Share This Article
Haydarpaşa Garı inşa edildiği 1908 yılından bugüne kadar çeşitli kazalara, yangınlara ve sabotajlara şahitlik etti. Görkemli yüksek çatısı ve taş cephesiyle alışılagelmiş Osmanlı dönemi yapılarından farklı bir mimari üslubu olan gar, neoklasik tarzda inşa edildi.
1917 yılında yaşanmış büyük Haydarpaşa patlaması ardından 1932 yılına kadar “çatısız” kalan gar binası, Kasım 2010 yılında geçirdiği yangın sonrasında da uzun sayılabilecek bir süre ikonik formundan yoksun kaldı.
Haydarpaşa Tren Garı’nın önemli özelliklerinden biri ise Sirkeci Garı ile arasında tren feri seferleri düzenleniyor olması. Tren feri seferleri uzun yıllar yük taşımacılığında kullanıldı. Marmaray projesinin hizmete girmesinin ardından seferler 2013’te durduruldu ve gar, kent sakinlerine kapılarını belirsiz süreliğine kapattı.
Dünyadaki metropol gar örneklerinden farklı olarak Haydarpaşa Garı’nda, trenden inip gardan dışarı adım attığınızda kalabalık bir sokağa ya da trafik dolu bir caddeye çıkmazsınız. Yapı mermer merdivenleriyle sizi Marmara Denizi ve Boğaz kesişimi bir manzaraya çıkarır.
Bu yapıyı kullanmış herkesin farklı anıları ve hikâyeleri vardır. Veya dile getiremediği bağları… Bu özellikleri ile Haydarpaşa Garı, birçok kuşağının hafızasında karşılık bulur ve umarım bundan sonra da bulmaya devam edecektir.
İlk tasarımdaki çatı ile 1930’lardan günümüze ulaşmış çatı formu ve arasındaki farklar görülebilmekte.
Haydarpaşa yeniden gar olarak kullanılabilecek mi?!
Marmaray projesinin İstanbul’un demiryolu hatlarındaki kullanımı değiştirmesi, Haydarpaşa Garı’nı atıl hale getirdi.
Birçok insan yapının bundan böyle bir yolculuğun başı ya da sonu olmayacağını düşündü. Artık iki yakayı birbirine bağlayan İstanbul’un 100 yıllık simge yapısı eskisi kadar gerekli görünmüyor gibiydi. Dahası, yapı üzerinde dönen söylentiler kent sakinlerinin endişesini bir kat daha artırmıştı. Öyle ki Haydarpaşa’nın eşsiz konumu ve mimari özelliği her türlü yatırımcının gözlerini kamaştıracak güzellikteydi.
Haydarpaşa Garı’nın akıbeti için 2000’li yılların başından itibaren çok çeşitli projeler üretilmeye başlandı, bu alan sadece gar yapısından ibaret değildi, toplamda 250 bin metrekareden daha fazla bir alanı kapsamaktaydı ki bu da yaklaşık 35 futbol sahası anlamına geliyor.
Gündeme gelen projelerin hepsi gar yapısını gölgede bırakacak cinstendi: “Haydarpaşa Manhattan olacak”, “Haydarpaşa Venedik”, “Haydarpaşa otel olacak”, “Haydarpaşa kültür merkezi olacak”. Tüm şişirilmiş projelere inatla kent sakinlerinin tek sorusu ise “Haydarpaşa yeniden gar olarak kullanılabilecek mi?” olmuştu. Çünkü Haydarpaşa yapısı herkes için bir şey ifade ediyordu. Bu nedenle hakkında çıkan her haber yakından takip ediliyor, yapıyı korumak için yerel sivil inisiyatifler kuruluyordu. Herkesin merak ettiği husus ise trensiz bir Haydarpaşa’nın nasıl yaşayacağıydı.
