Share This Article
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili, hukukçu Şerafettin Can Atalay bugün itibarıyla Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen 178 gündür Silivri’de tutuluyor.
Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkûm edilen Can Atalay, 14 Mayıs’ta yapılan 28. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde milletvekili seçilmişti. Atalay’ın, “milletvekili seçilmesi nedeniyle hakkındaki yargılamanın durması ve tahliye edilmesi” talebiyle yaptığı başvuru, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce reddedilmişti.
Milletvekili seçilerek yasama dokunulmazlığı kazandığı gerekçesiyle yargılamada durdma kararı verilmesi talebinin reddedilerek yargılamaya devam edilmesi nedeniyle “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma”, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılmıştı.
Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’yı ihlal ettiği ileri sürüldü!
Geçtiğimiz haftalarda, Anayasa Mahkemesi’nin hakkında ihlal kararı verdiği Avukat Can Atalay’ın dosyası Anayasa Mahkemesi tarafından yerel mahkeme olan İstanbul 13. Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Ne olduysa bu kararın ardından oldu. İlk önce İstanbul 13. Ceza Mahkemesi adliyeyi terk etti. Ardından mahkeme, dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nde olduğunu belirterek dosyayı geçtiğimiz günlerde bu daireye gönderdi.
Dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarihe geçecek bir karar vererek, Atalay hakkında verilen önceki kararın doğru olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına uyulmamasına hükmetti.
Atalay’ın milletvekilliğinin de düşürülmesi için TBMM’ye bildirimde bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi bu da yetmezmiş gibi Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını belirterek, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu.
Âdeta yargı içinde savaşın başlamasına yol açan Can Atalay Davası’nda neler oluyor?
Can Atalay kimdir?
Şerafettin Can Atalay, hepimizin kent ve yaşam hakkı için yıllarca sokakta ve adliyelerdeydi. Gezi’de karanlık bir sokakta tekmeler yerken ya da polis kurşunuyla vurulurken, Aladağ’da bir tarikat yurdunda, Soma’da, Ermenek’te maden göçüğünün altında, Hendek’te havai fişeklerin patladığı bir fabrikada biz ölürken, o “Adalet Mülkün Temelidir” yazan bir duvarın önünde adaletsizliğe karşı duruyordu.
Atalay milyonların katıldığı, meşru bir halk ayaklanması olan Gezi Direnişi nedeniyle aynı adaletsizliğin ayakları altında ezilmek isteniyor.
Atalay, 24 Mart 1976’da, bankacı bir anne ve muhasebeci bir babanın tek çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Adını, TİP Amasya İl Başkanıyken 1971’de siyasi bir suikastle öldürülen amcası Şerafettin Atalay’dan aldı.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yükseköğrenim gördü.
İstanbul merkezli Sosyal Haklar Derneği’nin yönetim kurulunda yer aldı. İstanbul’da Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı düzenlenen kampanyanın örgütleyicileri arasındaydı. Atalay, Gezi Parkı’na AVM yapılması girişimine karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın avukatlığını yürüttü ve Danıştay’da Gezi Parkı planlarını iptal ettirdi.
2014’te 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan Soma faciasından sonra Ermenek maden kazasının avukatlığını; 2016 yılında 11 çocuğun yaşamını yitirdiği, 24 çocuğun yaralandığı Aladağ’daki tarikat yurdu yangınında mağdur ailelerin avukatlığını yaptı.
8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen Çorlu tren kazasıyla ilgili davada, yaşamını yitirenlerin yakınlarının; 2020’de 7 işçinin ölümüne, 127 işçinin yararlanmasına neden olan Hendek havai fişek fabrikası patlamasında işçi ailelerinin avukatlığını üstlendi. Mimarlar Odası’nın avukatı olarak İstanbul’da Validebağ Korusu’ndaki yapılaşma ile mücadele eden Validebağ Gönüllüleri’ni savundu.
Atalay neden yargılanıyor?
19 Şubat 2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gezi Parkı protestolarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında iddianameyi tamamlayarak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iletti.
4 Mart 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine gönderilen iddianameyi kabul etti. 657 sayfadan oluşan iddianamede, aralarında 1 Kasım 2017’den beri tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın ve Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi’nin yer aldığı 16 kişi, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” ile suçlandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları istendi.
Davanın 18 Şubat 2020’deki 6. duruşmasında Osman Kavala ve öbür 8 sanık hakkında beraat kararı verildi. Yurtdışında bulunan yedi kişinin ise dosyası ayrıldı.
Ocak 2021’de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, Osman Kavala ve öbür sekiz kişi hakkında verilen beraat kararını bozdu ve Mayıs 2021’de yeniden yargılama başladı.
