Share This Article
Gerek Kıta Avrupası’na gerek Britanya’ya hâkim olan paradigmalara eleştiriler getirirken kültür ve iktidar çözümlemelerine girişip ideoloji, kimlik sorunu, ahlak, modernite ve postmodernite üzerine kalem oynatan Zygmunt Bauman; günlük hayatı ve insanı yönlendiren toplumun karmaşıklığını anlamaya ve anlatmaya çalışmıştı.
Toplumsallığın hareketliliğine, bireyi tüketici ve aynı zamanda tüketim nesnesi hâline getirirken yeryüzünü bir hapishaneye çeviren küreselleşmeyi de dâhil eden Bauman, teorik mutlaklığın karşısında akışkanlığın yer aldığını belirtmişti.
Yasaların ve geleneklerin, modern devletler ve iktidarlar tarafından kişileri ve toplumları mengeneye almak için kullanılarak ahlaki benliğin geriye itilişini işlediği metinlerinde, kamusal iyiyi ve âdil toplumu yaratacak farklı politikalara dair fikirler üretmişti.
Neoliberalizmin küstahlığından dem vuran Bauman, politikacıların asıl görevinin “yurttaşların özgürlüklerine konan sınırları ortadan kaldırmak ve kendilerini kısıtlamak olduğunu” söyleyip bir soru yöneltiyordu:
Renkleri ne olursa olsun aynı şeyin daha fazlasından başka şey vaat etmeyen siyasetçilerle niye uğraşalım?
Sorular ve sorgulamalardan tüketim marifetiyle vazgeçirilen kişilere, sorumluluk ve hata yapma imkânı veren fakat “tüketim için seçme serbestliğine” indirgenen özgürlüğün gerçek anlamının unutturulduğuna dikkat çekerken tarihle, toplumla ve politikayla ilgili olduğunu söylediği sosyolojiyi, insanla ve onun tecrübeleriyle yakın ilişki içindeki bir disiplin diye tanımlayan düşünürün bahsi geçen fikirlerinin ve daha fazlasının yer aldığı, Keith Tester’ın gerçekleştirdiği uzun söyleşi Bauman ile Sohbetler’de, onun dünyaya bakışıyla ve söylemiyle karşılaşıyoruz.

‘Âdil toplum neye benzer?’
Herkesi kamusal yaşama katılmaya çağıran Bauman; hem verdiği yanıtlarla hem de ürettikleriyle sahte mutluluklar yerine dünyayı, etrafımızda olup bitenleri ve başkalarıyla ilişkilerimizi düşünmeye davet ediyor bizi. Sosyolojinin dünyayı değiştirebileceğine inanırken akışkanlığın ve neoliberalizmin unutturma arzusuna bir direniş geliştiriyor:
Kanımca her şeyin anında modasının geçip unutulması, atık ekonomisinin vazgeçilmez bir unsurudur ve tahminimce ister tarih ister sosyolojinin kurucu taşları için söylensin, şunun veya bunun ‘sona’ erdiğini duyuran ilanlar saçma ve anlamsız olmasına rağmen yapılmaya devam edecektir.
Bauman, metalaştırmaya ve tüketim kültürüne büyük bir şüpheyle yaklaşırken onurlu ve âdil bir yaşam imkânının hayata nasıl geçirilebileceğini düşünüyor. Tester’ın sorularına verdiği yanıtlarla toplumsal insana dair umudunu koruduğunu ortaya koyarken “ahlaki olmaktan”; şeylerin iyiliğini ve kötülüğünü ayırt edebilmekten yana zar attığını söylüyor:
Ahlaki olmak, keskin ve sancılı bir belirsizlik altında tercihler yapmaya yazgılı olmaktır.