Mühendis Mehmed Bey ve İbrahim Galip Bey’in dokunuşu
1906 yılında başlayan gar yapısı inşaatının mimari tasarımını Hellmuth Cuno yaptı. Yapının 1908’de kısmi olarak açılışı yapılmış, 1909 yılında gerçekleştirilen tören ile bütünüyle hizmete girmişti. Yapının genel taşıyıcı sistemi “yığma” olup, geniş açıklıklı mahallerde çelik kirişler kullanıldı. Garı dönemin benzer han tipi yapılarından ayıran en önemli özelliği ise ahşap kazıklar kullanılarak deniz üzerine inşa edilmesiydi.
Garın arkeolojik bir kazı alanına dönüştüğü ve tekrar peronların imalatına başlandığı görülen uydu fotoğrafları. Gar Alanı 05/2011 tarihli uydu görünümü.
Bugün bile iyi bir mühendislik hizmeti ve inşaat metodolojisi gerektiren bu imalat o günün şartlarında buharlı şahmerdanlarla gerçekleştirildi. Suya yalıtılmış 21 metre uzunluktaki 35×35 cm ebatlarında 1700 kazık, aylar süren çalışmalar sonucunda denize çakılmış ve üst yapının inşasına geçilebilmişti. Bununla birlikte, üst yapı tasarımında yolcu katına ferahlık tanıyan çeşitli tipte tonozlar kullanıldı.
Gar Alanı 04/2021 tarihli uydu görünümü.
Deniz cephesine dik yönde “beşik tonozlar”, merdiven kulesi için “çapraz tonozlar” ve yolcu salonu için fil ayaklar üzerinde yer alan “beşik tonozlar” kullanımı tercih edildi. Üst katlarda ise “volta döşeme sistemi” kullanıldı. Gar binasının güçlü görünümü dış cephe taş kaplamalarla sağlanmış olmakla beraber taşıyıcı duvarlar tuğlarla örüldü.
Ancak yapının toplumsal hafızayı en çok tetikleyen unsuru alışılagelmişin dışındaki çatısı olmuştur. İlk tasarımdaki çatının tamamen ahşap olduğu Frankfurt’taki Institut für Stadtgeschichte’de bulunan mimari projelerde görüldü. 1917’de yaşanan patlamanın ardından uzun yıllar çatısız kalan gar 1931-1932 yıllarında Mühendis Mehmed Bey ve Mühendis İbrahim Galip Bey‘in yapının eski haline yakın tasarladıkları projeye göre yenilenmişti.
Gar Alanı 09/2022 tarihli uydu görünümü.
1930’larda yenilenen çatının, ilk tasarım kadar dik bir formda olmamakla birlikte gar yapısının mimarisine aykırılık da teşkil etmediği düşünülmüş olacak ki, bu değişimin yarattığı etkiyi değerlendirebileceğimiz bir kaynağa o dönemde rastlanmamakta.
1931 yılında yayım hayatına başlamış mimari tasarıma ve uygulamaya yönelik Arkitekt dergisinde Haydarpaşa Gar çatısının inşa sürecini gösteren bir makaleye yer verilmişti.
Gar Alanı 07/2023 tarihli uydu görünümü.
Bugün yandığı için yok olan çatının yapım aşamalarını gösterir nitelikte bir belge olması nedeniyle bu makale hayli değerli.
Gar çevresindeki mahalleler de gelişti
Gelişen teknoloji ve ihtiyaçlarla evrilen taşımacılığın doğal bir sonucu olarak demiryollarının da dönüşümü ile atıl hale gelen Haydarpaşa’yı kimsenin kolayca bırakmaya niyeti yoktu. Öyle ki yüzyıldan fazla kitleler tarafından kullanılan bu yapı, hem konumu hem de neredeyse hiçbir kültürel erozyona uğramaması açısından çok değerli. Bugüne kadar sadece yanan çatısı dışında büyük bir değişim geçirmemesi de kent belleğinde bir bütünlük sağlamasına yol açtı.
