Share This Article
16 Mayıs 2017, Sırbistan, Niş
Sevgili B.,
Elbette ne yazacağımı biliyordum.
Yanından adres defterini ayırmayan ve mütemadiyen mektuplaşan, sonunda mektuplarının birazını kedilere doldurmak zorunda kalan biri bilir.
– Bu yolculuk mektupları, okurunu evden çıkarmayı, pencereden atlatmayı ve gözlerini şöyle bir kapattırmayı amaçlamaktadır. –
Yanımızda kocaman şapkalar ve elli iki çift çorapla takırdayan Bulgaristan yollarını aşarak ve hız sınırını aştığımız an bizi ağına düşürecek her şeylerden uzak durmayı başararak Sırbistan’a, Niş’e vardık.
Arabayla yurtdışı / Dikkat edilmesi gerekenler:
Bulgaristan’ın pasaport kontrol bölgesine girerken camları kapatmaya dikkat! Yoksa aracınızı dezenfekte ettikleri sıvı yüzünüze gözünüze bulaşır. Bunu hallettiniz, karşınıza “dezenfeksiyon ücreti” yazan bir tabela çıkacak. “Hah!” diyeceksiniz, üçkâğıt konusunda Bulgarlarla çok mu benzeriz, ne? Ardından suratsız, fazlaca makyajlı bir kadın size “6 leva komşu,” diyecek.
Arkadaşınız ceplerinde Bulgar parası aranacak. Siz şaşırarak “Aa, aldın mı?” diye soracaksınız. Kadın bezgin fakat mimikten yoksun bir ifadeyle – fazla botoks da böyle mi yapar?- size bakacak. Arkadaşınız paraları bulacak ve siz “Vay be!” diyeceksiniz. Ve sonra “Boşver şu polisleri! İlerle, ilerle! İstiyorlarsa onlar durdursun,” da diyeceksiniz.
Buraya kadar olan kısmı atlatırsanız tıngırdayıp mıngırdamaya hazır olur. “Yollar bir harika dostum! Bunlarda da bayağı yolsuzluk varmış,” sohbetine başlayacaksınız. Ve Zülfü Livaneli’nin yeni albümünün sizi baydığını söyleyeceksiniz. Birinizden biri akıl edip diyecek ki, şarkıların üstüne hem de, “Bir daha bizi durdurup ceza kesmeye kalkışırlarsa cezayı polislere ödemeyi reddedip bankaya yatıracağımızı söyleyeceğiz. Ve yatırmayacağız. Gerekirse ülkeden çıkarken alırlar.
Geçen sefer Slovakya’da nasıl aldılar bizden 200 euro’yu! Nasıl da faka bastık!” Çünkü Balkanlar’da her şeye dikkat etmek gerek! Ve Bulgaristan’da tabelalar çok matrak! Sırbistan’a giden yolu dikkatiniz sayesinde bulacaksınız.
Sırbistan’a girerken, AB bölgesinden çıktığınız için, yeni bir gişe. Bu defa sizi bir robot karşılayacak. “Gümrük var mı? Nereye gidiyorsun? Bagajda ne var?” Sanacaksınız ki pille çalışıyor bu adam. Bu kısmı da atlattınız ve bingo! Kısa sürede, güzel yollar aşarak, Niş’e varıp, internet olmadan da çalışan bir harita uygulaması sayesinde otelinizi bulacaksınız. Resepsiyondaki çocukla kız yardımsever. Oda küçük. Fakat küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk.
Bir duş alıp gezinmek için dışarı çıkacaksınız. Bu sırada saat 21.45 olacak. İnsanların sokakta olmaları ne güzel, diyeceksiniz arkadaşınıza. Bizdeyse sokakta olmak hem tehdit hem lüks. Zaten bizi evlerimize kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar… Komik bir şeylerden söz ederek, dükkânların içine bakarak,”kızlar sahiden de o kadar güzel miymiş?” diye sorup, “sahiden güzellermiş,” diye yanıtlayarak ve sonra “ama oğlanlar da fena değilmiş, bunların suyunda ne var böyle,” diyerek yürüyeceksiniz. Sonra yönünüzü kaybedeceksiniz. Çünkü sizin aklınız yine beş karış havada, arkadaşınızın aklıysa manavda gördüğü kirazlarda olacak. Neyse ki haritanız var ve neyse ki otelinizin olduğu sokağa yakınsınız.
Otelin altındaki barda oturacaksınız. Garson kıza “uzo ya da rakı var mı,” diye soracaksınız. Kız “uzo,” diyecek. Siz vazgeçip yerel bira söyleyeceksiniz. Kız biraları getirip “ilk içkiler bizden,” diyecek. Teşekkür edeceksiniz ama siz birer taneden fazla içmeyi düşünmüyorsunuz ki. Ne yapsak, diye düşüneceksiniz.
Arkadaşınız kalkıp duş almaya gidecek. Siz “ben bir mail yazayım,” diyeceksiniz. “O sırada ikinci birayı içerim.” Fakat içmeyeceksiniz. Ama size belli olmaz! – İçmezseniz kıza şöyle diyeceksiniz: “Nezaketiniz için teşekkür ederim ancak bu biraların parasını ödemek istiyorum.” Çünkü çocuk size odanıza dek eşlik ettiğinde yanınızda Sırbistan para birimi olan dinar yoktu. Ama dolaşırken euro bozdurdunuz ve şimdi ona bahşiş bırakmalısınız.-
Bu sırada kedi ağaçtan inecek ve siz, tekrar, “acaba burnum yamuk mu,” diye düşüneceksiniz.
Sonra biradan vazgeçip kalkıp kitap okumaya gideceksiniz. Çünkü aklımız başımızda olmazsa güm!
Sükûnet ve neşeyle,
B.