Bu esnada, Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı başka bir davada (35 futbol taraftarının yargılandığı Çarşı Davası) verilen beraat kararları da Yargıtay tarafından bozuldu. Bu iki dava 2021 yazında, hukuka uygunluğu tartışmalı bir süreç sonucunda birleştirildi.
52 kişinin toplu olarak yargılandığı birleştirilmiş dava Ekim 2021’de başladı. Şubat 2022’de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki kararının uygulanmaması nedeniyle Avrupa Konseyi’nde ihlal prosedürünün resmen başlatmasından kısa bir süre sonra davanın dördüncü duruşması görüldü ve ardından savcının talebi üzerine iki dava tekrar ayrıldı.
Gezi Davası’nın altıncı ve karar duruşması 25 Nisan 2022’de yapıldı. Karar duruşmasında, Kasım 2017’den beri tutuklu yargılanan iş insanı Osman Kavala “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edildi.
Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi’nin “hükümeti ortaya kaldırmaya teşebbüse yardım etmekten” 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklanmalarına karar verildi. Yapıcı, Mater, Altınay, Özerden, Kahraman ve Atalay o gün tutuklandı.
Yargılama süreci nasıl devam etti?
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’ncü Ceza Dairesi, 28 Aralık 2022’de Atalay’a verilen 18 yıl hapis cezası kararını yerinde bulduğunu açıklayarak onadı.
14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili adayı gösterilen Can Atalay, yüzde 8,7 oyla Hatay vekili olarak meclise girmeye hak kazandı. Mazbatanın alınmasının ardından TİP, Atalay’ın tahliye edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu.
Başsavcılık, Temmuz 2023’te Gezi tutukluları hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin onanmasını isteyerek davaya ilişkin tebliğnamesini Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Can Atalay’ın milletvekili olmasına değinilen tebliğnamede, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı suçların yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında olduğu savunularak durma kararı verilmemesi gerektiği iddia edildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 17 kişi hakkında verilen hükümlere ilişkin yapılan itirazı 28 Eylül 2023 tarihinde karara bağladı. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18 yıl hapis cezasını onarken, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mücella Yapıcı’ya verilen 18’er yıl hapis cezasını bozdu. Yapıcı ve Altınay kaldıkları cezaevinden tahliye edildi.
Cezaevinden çıkan Mücella Yapıcı, “Hiçbirimizin suçu yoktu. Bu nasıl bir adalet, hâlâ anlayabilmiş değilim. Ben burada canlarımı bıraktım çıkıyorum. İçeride olan canlarımızı bir an önce çıkarmamız lazım. Böyle bir adaletsizliği hak etmiyor bu ülke,” demişti.
Atalay neden tahliye edilmedi?
Tahliye talebi Yargıtay tarafından reddedilen Can Atalay “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
TİP, partinin Hatay Milletvekili Can Atalay ve tüm Gezi hükümlülerinin serbest bırakılması için 1 Ekim 2023’te Hatay’dan Ankara’ya “Özgürlük Yürüyüşü” başlattı.
AYM, 27 Ekim 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile Can Atalay’ın “Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkı ile Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakları”nın ihlal edildiğine karar verdi. Karar 4’e karşı 9 oyla alındı.
AYM’nin kararına rağmen 13. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı vermeyip dosyayı Yargıtay’a yolladı.
AYM’nin tahliye kararına direnen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gönderdiği dosyayı inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7 Kasım’da sunulan 6 sayfalık mütalaada Atalay’ın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı ifade edildi ve AYM’nin “yetkisini aştığı” yönünde görüş bildirdi.
Metinde MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın “Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizmde bulunamaz” ifadelerine benzer ifadelerin yer alması ise dikkat çekti.
Tartışma yaratan mütalaaya ilişkin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Şimdi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını bekleyeceğiz,” diye konuştu.
Siyasal parti liderleri ne diyor?
Yargıtay 3. Dairesi’nin kararı, siyasi partilerde büyük bir infial yarattı. Birçok muhalefet partisi karara tepki gösterirken, en çarpıcı tepki CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’den geldi.
CHP Genel Başkanı Özel, “Yargıtay kararı TBMM’ye, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi’ne karşı darbe girişimidir. Anayasayı ortadan kaldıranlara karşı gün susma günü değildir. Halkımızı direnmeye davet ediyoruz. Sokaklarda direneceğiz, meydanlarda direneceğiz, bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız. Halkı bu kalkışmayı bastırmaya davet ediyoruz. Bu darbeye kim direnirse, arkasında CHP’yi bulacaktır,” ifadelerini kullandı.
CHP lideri bu açıklamayla partinin 10 yılı aşkın süredir devam eden “meydanlardan uzak muhalefet” politikasını değiştireceğinin sinyallerini verdi.