Haydarpaşa Garı yapımı itibarıyla Yeldeğirmeni mahallesinin gelişiminde de etkili oldu. Demiryoluna bakan güzergâhta restoranlar, birahaneler, oteller ve bir tiyatro yolculara hizmet vermişti. Gar ile ilişkili bir diğer ikonik yapı ise 1909 yılında, Levi Kehribarcı tarafından yaptırılan 7 katlı ve 14 daireli yığma bir bina olarak tasarlanmış Valpreda Apartmanı’ydı: İstanbul tarihinde konut olarak yapılan ilk apartmandır.
Haydarpaşa Garı’nın yapımında çalışan Alman mühendisler tarafından İtalyan taş işçilerinin kalması için inşa edilmiş bu yapı, günümüzde daha çok İtalyan Apartmanı olarak bilinmekte. Art nouveau etkisi ile inşa edilmiş olan bu apartman, 261 No’lu adada Haydarpaşa Garı’nın dikizler konumundaki yamaçta yer almaktadır.
Uzayan yargı süreci
Haydarpaşa Garı’nın ve çevresindeki değerlerin kaybolmasına yol açacak gelişmeler karşısında Mimarlar Odası ve elliyi aşkın sivil-demokratik örgütün bir araya gelmesi ile Mayıs 2005 tarihinde “Haydarpaşa Dayanışması” kuruldu. Dayanışma geniş toplum kesimlerinin desteği neticesinde kapsamlı bir çalışma başlatıp anıtsal yapının gar işlevini sürdürmesi amacıyla sorumluluk üstlendi.
Nisan 2006’da İstanbul 5 no’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Koruma Kurulu aldığı kararla Haydarpaşa Garı ve çevresini “tarihi ve kentsel sit alanı” ilan ederek bölgenin tarihi ve doğal değerlerinin korunmasını güvence altına alındı. Ancak bu karara TCDD tarafından itiraz edildi ve kararın iptali amacıyla dava açıldı.
Açılan davada ise yargı talebi kesin olarak reddedildi. Davalar devam ederken Kasım 2010 tarihinde, izolasyon ve tamirat işleri yapımı (ihale temizlik şirketine verilmişti) sırasında gar çatısında çıkan yangın sonucunda çatının büyük bölümü çökmüş ve dördüncü katı kullanılamaz hale gelmişti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) AKP’nin elinde bulunduğu dönemde meydana gelen bu olay sonrasında, İBB bu kez projelerini uygulamaya sokmak için imar planı hazırlıklarını başlattı ve Haziran 2012’de yürürlüğe koydu.
Ardından “Haydarpaşa Dayanışması” tarafından Ekim 2012 tarihinde İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda, “Uyuşmazlığa konu planın, kruvaziyer liman tanımı içinde yer alabilecek planlama alanındaki ticari kullanımı iki katına çıkarabilecek denetimsiz plan kararlarının bölgedeki yoğunluğu, sosyal altyapı ve donatı alanlarını olumsuz etkileyebileceği, bununla birlikte bu bölgenin konumsal özelliği, sahip olduğu doğal ve tarihi potansiyelleri, başta siluet olmak üzere mekânsal özelliklere etkisinin de belirsizlik taşıyacağı, bu bağlamda dava konusu nazım imar planının planlama tekniği, şehircilik ilkeleri, kamu yararına ve ilgili yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu” belirtilmiş ve ilgili planların iptaline karar verilmişti.
Yine İBB Meclisi’nin Eylül 2013 tarihi ile kabul edilen “1/5.000 Ölçekli Haydarpaşa Garı ile Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı NİP” yürütmesinin durdurulması ve iptali istemli dava açıldı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin Mart 2019 tarihli dava konusu olan “Gar ve kültürel tesis, turizm ve konaklama alanı”na ilişkin kısmının iptaline karar verildi.