Bauman Enstitüsü, Hull Üniversitesi Sosyoloji Profesörü, Zygmunt Bauman (1925-2017′) konusunda dünyanın önde gelen yorumcularından biri olan Keith Tester, 14 Ocak 2019 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Akışkan modernite çağında “özgürlükten” başı dönen insanı ve onun eylemlerini çözümleyen Bauman, “ahlaki toplumun her şeyden evvel âdil olması gerektiğini” belirtiyor:
Peki ‘âdil toplum’ neye benzer? Vicdan rahatlığıyla sunabileceğim tek yanıt, ‘âdil bir toplumun’ yeterince adil olmadığını düşünen, ulaştığı tüm adalet düzeylerinin yeterliliğini sorgulayan ve adaletin her zaman bir iki adım ötede olduğunu düşünen bir toplum olduğudur. Her şeyden önce, her adaletsiz olaya kızgınlıkla tepki veren ve hemen onu düzeltmeye koyulan bir toplumdur.
‘Geçiciliğin değeri hızla tırmanıyor’
Bauman’a göre zamanımızdaki müphemlik, adalet kavramını ve âdilliği dönüşüme uğratırken “alternatifsizlik” algısı yaratan muktedirlerin elinde “uyum” ve “bütünleşme” bağlamında kullanışlı bir araç hâline getiriliyor. Dahası, bireyselliğe ve tüketime hapsedilen kişilerden oluşan toplumun da bu müphemliğin dümen suyuna gitmeye zorlandığını hatırlatan düşünür, durumu özetleyip bazı tehlikeleri anımsatıyor:
Tüketici piyasalarının en tehlikeli etkisinin, çekeceğimiz her sıkıntıya uygun bir devanın bir yerlerde, bir dükkân içinde sizi beklediği ve yeterince ısrarlı bir şekilde ararsanız onu bulabileceğinizi söyleyen vaat olduğunu söylerdim. Bu vaadin yarattığı artçı etkiler üç yönlüdür ve her biri ölümcül etkilerdir. Biri ‘toplumsal vasıfsızlaşma’, başkalarıyla tartışma ve sorunlardan kurtulmaya dönük yolları müzakere etme becerilerini öğrenmeyi savsaklama ve sorunun çözümüne bir sonraki alışveriş macerasında çok daha az gayret gösterilerek ve çok daha ufak bir bedelle erişilebileceği için bu tür becerilerin aslında gerekli olmadığına inanmadır. Bir diğeri, tüketim mallarının alımı gibi yaşamın sorunlarıyla baş etmenin de başkalarıyla işbirliği içinde gerçekleşmesi hâlinde çok etkinlik kazanmayacak yalnız bir hadise olduğu sonucuna varmaktır. Üçüncü etkiyse tabiri caizse hastalığı iyileştirmenin yerine semptomlarla mücadele etmenin konmasına dayanır.
Bauman yozlaşmanın, müsrifliğin ve coşkunun şekillendirdiği, şansın da aksiliklerin de tesadüfi ve açıklanamaz olduğu, fırsatçılığın ve gösterişin ahlaki öykülerin önüne geçtiği, bu çerçevede yaratılan idollerin peşinden gidilmesi için her türlü teknik altyapının hazırlandığı bir “peri masalının” yaşamlarımızı kuşattığını söylüyor. Bu süratli çevrelemenin sonucunu ise şöyle özetliyor:
Sürekliliğin değeri düşerken geçiciliğin değeri hızla tırmanıyor.

Bauman’ın, var olanın ve dayatılanın dışında bir seçenek bulunduğuna dair fikirlerinin, akışkanlık tariflerinin, adalet söyleminin, tüketim, piyasa, bireysellik ve toplumsallık görüşlerini sıraladığı yanıtlardan oluşuyor Tester’ın hazırladığı çalışma. Bauman, sonlara doğru hayatî bir belirleme yapıp öngörülerini paylaşarak bıraktığı izlere yenisini ekliyor:
Toplumsal adaletin önündeki ana engel, devletin istilacı niyetleri veya eğilimleri değil, resmî olarak benimsenen ‘hiçbir alternatif yok’ öğretisinin her gün suç ortaklığı ederek büyüttüğü güçsüzlüğüdür. Bana göre önümüzdeki yüzyılda karşı koymamız gereken şey, yeni sona ermiş yüzyılın ana meşguliyeti hâline gelmiş totaliter baskılar değil insan toplumunun özerkliğini güvence altına alabilecek ‘bütünselliklerin’ parçalara ayrılması olacak.
Bauman ile Sohbetler, Zygmunt Bauman ve Keith Tester, Çeviren: Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, 192 s.
