapla, o bitti artık yeni kitap çalışmalarına yoğunlaşayım diyordum. Hatta bir röportajda da böyle söylemiştim. Sonraları üzerine düşününce, iddialarından birinin “güncel olmak” olduğu bir kitabın tamamlanmış olması çelişkili. Bu yüzden bu soruyu; “Evet, gerekli görünen yerleri değiştirebilir, eleştirileri de dikkate alarak eklemeler yapabilirim,” diye yanıtlamak istiyorum.
Son olarak, sinema üzerine yeni çalışmalar gelecek mi? Bundan sonraki adımın ne olacak?
Sinemayla ilgili birkaç kitap çalışmam daha var. Sırasını bekleyen işler bunlar. Şu sıralar başka bir ilgi alanım olan masallar üzerine bir çalışmaya yoğunlaştım.