Share This Article
18 Mayıs 2017, Novum Hotel Kaffemühle – Viyana
Sevgili B.,
Umarım gözünüzü ve kulağınızı dört açmışsınızdır.
*
Sabah otelinizin “bizden” dediği kahveyi yanınıza alarak Niş’ten yola çıktınız. (Fazla misafirperverler. Biraların parasını da almadılar.) Sırp yolları Bulgarlarınkinden çok daha iyi. Vinyet almanıza gerek yok zira zaman zaman karşınıza çıkacak gişelere ödeme yapacaksınız. Ücret, tüm öteki şeyleri düşününce, biraz fazla gelecek size. Bu arada arkadaşınızla neler konuştuğunuzu unutacaksınız. Çünkü motivasyonunuz ödem toplamış olabilir.
Macaristan’a girdiğinizde polenler sizi mahvetmek için elinden geleni yapacak. Bir yandan araba kullanıp bir yandan hapşıracaksınız, bir yandan tırları sollayıp bir yandan yolu görmeye çalışacaksınız. Yine de sağ salim ilk servis istasyonuna varıp arkadaşınıza “burnum yamuk mu?” diye sorup malum hareketi yapacaksınız (Arkadaşınız doktorunuzu kaçırmaktan bahsedecek. Ben arabayı ayarlarım, diyecek. Bu fikir aklınıza yatacak zira son kontrolde “bu ne?” diye sorduğunuz şeyin başını iyice dışarı uzatmış bir kıkırdak olduğundan eminsiniz. Artık iyice belirgin).
Sonra devasa porsiyonlardaki yemeklerinizi yiyeceksiniz. Ve elbette bitiremeyeceksiniz. -Ama arkadaşınız, kendi koca tabağını bitirdiği yetmiyormuş gibi, sizden kalanlara da sulanacak. Çok yemenin hiç de güzel bir şey olmadığına ilişkin nutkunuzu atmanın tam sırası!-
Artık AB topraklarında olduğunuza göre sınırlardaki kontrollerden kurtulduğunuzu sanmayın. Avusturya’ya girerken pasaportlarınıza değil ama arabanıza dikkatle bakılacak (aynı dikkate Macar sınırında “camları aç” diyen devasa adamda da denk geleceksiniz. Acaba arabamızda kaçak falan var mı?).
Viyana’ya çevre yolunda fazladan bir tur atarak ulaşacaksınız. Otelinizi malum program sayesinde bulup kendini bir halt sandığını düşündüğünüz resepsiyon görevlisiyle hasbıhal ettikten sonra geniş ve temiz odanıza çıkacaksınız. Arabayı şimdilik yol kenarındaki park yerinde bırakabilirsiniz. Çünkü akşam 10’dan saban 10’a dek ücretsiz. Abonmanınız yoksa o saatten sonra bir otoparka yanaşmalısınız. Tez canlı arkadaşınızın sabah ilk işi resepsiyon ve otopark arasında gidip gelmek ama ne yapması gerektiğini doğru düzgün anlayamamak olacak. Sonra suratını asacak ve siz gidip problemi çözeceksiniz. O kadar ameliyat yapmışsınız, bir arabayla mı başa çıkamayacaksınız?
Karl Kilisesi
Hava harika! Yaza yaklaştınız. Pantolon paçalarını kırabilirsiniz mesela. Sabah ilk randevunuz Ernst Fisher’in kızı Marina Fisher’le. Çünkü Viyana aslında iş için uğradığınız bir yer. Sanatın Gerekliliği’nin sözleşmesini yapacak, hatta çat diye telifini ödeyeceksiniz. Üniversite, Vietnam yemekleri, tofunun iğrenç, şampuanımsı tadı, Fisher’in makaleleri ve içtenliği bu cümleye sıkışıp kalsın.
Siz şehri dolaşmalısınız. En son ne zaman nereleri görmüştünüz hatırlamaya çalışarak. Museum Quartier’e elbette yine gideceksiniz. Leopold Müzesi’nde gene Egon Schiele ve Klimt çıkacak karşınıza. Zamanın ara sıra çok da hızlı geçmediğini düşünüp sevinirsiniz belki. Sonra iki güzel sergi gezeceksiniz. Bu kadar yorgun olmasanız belki onları da anlatırdınız.
Otelimizin penceresinden “acaba neden” çektiğim bir fotoğraf.
Güzel pasajlar, caddeler, sokaklar geçip acıktığınızda her yanın “organik” lokantalarla/kafelerle dolu olduğunu fark edebilirsiniz. Ama “ben avokadoyla doymam,” diyebilirsiniz. Bir de şunu fark edeceksiniz; buradakiler Almanya’dakilerden daha güler yüzlü. Gün boyu sizi sinir eden birisiyle karşılaşmadınız. Üstelik akşamüzeri otele döndüğünüzde bir gece önceki çocukla karşılaştınız ve bu defa size içten davrandı. Manyak olup olmadığını anlamak için dikkatle gözlerine bakıp parladıklarını göreceksiniz. O da aynı dikkatle size bakmıştır.
Ve günün en tuhaf kısmı: Akşam 7’de bir İranlıyla randevunuz var. Yön duygunuzun sakatlığı sizi otelinizin dibindeki yerden 2.5 km öteye yürütecek. Adam sizden bezip “lütfen orada kal, artık seni kaybetmek istemiyorum,” diyecek.
Ve ikinci uzun yürüyüşünüze hazır olun! Daha önce görmediğiniz yerleri göreceksiniz: Açık bir alandaki küçük lokantalarda yemek yiyen kalabalık (dünyanın nabzı sahiden de varmış), göz alan Aziz Stephan Katedrali (biraz daha erken gelseniz katedraldeki Mozart konserine de gidebilirdiniz), Steinhof Kilisesi, Meçhul Asker Anıtı… Bu arada mütemadiyen politikadan bahsedeceksiniz.
Bacaklarınızdan birini yiyen bu turdan sonra Ulusal Müze’yi de atlatıp Museum Quartier’e dönecek ve güzel bir dondurma yiyeceksiniz.
İranlı mı dedik… İran hakkında ilginç şeyler öğreneceksiniz. Kadınlar arasında estetiğin ve bol makyajın çok yaygın olmasının nedeni ne olabilir mesela? Ve toplumun (bütün baskıcı toplumlarda karşılaşmanızın pek mümkün olacağı gibi) düşündüğünüzden ne kadar da fazla cinsiyetçi olduğunu… İranlı mösyö de içine doğduğu toplumun onda açtığı gedikleri kapatmak için uğraştığından, bir kadınla sadece arkadaş da olunabileceği konusunda kendini ehlileştirmeye çalıştığından uzun uzun bahsedecek. Ama ehlileşmek için daha çok yolu olduğunu anlayacaksınız.
Saat 11 oldu ve nihayet odanıza döndünüz. Yarın sabahki randevunuzdan sonra belki Salzburg‘a gidersiniz.
Burnunuz elverirse…
B.