Share This Article
Küllük dergisini belki duymamışsınızdır. Ama bir yerde bir şekilde duyacağınızı tahmin etmek güç değil. Üzerinden 80 yılı aşkın süre geçti ancak hem hem kadrosu hem de daha ilk sayıdan kapatılışı ile kendi efsanesi yaratmış bir dergi.
Nasıl yaratmasın, ilk ve aynı zamanda son sayısının kadrosuna bakar mısınız:
Abidin Dino, Abidin Nesimi, Asaf Halet Çelebi, Fikret Adil, Hasan İzzettin Dinamo, İlhan Berk, Orhan Veli, Sadri Ertem, Suat Taşer…
Hakkında hâlâ yazılar yazılır; son olarak Selim Esen, birkaç hafta önce Gerçek Edebiyat’ta yazdı.
Dergiyi hâlen gündemde tutan konulardan biri de derginin kapatılış sebebi. Hemen her kaynakta; karşılaşabileceğiniz tüm yazılarda derginin daha ilk sayıdan kapatılma sebebi olarak Orhan Veli’nin Tahattur şiiri gösteriliyor.
Önce şiir sonra iki tez:
Alnımdaki bıçak yarası/ Senin yüzünden;/ Tabakam senin yadigârın;/ “İki elin kanda olsa gel” diyor/ Telgrafın;/ Nasıl unuturum seni ben,/ Vesikalı yârim?
Gelelim tezlere:
Tarihe “Barut İrtişası Olayı” (irtişa rüşvet oluyor) adıyla geçen bir hadise var. Bu rüşvet meselesinin ifşaatı arasında bir makama 24 bin franklık altın tabaka hediye edildiği bilgisi mevcut. Orhan Veli’nin şiirinde geçen tabakanın işte bu tabaka olduğu öne sürülüyor; kapatılma gerekçesi buymuş.
2yaka, her pazar haftanın öne çıkanlarını e-posta kutunuza taşıyor.
Ancak burada not etmemiz gerekiyor, barut rüşveti meselesi 1929 yılındadır. Yani şiirden 11 yıl önce!
Geliyoruz ikinci teze…
Detaylarıyla ilgilenmiyorum ama bir söylenti varmış; Hasan Âli Yücel’in bir aşkı olduğu, ona bir tabaka hediye ettiği vs., vs.
Geçelim.
Bu şiir politik gönderme taşıyorsa bile o kadar soluk bir gönderme ki pekâlâ hiç öyle değil gibi de hissettirebiliyor.
Dahası Doğan Hızlan dahi her ne kadar “Orhan Veli’nin dergi kapattıran şiiri” başlığını atsa da yazısında şunu diyor:
Dino, bu sırada elinde bir giz gibi bir şiir müsveddesi gezdirip duruyordu. Bu, Orhan Veli’nin sonradan ün kazanacak olan ‘Vesikalı Yârim’ şiiriydi. Orhan Veli’nin bu dergiye şiiri konsun mu konmasın mı diye aramızda ufak bir tartışma geçtiyse de dergimiz şimdilik solcu bir dergi olmadığından konmasında hiçbir sakınca olmadığına karar verdik, şiir dergiye girdi. (1)
Kritik nokta burası: Dergi ekibinin “henüz solcu bir dergi olmadıklarını” düşündüğünü, bu nedenle politik olmamasına rağmen Orhan Veli’nin söz konusu şiirini yayımlamaya karar verdiğini anlayabiliyoruz.
Bu dergiyi kapattıranın ne olduğunu anlamak için dergiye geri dönüyorum.
Ve bakın neyle karşılaşıyorum:
Abidin Nesimi’nin Kadro dergisine “Nasyonal Sosyalist” dediği yazısıyla!
Nesimi’nin “Geçlik Mes’elesi” başlıklı yazısında, “İttihat ve Terakki gençleri teşkilat altına almak istedi” diye başlıyor, bazı örneklerden sonra şuraya geliyor:
Organize gençlik mevzuunu İttihat Ve Terakki (Türkocağı) yolile ele almağa kalktı. Arzu ettiği şekilde bir inkişaf kaydetmeyince bu yolda vazgeçti. Hitler’in Almanya’daki zaferlerinin aksi sadaları arasında 1933-34 yıllarında Ankara’da bir Nasyonel-Sosyalist mecmua çıktı: Kadro… Bu faşist mecmua, gençlik teşkilâtı davasında öne sürüldü.
Yazının devamında Varlık ve Çığır dergilerinin Kadro’nun peyki (başkasının güdümünde olan versiyonu) olduğunu söylüyor.