Geçtiğimiz dönemde Haydarpaşa Gar’ının sahibi olan TCDD, tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının atıl durumda olan yaklaşık 29 bin metrekarelik depo sahalarını kültür ve sanat etkinliklerinde kullanılmak üzere 4 Ekim 2019 tarihinde ihaleye çıkardı.
TCDD’nin yaptığı ihaleyi Hezarfen Danışmanlık Limited Şirketi kazanmış, ikinci teklif sahibi ise artık iktidar yönetiminde olmayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyum olmuştu. Bu konsorsiyumun “teknik hatalar nedeniyle” ihaleden elendiği bildirilmiş ve konu İBB’nin ihaleye itirazı ardından yargıya taşınmıştı. Danıştay, Bölge İdare Mahkemesinin kararını bozup ihaleyi iptal etti.
Haydarpaşa Garı’nı arkeolojik kazılar kurtardı
Olası bir İstanbul depremine karşı yapısal performansının yetersiz olduğu bilinen yapının, 2010 yangını sonrasında çöken çatısı ve tahrip görmüş taşıyıcı sistemi ile yapısal zafiyeti arttı.
Aralık 2015 tarihinde binanın tadilat, restorasyon, depreme karşı güçlendirilme ve buna bağlı olarak da zemin iyileştirme işleri başlatıldı.
Gar peronlarında rayların iyileştirilmesi için sürdürülen çalışmalar esnasında yapılan kazılarda İstanbul’un tarihine yeniden ışık tutacak antik Khalkedon kentine ait tarihi eserlerin açığa çıkarılması da projenin tamamen durmasına yol açtı.
Kent merkezinde bu kadar önemli bir arkeolojik eserin ortaya çıkması güzel bir haberdi. Bu gelişme, kentin yeni bir miras kazanmış olmasının yanı sıra “Dev Projeler”in artık mümkün olamayacağı anlamına geliyordu. Öyle ki yıllarca ısrarla süren plân değişikliği davaları da sonlanmış oldu.
Arkeolojik kazılar Haydarpaşa Garı’nın açılış tarihine bir engel oluşturdu ancak gelinen noktada yapının ulaşım işleviyle yeniden açılmasının önünü kesmedi.
Haydarpaşa Garı tarihi, ulaşım işlevi ve arkeolojik özelliklerine uygun bir proje ile varlığını sürdürmek üzere açılış için gün sayıyor. Umarım ki Haydarpaşa Garı, kültürel ve toplumsal değerler dikkate alınıp arkeolojik buluntular ile uyumlu olacak şekilde kent sakinlerinin kullanımına sunulur.
Bu sayede Doğu ile Batı’yı birleştiren misyonuna bir yenisini daha ekleyerek, geçmişle geleceği birleştiren bir konum da kazanmış olur. Bu da onu kimsenin bir daha rahatsız edemeyeceği bir noktaya eriştirir.
Kaynak
- Kösebay Erkan, Y., Anadolu Demiryolu Çevresinde Gelişen Mimari Ve Korunması, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi., 2007.
- Serhan Mutlu ve Meral Başaran Mutlu, Haydarpaşa Kazılarında Ele Geçen 19. ve 20. Yüzyıl Damgalı Tuğlaların Arkeolojik Değerlendirmesi, TUBA-KED-2020.
- Yavuz, M., Eine vergleichende Studie über den Bahnbau und die Bahnhofsarchitektur der Anatolischen Bahnen und der Bagdadbahn mit ihren Vorbildern im Deutschen Reich, yayınlanmamış Doktora Tezi, Ruhr Universitesi, Tarih Fakültesi, Sanat Tarihi Enstitüsü, Bochum-Almanya., 2006.
- Yonca Kösebay Erkan Haydarpaşa Tren Garı: Bugün, Dün Ve Yarın (1) Kentin Bedeninde Bir Yara (2), METU, 2013/1.
- Arkitekt Dergisinde
- İBB Projeleri
- Kent ve Demiryolu
- Valpreda Apartmanı