Share This Article
Bir anneyi en iyi tanımlayan şey sanırım “beklemek.” Doğumu bekleyen, beşiğinin başında, okul kapısında, askere yolunda, hapse düştüğünde bekleyen kişidir anne. Öyle ki, ölüm döşeğinde bile çocuğunun yanında olmasını bekleyendir.
Çocuğunu kaybeden bir anne ise sonu gelemeyecek bir beklemeyle cezalandırılmıştır adeta. Evladının bir gün çıkıp geleceği ümidiyle yaşamaya mahkûmdur artık. Evladının yolunu gözleyen bir Cumartesi Annesidir o…
Çocuğunu bulmak için yollara düşmüş, nice kapıları aşındırmış, gözaltılara, baskılara göğüs germiştir. Acının böylesi bir daha yaşanmasın diye tüm kayıp çocukların adlarını tek tek haykırmak için Galatasaray Meydanı’nda Türkiye tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemini başlatmıştır.
Cezasızlık politikasına ve adaletsizliğe karşı bir daha bunlar yaşanmasın diye…
Sessiz bir çığlık
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 27 Mayıs 1995’ten bu yana 1000 haftadır “adaleti” bekliyor. Bir nehir gibi akıp giden İstiklal Caddesinin ortasında sesini duyurmak, oğulları ve kızları yok edenlerin hesap vermesi için bekliyor.
Bekliyor; geride kaç haftayı devirdiğini umursamadan ve daha kaç baskıya göğüs gereceğini hesaplamadan bekliyor. Bu bekleme sessiz bir çığlık adeta. Eylemleri yasaklanan, yerlerde sürüklenen anneler, kayıpların son bulması, kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması, kalıntılarının ailelerine teslim edilmesi, gözaltında kaybetme suçunun fail ve sorumlularının yargılanarak adaletin sağlanması taleplerini haykırıyor.
Cezasızlığın son bulması annelerin bir daha böylesi acıları yaşamaması için bekleyen Cumartesi Anneleri, ülkedeki tüm anneleri temsil ediyor. Çocuklarını bekleyen tüm anneleri…
‘Hiçbir şeyi planlamamıştık, sadece Galatasaray’ da oturacağımızı biliyorduk‘
700. haftada yaka paça gözaltına alından annelerin haykırışlarını hatırlıyorum. Hepimiz yaşananların tanığıyız; Emine Ocak’ın çığlığının ve direnişinin de öyle… O gün bugündür Galatasaray Meydanı hem annelere, hem de hak mücadelesi savunucularına kapalı. Fakat anneler, yaşamı savunmaya ve adaleti aramaya devam ediyor.
Peki ama bu mücadele nasıl başladı? Gelin 1000. haftayı geride bırakan bir mücadeleye birlikte bakalım…
… Hiçbir şeyi ince ince planlamamıştık. Sadece Galatasaray’ da oturacağımızı biliyorduk. Sonra her şey zaman içinde gelişti. Her hafta yeni bir taktik bulmak, yeni kayıp başvurularıyla ilgilenmek, basınla ilişki kurmak, basından gelen röportaj taleplerini düzenlemek yurtdışından gelen davetleri düzenlemek … önce bir grup kadın, sonra o kadınlardan bazıları ve kayıp yakınları … uzun bir dönem, dört yıl … önceleri her hafta gelen, ama daha sonra ilk haftalardaki performansla katılamayanlar oldu. Ama bazı arkadaşlarımızın ve kayıp yakınlarının Galatasaray oturmalarını hayatlarının en önemli işi gibi addetmesi, işlerin düzenli gitmesine yetti … oraya gitmemek, her şeyin düzgün gittiği zamanlarda, yani polisin müdahale etmediği, yeni kayıpların olmadığı ya da Türkiye’nin gündeminin başka politik sorunlarla yüklü olmadığı zamanlarda kolaydı. Ama bir gerilim anında gitmemek demek, başka bir arkadaşın omuzlarına fazladan sorumluluk, fazladan iş yüklemek demekti.
Türkiye’nin en kitlesel hak arama mücadelesinin başladığı o ilk günleri böyle anlatıyordu Filiz Koçali. 1980 darbesinden ağır yaralı çıkan toplumsal muhalefet, 90’lı yıllarla birlikte yeni bir karanlık döneme girmişti.
Kayıp insanların sayısının 10 binin üzerine çıktığı 20 Mart 1995’te, Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedeninin İstanbul’da bir ormanda bulunduğu ve kimsesizler mezarlığına gömüldüğü ortaya çıkmıştı. Hasan Ocak ilk ‘kayıp’ değildi ama bu kez ortada çok sayıda tanık ve kanıt vardı. Kamuoyunun dikkatini konuya çekmek için bir araya gelen 30 kadar kayıp yakını, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya karar verdi.
#CUMARTESİANNELERİ#1000HAFTA https://t.co/Tq3Oe4YBso
— Cumartesi Anneleri (@CmrtesiAnneleri) May 25, 2024
Anneler yeniden Galatasaray’da
Evlatlarının bekleyen anneler 1999’a gelindiğinde devletin yoğun baskısıyla karşı karşıya kaldı. Gözaltılar, artan baskı ve şiddet nedeniyle eyleme ara verildi. Ta ki, 2009 yılına kadar.
2018 yılında anneler yine benzer bir tablo ile karşı karşıya kamış, 700’üncü hafta eylemleri dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından engellenmişti. Bütün baskılara rağmen geri adım atmayan annelerin tek dilekleri, kayıpların son bulması, kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması, kalıntılarının ailelerine teslim edilmesi, gözaltında kaybetme suçunun fail ve sorumlularının yargılanarak adalet karşısında hesap vermesi.
Cumartesi Anneleri/İnsanları altı yıllık engellemelerin ardından bugün ilk defa bariyerlerin gölgesinde değil “hafıza mekanımız” dedikleri Galatasaray Meydanı’nda anmalarını yapıyor.
1000 haftadır adalet yerine gelemsi için yılmadan bekliyorlar.