Varlık ve Çığır’ın ilgili dönemde devlet destekli olduğunu, Kadro kapanmış olsa da yazarlarının devlet kademelerinde çok etkili olduğunu unutmamak gerek…
O Kadro ki İsmet İnönü’nün de bir yazı yazarak dahil olduğu bir yayındı.
Daha önemli bir not:
Küllük çıkmadan sadece birkaç ay önce Türkiye ve Nazi Almanyası arasında bir ticaret anlaşması imzalanmıştı!
Böylece sonuca geliyoruz.
Her ne kadar görünen ya da söylenen bahane Orhan Veli olsa da buna inanmak güç. 1940 Türkiyesi’nde nasyonal sosyalist eleştirisi yapmanın bir tabakadan daha gerçekçi (ve elbette ne yazık ki) bir kapatılma gerekçesi olduğunu not ediyoruz.
*
Tanpınar’dan Cansever’e: ‘Bunlar güzel ama hiçbiri şiir değil‘
Edip Cansever’in doğum günü vesilesiyle Tarık Özyıldırım, Evrensel’de şairi anmış, dikkat çekici bir diyalog da paylaşmış yazısında:
Tomris Uyar, Cansever’e “Nasıl oluyor da her kitabında şiirini yeniliyorsun?” diye soruyor, Cansever şöyle yanıtlıyor:
Tiyatrodan, öyküden yararlanarak, şiiri şiire hapsetmeyerek. (2)
Bence bir nokta daha var. O da eleştirileri dinlemek ama eleştirileri göz ardı etmeyi de becerebilmek.
Örnek mi? Ahmet Hamdi Tanpınar sizi yüzünüze karşı eleştirse ne düşünür, ne yapardınız, üstelik henüz 17-18 yaşındayken?
Bu oluyor.
Tanpınar, Cansever’in şiirlerini görmek istiyor. Şairimiz Tünel’deki Narmanlı yurduna gidiyor ve şiirlerini gösteriyor. Tanpınar, Cansever’in uzattığı tüm şiirleri okuyor ve şöyle diyor:
Bu şiirler çok güzel, hepsi de güzel. Ama hiçbiri şiir değil! (3)
Cansever hayal kırıklığını şöyle anlatıyor:
Tabii bu yargı iyiden iyiye yadırgatıyor beni, gene de anlamış görünerekten çıkıyorum dışarı. Çıkmadan daha başka şeyler de söylüyor. Neden ölçülü uyaklı yazmadığımı soruyor bir ara. Bense sorusunu yine kendisi yanıtladığı için sadece susmayı yeğliyorum. (4)
Tanpınar o gün Cansever’e resim üzerinde çok durmasını, resmi çok sevmesini, bir resmi nasıl okuyabileceğini de anlatıyor.
Dedim ya, Cansever’i Cansever yapan biraz da bu oluyor: Kendi yolunda yürümesi, ama eleştiriden de beslenebilmesi. Şiiri böylece yenilenebiliyor. Öyküden, tiyatrodan, resimden yararlanmasıyla, şiiri şiire hapsetmemesiyle.
**
Bedrettin Cömert’i kim vurdu YKY?
Moda Sahnesi Sanat Yönetmeni Kemal Aydoğan’ın paylaşımı sayesinde haberdar oldum.
YKY, Bedrettin Cömert’in Estetik kitabını okurla buluşturmuş, buluşturmuş ama tanıtım metninde bu önemli aydını şöyle anmış:
Estetik, 1978’de 38 yaşında yaşamını kaybeden bu düşünce insanının…
Bir hastalığı mı vardı, trafik kazası mı geçirdi, ne oldu?
Kitaptaki Bedrettin Cömert geçmişine bakıyoruz, bir bilgi kırıntısı daha:
Bedrettin Cömert, 11 Temmuz 1978 günü sabah 8:30’da, kurşunlanarak öldürüldü.
Pekâla…
Ama kim? Kimler?
Yanıt yine yok.
Hep bizler yazıyoruz, bir kere de YKY söylesin.
Sahi YKY, bu solcu, ilerici genç akademisyeni kimler öldürdü?
Dipnotlar:
1) Doğan Hızlan, “Orhan Veli’nin dergi kapattıran şiiri”, Hürriyet, 12 Temmuz 2019.
2) Tarık Özyıldırım, “Umutsuzluk içinde umut devşirmeye çalışan bir şair”, Evrensel, 8 Ağustos 2024.
3) Haz. Selim Esen, Kendileri, Evrensel Basım Yayın, 2007, sf 50.
4) Aynı kitap.