Share This Article
Jorge Amado
Che Guevara‘nın fotoğrafı zamana ve her gün acımasızca birbirini izleyen olağanüstü olaylara inat duruyor, duvarlarda ve birçok genç insanın kafasında duruyor: Değişmemiş, güzel ve romantik. Che’nin doğrudan gerçekliğin ötesine bakan hülyalı gözlerle, iktidara gelmiş bir adamın uzun bakımlı sakalıyla değil, savaşçı sakalıyla, başında kızıl yıldızlı “beresiyle” çekilmiş fotoğrafını kastediyorum atak bir yüreğin çarptığı göğsünü deri ceket örtüyor.
Alberto ‘Korda’ Diaz‘ın 1960 yılında çektiği fotoğraf, “Dünya çapında en çok reprodüksiyonu yapılmış fotoğraflar arasındadır: Böylesi ne çoğaltılan bir ünlü, bir olay, bir manzara veya sanat eseri pek yoktur,” diye yazıyor Antonio Soccol, Korda’ya “Fotoğrafın Avrupa’da, Güney Amerika’da ve hatta Birleşik Devletler’de birden fazla kuşak için sembol ve bayrak oldu,” diye ekliyor yetmişli yılların en büyük mitlerinden birini değerlendirirken.
Bolivya’nın kırlarında ölen, özgürlük mücadelesinin efsanesi, somut eylem olmaya çalışan düşün efsanesi Che Guevara’nın bu varlığı, dünya için fotoğraftan öte, bizzat devrimci eylemden daha büyük bir öneme sahiptir.
Bunun böyle olduğunu kanıtlayabilirim: Birden fazla kuşak Che’yi, olağanüstü bir düşün sembolü ve bayrağı haline getirdi. Bu fotoğrafı Rio Vermelho’daki evde Joao Jorge‘nin odasının duvarında, Mario Sampoio‘nun odasında, Mirabeau‘nün evinde, Chame-Chame‘nin, Jose Luis Pena‘nın odasında, Fonte di Boi‘de, bütün bu saydıklarımda ve başka birçoklarında, genç liselilerde ya da üniversite öğrencilerinde, konformist olmayanlarda, 1964 askeri diktatörlüğüne karşı yıkıcı asilerde, terbiyeli ve cesur genç insanlarda gördüm.
Protesto eylemlerinde, gösterilerde, grevlerde, okul işgallerinde, UNE (o zamanki, Alman SDS benzeri öğrenci birliği) kongrelerinde Che sembol ve bayraktı.
2yaka, her pazar haftanın öne çıkanlarını e-posta kutunuza taşıyor.
Che efsanesi
Fonda, haylaz bir çehrenin, ele avuca sığmayan bir çocuğun, oğlum Joao Jorge‘nin anısı duruyor, fakat bu kadar yılın ardından yüz çizgilerini anımsayamıyorum. Manoel Deuoto okulunda okuyan politik olarak aktif bir gençti, Bahia sokaklarında Che – Guevara – sakalı bıraktı ve sakalı hâlâ var. Che Guevara, Brezilya gençliğinin birden fazla kuşağına damgasını vurdu, aşağılanma ve işkence döneminde onlara cesaret, güç verdi.
Bolivyalı gerilla savaşçısı hakkındaki efsane, kahramanın And cangıllarının kenarında, umudun sınırlarında ölümü hakkındaki efsane Che’yi gençliğin son büyük baştan çıkarıcısı, yaşamın son ustası haline getirdi, çünkü o, Üçüncü Dünya’da kendilerini Marksist-Leninist ilan eden devrimciler arasındaki son romantikti. Fidel Castro‘nun yanında Küba devrimini yapmış ve Latin Amerika devrimini yapmak için tek başına yola çıkmıştı.
Ve sonra Bolivya’nın kokain ormanlarına, sıradağların yüksek sarp yamaçlarına geldi; bölünmez bir Latin Amerika düşünün itici gücüyle yeniden canlanmış bir Simon Bolivar‘dı O.
