Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu kimdir?
Share This Article
22 Ağustos 1942’de, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi ile Nadire Mumcu’nun dört çocuğundan biri olarak Kırşehir’de dünyaya gelen Uğur Mumcu, ailesinin Ankara’ya taşınması üzerine ilk ve orta öğrenimini burada tamamladı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1965’te mezun olan Mumcu, öğrencilik yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” makalesiyle “Yunus Nadi Ödülü”nü aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanlığını yapan Mumcu, Milliyet gazetesinde incelemeler kaleme aldı.
Mumcu, 12 Mart 1971 dönemindeki bir yazısında kullandığı “ordu uyanık olmalı” ifadesiyle “orduya hakaret etmek” ve “Bir sosyal sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurması” ifadelerinden ötürü gözaltına alındı. Yargılandığı davada 7 yıl hapse mahkum edilen Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi’nde birçok aydınla bir yıla yakın tutuklu kaldıktan sonra kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine tahliye edildi.
Serbest bırakılmasının ardından askere alınan Mumcu, askerliğini “yedek subay” olarak yapması gerekirken, kendi tabiriyle “sakıncalı piyade” olarak tamamladı. Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrılan Mumcu, 25 Şubat 1974’te Yeni Ortam gazetesinde “Anarşist!..” başlıklı yazısıyla gazeteciliğe geri döndü.
Köşe yazılarında hem sorunları dile getiren hem de hukuka aykırı ve yasa dışı uygulamaların üstüne giden Mumcu, 1977’den sonra sadece Cumhuriyet gazetesi için yazmaya başladı ve “Gözlem” başlıklı köşesinde Kasım 1991’e kadar yazılarına aralıksız devam etti.
Güldal Homan ile 19 Temmuz 1976’da evlenen Mumcu’nun bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) oldu.
1991’de İlhan Selçuk’un da aralarında bulunduğu 80 kişi ile Cumhuriyet gazetesinden ayrıldı. Bir süre Milliyet’te yazdı. Cumhuriyet gazetesinde yapılan yönetim değişikliği üzerine yeniden Cumhuriyet’e döndü. Cumhuriyet’teki son yazısının başlığı “Zeyilname” oldu.
Uğur Mumcu’nun kaleme aldığı eserler
Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun gazete yazıları kadar kitapları da büyük ses getirdi. Usta gazetecinin 1977’de yayımlanan “Sakıncalı Piyade” kitabı tiyatroya uyarlandı ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda yüzlerce kez sahnelendi.
Papa 2. Jean Paul’e düzenlediği silahlı saldırıya ilişkin Mehmet Ali Ağca ve bağlantıları hakkında araştırma yapan Mumcu’nun, “Rabıta” ve “12 Eylül” kitapları 1987’de, önemli araştırmalarından kabul edilen “Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925” eseri ise 1991’de yayımlandı.
Uğur Mumcu’nun yayımlanmış kitapları şunlar:
Mobilya Dosyası, Suçlular ve Güçlüler (1975), Sakıncalı Piyade, Bir Pulsuz Dilekçe (1977) Büyüklerimiz (1978), Çıkmaz Sokak (1979), Tüfek İcad Oldu (1980), Silah Kaçakçılığı ve Terör, Söz Meclisten İçeri (1981), Ağca Dosyası, Terörsüz Özgürlük (1982), Papa-Mafya-Ağca, Sakıncasız (1984), Devrimci ve Demokrat, Liberal Çiftlik (1985) Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık (1986), Rabıta (1987), 12 Eylül Adaleti (1987), İnkılap Mektupları (1987), Bir Uzun Yürüyüş (1988), Tarikat-Siyaset-Ticaret (1988), 40’ların Cadı Kazanı (1990)
Uğur Mumcu suikastinde ve sonrasında neler yaşandı?
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında Ankara’daki evinin önündeki arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen yıllara rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi hâlâ varlığını koruyor.
Mumcu, Yazar Musa Anter’in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992’de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı “Dipsiz Kuyu” başlıklı yazısında, “Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu’da ‘kimin eli kimin cebindedir’ bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!” ifadelerini kullanmıştı.
Türkiye’yi sarsan suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu’nun ölümünden 7 yıl sonra başladı. Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davaya “Umut” adı verildi.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, “Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu” adlı örgütün üyeleri Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap hakim karşısına çıktı.
İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, 3 sanık “yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek” suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi.
Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, “silahlı suç örgütü kurma ve yönetme” eylemlerinden 12 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırdı. Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın’a ise “silahlı suç örgütü üyesi olmaktan” 6 yıl 3’er ay hapis cezası verildi.
Uğur Mumcu suikastindeki kritik isimler
Mumcu suikastının kilit ismi olan firari sanık Oğuz Demir’in dosyası 2005 yılında, ana davadan ayrıldı. Demir hakkındaki yargılama Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Oğuz Demir, yıllardır İçişleri Bakanlığının arananlar listesinin ilk sırasında olmasına rağmen bir defa Ankara’da polisin elinden kurtuldu, bir defa da hakkında Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı iddiası gündeme geldi.
Oğuz Demir, 14 Mayıs 2000 tarihinde Sincan’da kullandığı otomobil ile polislerin elinden kaçtı. Önce İran’a ardından Hollanda’ya gittiği iddia edildi. Dava dosyasına giren bir ihbara göre ise 2021 yılında sahte kimlikle Türkiye’yi giriş çıkış bile yaptı. Dosyaya giren bilgilere göre Demir’in son adresi ise Avustralya.
İçişleri Bakanlığının ‘arananlar’ listesinde İsmi ‘terör’ bölümündeki kırmızı listede yer alan Demir, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu” üyesi olarak aranıyor. 1971 doğumlu Demir, yüksek mühendis. Bomba yapımında uzman olduğu belirtiliyor. Adı sadece Uğur Mumcu suikastında değil, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy cinayetinde de geçiyor.
Uğur Mumcu suikasti MİT’e soruldu
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Mumcu ailesinin avukatlarının talebi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT’e müzekkere yazarak, sanık Oğuz Demir ile ilgili yeni bir bilgi toplayıp toplamadıklarını sordu.
Ayrıca, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi yine avukatların talepleri üzerine, TBMM’nin Uğur Mumcu hakkındaki araştırma komisyonunun raporunun da mahkemeye getirilmesini istedi. Avukat İlhan Cihaner, komisyon raporunda, Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in Mumcu suikastı ile ilgili İran Cumhurbaşkanından yardım istediği, dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’in de İran’a dosya sunarak, ortak komisyon kurulmasına ilişkin girişimlerine dair bilgilerin yer aldığına dikkat çekti. Cihaner, mahkemeden bu nedenle komisyon raporunu istediklerini söyledi. Komisyon raporu ile ilgili olarak Cihaner, “Ana davada bazı kararlar verildi ama bu suikastların arkasındaki dinamik ortaya çıkarılamadı. Oğuz Demir’in yakalanmamasının nedeni de bu” demişti.
Davaya bakan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, aldığı karar uyarınca bundan böyle Oğuz Demir hakkında “kaçak” usulü uygulayacak, yani kovuşturma devam etme kararı aldı. Demir’e ulaşılamaması, davanın da kapanmasını engelleyecek. Mahkeme, emniyet, MİT ve jandarmadan Oğuz Demir ile ilgili gelecek olan yeni belgelere göre hareket edecek.
Sedat Peker, Uğur Mumcu suikasti ile ilgili ne dedi?
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, devletin içindeki mafya ilişkilerine dair iddialarda bulunduğu videoların 7’ncisinde, Uğur Mumcu ve Kürt iş insanlarının cinayetlerinde Mehmet Ağar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Güvenlik Daire eski Başkan Yardımcısı Korkut Eken’e işaret etti.
Peker, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin ardından olay yerine ilk olarak Mehmet Ağar’ın gittiğini belirterek “Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. ‘Terörden beslenen terör lordları’, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur, uyuşturucu satışları, dikkat edin, ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katil en önce gelir, Mehmet Ağar. Eşine diyor ki ‘Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı iner’. Bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler. Uğur Mumcu temiz adam, tek başına bir adam. Bende o şanslarını daha tutturamadılar” ifadelerini kullandı.
Peker’in açıklamalarının ardından, 23 Mayıs 2021’de Uğur Mumcu’nun çocukları Özge Mumcu Aybars ve Özgür Mumcu sosyal medya hesaplarından açıklama yaptı:
“Bir ülkede devletin güvenliği ile hukukun güvenliği eş anlamlıdır. Devlet güvenliği adına hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, demokrasi ve hukuk devleti için ileride onarılmaz yaralar açar. Bu gibi dönemlerde daha soğukkanlı olunmasında sayısız yarar bulunmaktadır. Dikkatler, gazetelere ve gazetecilere değil, saldırgana ve saldırganın örgütüne çevrilmelidir.”