Unutuşun kolay ülkesinde hatırlanması gerekenler: Onat Kutlar kimdir?
Share This Article
“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.“
Onat Kutlar babası Ali Rıza Bey’in hâkimlik görevi nedeniyle Alanya’da doğsa da Anteplidir ve çocukluğu sonrasında soyadlarının da verileceği sokakta, Antep’te geçer. Çocukluğundan beri şiirle ve edebiyatla ilgileneb Onat’ın yolu eğitim uğruna İstanbul’a düştü. Anadolulu pek çok varlıklı ailenin yaptığı gibi Onat’ın ailesi de onu Galatasaray Lisesi yatakhanesine bıraktı. Galatasaray Lisesi’nde yeşeren edebiyat sevgisi Onat’ı henüz 14 yaşındayken Küçük Dergi’de yayımlanan ilk şiiriyle erkenden şair yaptı. Bu şairliği 1955 yılında Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayımlanan ilk öyküsü “Volan Kayışı” ile yazarlık takip etti.
1953 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde girdiği Mimarlık Bölümü’nün kendisine uygun olmadığını bir senede fark eden genç Onat ertesi yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı ancak fakülteden mezun olamadı. Onat’ın aklında edebiyat, felsefe, sanat vardı.
Hukuk Fakültesinden ziyade Edebiyat Fakültesi kantininde vakit geçirmeyi seven Onat Kutlar’ın edebiyat tarihinde “50 Kuşağı” ya da a Dergisi’nin etkisiyle “A Kuşağı” olarak isminin beraber anılacağı Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, Ergin Günçe, Hilmi Yavuz, Konur Ertop, Doğan Hızlan, Erdal Öz, Demir Özlü, Ferit Edgü, Asım Bezirci gibi isimlerle tanışıklığı o yıllara dayanır. Yalnız Ülkü Tamer hariç, Ülkü Tamer ile dostluğu 11 yaşına, Antep yıllarına kadar gider.
Tek kitaplı büyük yazar: Onat Kutlar
Kutlar’ın dokuz öykülük İshak kitabıyla 1960 yılında kazandığı Türk Dil Kurumu Ödülü edebiyat çevrelerinde coşkuyla karşılandı. Onat Kutlar İshak ile henüz 23 yaşındayken yakaladığı üslubu, büyülü gerçeklik akımının öncüsü olarak edebiyat otoritelerine kabul ettirmeyi başardı.
Felsefe okumak arzusuyla gittiği Paris’te Kutlar’ın hayatında yeni bir dönem başlar. Paris’te Fransız Sinematek’inde tanıştığı sinemayla edebiyattan uzaklaşır ve gerçek aşkı sinemaya karşı derin bir tutku duymaya başlar.
Onat Kutlar ve Sinematek efsanesi
Ingmar Bergman’ın Yaban Çilekleri filminden çok etkilenen Onat Kutlar Türkiye’ye dönünce Türk Sinematek Derneği’ni ve Yeni Sinema dergisini kurar. Bunlar olup biterken tarihler 1965’i göstermektedir. Türkiye’de Yeşilçam Sineması’nın esip gürlediği yıllarda Türk Sinematek Derneği’nin Avrupa Sinemateklerinden gelen filmleri, Sovyet filmlerini, Hindistan ve Afrika filmlerini beyaz perdeye taşıyıp özellikle Türk aydınları arasında sinema sorgularını başlatması Türk Sinematek Derneği ile Yeşilçam sinemacılarının uzun sürecek tartışmasının başlamasına neden olur.
Türk Sinematek Derneği, Yeşilçam başta olmak üzere Türk sinemasının “gerçek dertleri konu etmemesi” üzerine eleştirileriyle dikkat çeker ancak Onat ve Sinematek üyelerinin sinemada başka bir yol olduğunu anlatmaya çalıştığı o tartışmalar yeterince anlaşılmaz. Onat Kutlar’ın Sinematek’te gösterimini gerçekleştirdiği filmler ve düzenlenen sinema söyleşileri, basın ve yayın hayatımıza Atilla Dorsay gibi, Burçak Evren gibi pek çok sinema yazarının ve eleştirmenin katılmasını sağlamıştır.
(Mubi’de yayımlanan Aşk Ateş ve Anarşi Günleri Türk Sinemateki ve Onat Kutlar kendisi hakkında detaylı bilgi sahibi olacağımız kıymetli bir Onat Kutlar belgeseldir.)
‘Sinema bir şenliktir’
Onat’ın sinema sevgisi yazdığı senaryolarla, çektiği filmlerle çiçeklenmeye devam etmektedir. Yusuf ile Kenan, Hazal ve Hakkâri’de Bir Mevsim gibi filmlerin senaryosunda imzası bulunan Onat, artık hem şair hem yazar hem de bir sinemacı olarak anılmaktadır.
Onat Kutlar, 1965-1976 yılları arasında sürdürdüğü Sinematek Derneği yöneticiliğinden sonra da sinema için çalışmaya devam eder. İstanbul Film Festivali Düzenleme Kurulu’nda ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı İcra Kurulu’nda görev yapar. Hatta öyle ki 1994 yılında Fransız hükûmetince verilen L’Ordre des Arts et des Lettres Ödülü’nün adresi Onat Kutlar olur. Ancak 1994 yılı biterken Onat Kutlar’ın hayat yolculuğunun da son günleri başlamaktadır.
Onat Kutlar nasıl öldü?
Marksist dünya görüşüne sahip olduğu bilinen Onat Kutlar, kendisine söylense gülüp geçeceği ironik bir sonla aramızdan ayrılmıştır. Ona göre ironik olabilecek bu ayrılış sevenlerini ve gerek edebiyat eserleri gerekse sinema eserleriyle katkı sağladığı herkesin kalbini acıyla doldurmuştur.
30 Aralık 1994’te, ikinci eşi Filiz Kutlar ile evliliklerinin 5. yılını kutlamaya hazırlanan Onat, cebinde Filiz Hanım’a hediye edeceği gümüş kolye ile Taksim’deki The Marmara otelinin altındaki Opera Pastanesi’ne gider. Akşam vakti 18.00 civarında pastanenin vestiyerine bırakılan bir ceketin cebindeki bomba patlar ve heyecanlı evlilik yıldönümü bekleyişi bir anda kanlı bir can pazarına dönüşür.
Bombalı saldırıyı ilk olarak radikal İslami örgüt İBDA-C (İslami Büyükdoğu Akıncıları cephesi) üstlenir ancak daha sonra polis tarafından yapılan açıklamada PKK operasyonlarında yakalanan yirmi kişinin Opera Pastanesi’ndeki saldırıyı itiraf ettiği söylenir. Yıllarca süren davada Pişmanlık Yasası’ndan yararlanarak itirafçı olan PKK’lı Deniz Demir, 9.5 yıllık mahkûmiyetin sonunda serbest kalır.
Opera Pastanesi’ndeki bombalı saldırıda yaralanan Onat Kutlar Amerikan Bristol Hastanesi’ne kaldırılır ve 11 gün boyunca hayata dönmesi beklenir. Ancak Onat Kutlar 10 Ocak Salı gecesi bitkisel hayata girer ve 11 Ocak Çarşamba sabahı “birden fazla organ yetmezliği sendromu” nedeniyle tamamen aramızdan ayrılır. Onat Kutlar gözlerini kapattığında 59 yaşındadır. Yazdığı onca şiir, öykü, deneme, kitap; yaptığı onca film, başlattığı onca proje Onat Kutlar’ın adını ölümsüz kılar.
Onat Kutlar kitapları
1959: İshak
1981: Peralı Bir Aşk için Divan
1984: Sinema Bir Şenliktir
1985: Yeter ki Kararmasın
1986: Bahar İsyancıdır
1986: Unutulmuş Kent
1995: Gündemdeki Sanatçı
1995: Gündemdeki Konu
2009: Karameke