Korda’nın fotoğrafları keskin bir kompozisyon duygusu ve insan deneyimini yakalamak için doğuştan gelen bir yetenek sergileyerek onları yalnızca belirli bir zamanın belgeleri değil, aynı zamanda insanlığın zamansız ifadeleri haline getirdi.
Günün birinde demokrasi, adalet ve sosyalizm kazanacaktır
Marksist ideolojiye dönüştürülmüş, yeni giysiler içinde eski bir ütopya örnek ve yasa ilan edilmiş olan birçok ideolojiden biri. Fakat istesek de istemesek de Latin Amerika ne kıta olarak ne de birleşik mücadele olarak bütünlüklü bir şey değildir. Latin Amerika kavramı, zaman ve mekân bakımından donup kalmış bir solun küçük ideologlarının iddiaların göz önüne alınmaksızın, sömürgecidir.
Biz Latin Amerikalı halklar ve uluslar sadece olumsuzda aynıyız: Yoksullukta, büyük toprak mülkiyetinde, kültürel gerilikte, askeri diktatörlükler tarafından baskıda, Caudilos’un demagojisinde. Başka her şeyde, Latin Amerika halkları denen bizler, ne mutlu ki birbirimizden farklıyız.
Gerçek çok farklı: Halklarımızın zorlu mücadelesi her ülkede tek tek sonuçlandırılmak zorundadır ve hayali kıtayı kurtaracak olan ne bir Simon Bolivar ne de bir Che Guevara olacaktır. Her ülkede mücadele yürütülecek ve günün birinde demokrasi, adalet ve sosyalizm kazanacaktır şimdi Doğu Avrupa’da ve SSCB’de varoluş hakkını dermansızlık ve gerilik içinde son bularak yitiren sosyalizm değil, gerçek sosyalizm.
Che Guevara, alışılmış normların dışında çok olağanüstü bir insandı; giysisi bir askerin giysisi değildi, çünkü romantik bir yüreği örtüyordu. O, kendilerini Marx’ın çocukları, Lenin’in mirasçıları diyenlerin arasında en sonuncusu, en romantiğiydi. Onun için yaşamın değerleri teorilerin, sözümona ilkeleri, parti tarafından dikte edilen şeylerin kısa ve acımasız tezlerinde ölçülmüyordu.
Kahramandan öte bir insan
Gözümün önüne aynı şekilde unutulmaz bir fotoğraf daha geliyor: Che, gerillanın ana karargâhını kurduğu ormanda, kulübenin içinde perişan haldeki portatif bir karyolaya uzanmış Goethe okuyor, gözlerinde heyecan parıltısı. Perişan bir portatif karyolaya uzanmış ölümün arefesinde Goethe okuyor ve gözleri parıldıyor. Che Guevara bir kahramandan, bir mitten öte; insandı.
Francis Combe, bir Fransız ozanı, Parisli üniversite öğrencilerinin politik sözcülerinden biri, “Elegie pour le Che”sinde şöyle yazıyor:
Sa photo est posee sur mon bureau/ entre le globe terrese et la vieille machine a ecrire/ made in USA/ Le Che est venu s’installer chez moi/ aevc ses yeux saints et sa barbe d’adolescent/ et il sourit/ malgre la fievre et l’asihma/ et les contradictions de l’historie.
(“Yazı masamın üzerinde duruyor fotoğrafı / Küreyle eski daktilo arasında/ made in USA/ Che yanıma taşındı/ o aziz gözleri ve genç sakalıyla gülümsüyor/ ateşe ve astıma/ ve tarihin çelişkilerine inat.)
Francis Combe‘nin artık uzun süredir Che Guevara usulü öğrenci sakalı yok, ama – Che örneğine uygun olarak ve tarihin çelişkilerine inat – düşünü ve umudunu korudu.