Bir başka kritik tepki Atalay’ın mensubu olduğu TİP’ten geldi. TİP Genel Başkanı Erkan Baş:
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Anayasa’nın açık ve net hükmüne rağmen ‘AYM kararına uyulmaması’ kararı alması açıkça Anayasa’yı çiğneme girişimidir. Herhangi bir makamın, ‘Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyoruz’ açıklaması yapması, üstelik Anayasa’ya ve yasalara uygun olarak aldıkları bir karar nedeniyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, yetmezmiş gibi bir de TBMM’yi tehdit etmesi açık bir darbe girişimidir! Tüm yurttaşlarımızı, tüm siyasi partileri bu paralel yargı darbesi girişimi karşısında ortak tavır almaya çağırıyorum. Merkez Yürütme Kurulumuz birazdan bu konu hakkında görüşmek üzere olağanüstü toplanacaktır.
HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları şu açıklamayı yaptı:
“Her türlü siyasi müdahale ve hukuk dışı kararın altına imza atan Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, yargı darbesinin geldiği durumun vahametini gösteriyor. Türkiye’yi bu noktayı AKP-MHP iktidarı getirdi. İktidar muhalifleri, Kürt halkını ve hak talep eden herkesi yargı sopasıyla hizaya getirmek istiyor. AYM’ye bu müdahale hukuki güvencenin ve adaletin askıya almasını daha yüksek bir evreye taşıma anlamına gelir. Bu hukuksuzluk dünya hukuk tarihinin kara sayfalarına geçecektir. Türkiye halkları vesayet kurumlarını kabul etmez. Bu yargı darbesi derhal son bulmalıdır. Hukuk sisteminin, Anayasa’nın ve yasaların adalet ve demokrasi ekseninde yeniden ele alınması çağrısı yapıyoruz. Can Atalay derhal serbest bırakılsın.”
İYİ Parti adına açıklamayı ise parti lideri Meral Akşener yerine parti sözcüsü Kürşad Zorlu yaptı. Zorlu, “100 yıllık Cumhuriyetimizde maalesef vahim bir hukuk skandalı daha yaşanmıştır. Yargıtay, Can Atalay hakkında hak ihlali veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Oysa AYM kararları yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Yargıtay’ın AYM kararına uymaması hukuken izah edilemezken AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması “Artık Türkiye’de hiçbir vatandaşın hukuk güvenliğinin kalmadığı” anlamına gelir. Ne yazık ki mahkemeler vasıtasıyla hak, hukuk, adalet tesis edilmediği gibi siyasi iktidar eliyle ülkenin adalet kalelerine darbe vurulmaktadır. Bu karar kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını bir kez daha rafa kaldırma girişimidir. Bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve devletin de mahkemelerin de meşruiyet kaynağı Anayasamızdır. İktidarın gücünü pekiştirmek için hukuku bir araç olarak kullanmasına, AYM’yi itibarsızlaştırmasına ve mahkemeler eliyle gövde gösterisinde bulunmasına izin vermeyeceğiz,” ifadelerini kullandı.
AKP’den açıklama yapan tek üst düzey yönetici ise AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı oldu. Yazıcı, “Öyle olaylar olur ki analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez,” dedi.
Hukukçular ne diyor?
Türkiye İşçi Partisi parti meclisi üyesi, Avukat Özgür Urfa, “AYM için söylediğimizi şimdi Yargıtay 3. Ceza Dairesi için tekrarlıyoruz; oylanacak olan sadece Can Atalay’ın özgürlüğü değildir. Yargıtay vereceği kararla, Anayasa’yı tanıyıp tanımadığını oylayarak AYM kararına mı yoksa Feti Yıldız’ın söylemlerine mi bağlı olduğunu gösterecek,” dedi.
Can Atalay’ın avukatlarından Deniz Özen, “Anayasa maddelerinin yorumlanma yetkisi münhasıran AYM’ye aittir. Dolayısıyla bu tartışmaların hiçbir anlamı yoktur. Geriye dikkat edilmesi gereken tek bir Anayasa maddesi kaldı o da Anayasa’nın 153’üncü maddesidir. Bu maddenin anlamı da herkes açısından bağlayıcıdır. Dolayısıyla tartışılacak hiçbir şey yok. AYM yok sayılmaktadır. Bu mütalaa doğrultusunda karar verilirse bu AYM’nin fiilen kapatıldığı anlamına gelir, değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise “Bu mütalaa bir operasyondur, AYM’nin kararını geçersiz ve değersiz kılmaya yönelik bir yargı darbesi girişimidir,” ifadelerini kullandı.
Kaynaklar: