Kardeşi Abel’i ve nişanlısı Boris’i yitiren Haydée Santamaría’nın hikâyesini devrim süreciyle iç içe kurgulayan Amine Damerdji, “Bırakın Size Katılayım”da Küba’nın yakın tarihinden çarpıcı bir kesit sunuyor.
Hayat bazen en güzel derslerini hınzır kalemlerden, çılgın hikâyelerden ve dostluğun gücünü anlatan maceralardan alır. David Walliams, “Uzay Çocuğu Süper-Sonik Bir Macera”da, üç bacaklı köpek Yuri’den gökten düşen bir yabancıya kadar absürt ama bir o kadar da sevimli bir yolculuğa davet ediyor bizleri.
İsmail Gezgin, “İnsan nedir, nereden gelir, nereye gider?” sorusu etrafında şekillenen ve kuşaktan kuşağa aktarılan mitlerine odaklanarak bu kadim hikâyelerin insanı anlama serüvenindeki rolünü tartışmaya açıyor.
Seçkimizde bu hafta, Lida Turpeinen’in “Denizin Canavarları”, A. Hares Yalçi’nin “Babil Değirmenleri ve Öteki Rüyalar”ı, Amina Damerdji’nin “Bırakın Size Katılayım”ı, Asteris Kutulas’ın “Theodorakis’e Sormak”ı, Jennifer Anna Gosetti – Ferencei’nin “Var Olmak ve Dönüşmek”ı, ve son olarak Aysel Özcan’ın “Bolkarların Sessiz Çığlığı Anadolu Tarbaz Ağıtları” yer alıyor. Şimdiden keyifli okumalar dileriz…
Şarabın yalnızca bir içki değil, toprağın ve kültürün belleği olduğunu hatırlatan “Şarap 101”, okuru Fransız bağcılığının köklü ve zengin dünyasında benzersiz bir yolculuğa çıkarıyor. Desen yayınları tarafından yayımlanan François Bachelot ve Vincent Burgeon’un kaleme aldığı bu çalışma, Fransa’nın bağcılık geleneğini canlı bir hikâyeyle günümüze taşıyor.
Zygmunt Bauman, modern dünyanın “akışkan” doğasını çözümlemeye çalışırken tüketim kültürünün kuşattığı yaşamlarımızı, unutturulan özgürlükleri ve ertelenen adalet arayışını sorgulayan bir isim. Keith Tester’ın gerçekleştirdiği uzun söyleşi “Bauman ile Sohbetler” düşünürün, tüketim, piyasa, bireysellik ve toplumsallık görüşlerini sıraladığı yanıtlardan oluşuyor.
Biyolog Thor Hanson, “Yanı Başımızdaki Doğa”da bizi tabiata ve onun işleyişine bakmaya, olup biteni görmeye çağırırken “büyüme”, “kalkınma” ve “ilerleme” düsturunun, içindeki canlılarla beraber doğayı yaşamımızdan uzaklaştırıp hızla yok oluşa sürüklediğini belirtiyor.
İnsan ve teknoloji arasındaki çizgiyi bilgiyle çeken Yuval Noah Harari’nin kaleme aldığı “Neksus”, tıpkı “Sapiens” ve “Homo Deus” gibi uzak ve yakın geçmiş ile bugün arasında bağ kurmamızı sağlayan, gelecek için çeşitli öngörüler barındıran bir çalışma…
Johann Hari, ‘Sihirli Hap’ta tehlikeli zayıflama ilaçlarının ardındaki sistemi kendi deneyimleriyle birlikte ortaya koyarken, modern beslenme sorunlarına, işlenmiş gıdaların etkilerine ve zayıflama endüstrisinin karanlık yüzüne ışık tutuyor.
Gilbert Achcar, kaleme aldığı ‘Gazze Felaketi’nde Filistin’de İsrail eliyle gerçekleştirilen ve sistematik hâle getirilen katliamları inceliyor ve olup bitenlere tarihsel açıdan yaklaşıyor.
Mücadeleci ve yorgun ruhları anlatan Selçuk Baran, huzursuzluklarını, kaygılarını, yalnızlığını, umutsuz anlarını, heyecanlarını, düşlerini ve düşüncelerini aktardığı “Günlükler 1948-1989″da, hem hissettiklerini hem de gözlemlerini kâğıda döküyor.
Carlos María Dominguez,’Kör Sahil’de karşılaşma-hatırlama-hesaplaşma bağlantısı üzerinden Arjantin tarihindeki en karanlık dönemin labirentlerine ve tünellerine giriyor.
Alberto Manguel, Hıristiyanların, Yahudilerin ve Müslümanların saygı duyduğu İbn Meymun’un hayatını ve fikirlerini anlattığı “Maimonides: Akla İnanç’ta”; düşünürün geçmişte ve bugün insanlık için ne ifade ettiğine ve gelecekte yolumuzu nasıl aydınlatabileceğine odaklanıyor.
Byung-Chul Han, aynının giderek güçlenen gürültüsüyle şekillenen dijital dünyada, toplumsallığın ve kamusallığın enikonu parçalandığını, eylemin ve sözün yanı sıra anlamın da kaybolmaya yüz tuttuğunu belirtiyor. Bunun bir devrim olup olmadığını tartıştığı Sürünün İçinde’de, dijital aktivizmin ve dijital hayatın hangi açmazları beraberinde getirdiğini ortaya koyuyor.
Tadeusz Borowski, Polonya’nın yakın tarihinin bir tanığı olarak kaleme kâğıda sarılıyor; “Toplu Öyküler”de gerçekleri kurmaca hâline getiriyor ve ölümü kutsayanların önüne tarihî hakikatlerle dikiliyor.
Tükeniş ve direniş arasında gidip gelen insanın, hiçlik ve başkaldırı sınırındaki yaşamını kurmaca hâline getiren Eugéne Ionesco, “Albayın Fotoğrafı”nda dile ve başkalarına yabancılaşmanın birer tasviri olan hikâyelerle karşımıza çıkıyor.
20. yüzyılın en büyük İtalyan yazar ve eleştirmenlerinden olan Cesare Pavese, yaşamından izler taşıyan “Tutukevi”nde, durağan hayat, var oluş ve yabancılaşma sorgulamasıyla bizi buluştururken yalnızlık ve özgürlük kavramlarını tartışmaya açıyor.
Sanatçı ve yazar Jenny Odell, “Hiçbir Şey Yapmama Kitabı”nda, ağların, telefon ve bilgisayar ekranlarının dışında da bir dünyanın var olduğunu anlatıyor. Zamanın ruhuna karşı verimsizliği, neoliberal belirlenimciliğe karşı muğlaklığı savunuyor…
Şehir ve Belirsiz Duvarları / Haruki Murakami / Çev. Ali Volkan Erdemir / Doğan Kitap / 552 S. / Roman
Yaz çimlerinin üzerine usulca oturdun, hiçbir şey söylemeden gökyüzünü seyrediyordun. Keskin bir ötüşle iki kuş gökyüzünde hızla birbirinin yanından geçti. Sessizliğin içinde alacakaranlık etrafımızı sarmaya başladı. Yanına oturduğumda içimi garip bir his kapladı. Sanki görünmez…