Share This Article
2018 yılında Andolu Üniveristesi Devlet Konservatuarı mezunu Mehmet Küçük tarafından kurulan Ve Sahne‘nin Ben Zek oyunu, bu akşam Pax Sahne‘de ilk gösterimini yapıyor. Yönetmenliğini Melih Salgır‘ın yaptığı oyun, Mehmet Küçük‘ün tek kişilik bir oyunu. Ben Zek‘in yazarları ise Mehmet ve Gaye Küçük.
Bağımsız ve alternatif bir tiyatro topluluğu olan Ve Sahne için tiyatro, yalnızca eğlence değil; sorgulama, yüzleşme ve bir dönüşüm alanı. Bu yüzden sahnelerinde klişelere değil, gerçek insan hikâyelerine, alternatif anlatılara ve yeni deneyimlere yer vermeyi amaçlayan bir ekip olarak ön plana çıkıyor.
Ve Sahne‘nin oluşturduğu kimlik, tiyatroyu daha yakın, daha samimi ve daha içten bir buluşma alanına dönüştürmek, seyirci ile oyuncu arasındaki sınırları kırmak ve seyircileri hikâyenin bir parçası yapmak.
Ve Sahne ekibiyle, Ben Zek oyunu öncesinde buluştuk ve oyun hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
‘Yolda’ inşa edilen Zekeriya ve Zek
Oyunun yazarları Mehmet ve Gaye, bu oyunu yazmaya başlarken görülmemiş, sevilmemiş, onaylanmamış bir karakter yaratmak istiyor. Yazarlara göre bu, ‘yolda inşa edilen’ bir karakter. Bu karakterin kurgulanan özelliklerinin ortaya çıkabileceği en olası meslek ise, oyunculuk.

Tabii ki Mehmet ve yönetmen Salgır’ın oyuncu oluşu, karakterin de oyuncu olmasının en büyük nedeni. “Her oyuncu onaylanmayı, görülmeyi bekliyor. Bunu umuyor,” diyor Mehmet Küçük.
Ancak ‘Zek’ karakteri Mehmet’in bir parçası değil. Zek oyuncu olmaya çalışan bir karakter değil. Oyunculuk onun hayatta kalma biçimi. Hayatının hiçbir döneminde onaylanmamış bir kişi Zek. Kendini koruyabilme yolu ise oyunculuk. Bu onun için bir zorunluluğa dönüşmüş.
Aşk dolu bir evlilikten düşmanlaşan çocuğa
Aslında Zekeriya, aşk dolu bir evliliğin ürünü. Ancak Zeki’nin doğumunda annesi öldüğü için babası her zaman oğlunu suçluyor. Onu sevmiyor, varlığını kabullenmiyor:
Sen katilsin
Zekeriya’nın karakteri babasının ona olan düşmanca davranışları, annesiz, ailesiz kalarak akran zorbalıklarına maruz kalması üzerine başkalaşıyor. Onaylanmadığında travması tetiklenen bir karakter.
Bağ kurmakta zorlanan bir karaktere dönüşen Zekeriya ve ‘üstüne tam da oturmayan’ personası Zek, izleyiciye karmaşık ve derinlikli bir karakter vaat ediyor.
Bir yüzleşme, bir iç çatışma, hayal ve gerçeğin iç içe geçtiği tek kişilik ancak tek kişi içinde çok karakterli bir oyun, Ben Zek.
Yönetmen Salgır, Zekeriya’nın bir oyuncu olmadığını, yetenekli hiç olmadığını, ‘amatör’ biri olduğunu ve izleyiciye de bu amatörlüğü göstermek istediklerini belirtiyor.

“Oyuncu o gün sahnede ne yaparsa oyun öyle geçecek. Yanında onu kurtaracak bir arkadaşı yok.”
“Bizim kurduğumuz dünya çok gerçek” diyor Salgır. ‘Klasik’ bir tiyatro oyunu vaat etmiyor reji. Daha interaktif, daha farklı bir oyun. Hatta oyunun nerde başladığı da izleyicilerin düşüncesine göre değişiyor. Organik, ‘kendiliğinden’ gelen bir kurgu. Kurulan tüm iletişim aslında seyirciyle.
Mehmet, Zekeriya’nın ‘konuştukça çözülen ve Zek ile arasındaki çatışmaları belirgin kılan’ bir yapıda olduğunu vurguluyor.
‘İşbölümü keyifli ve karmaşık’
Gaye, ortak bir karakter yaratmanın hem keyifli hem de karmaşık olduğunu belirtiyor:
Bir süre sonunda evin içinde ben, Mehmet ve Zek olarak üç kişi yaşamaya başladık
Karakterin oluşturulma sürecinde her an Zek’in nasıl yaşadığını, ne yaptığını, neyi nasıl yapmaya daha yatkın olduğunu düşündüklerini belirten Gaye, Zek’in üslubunun da oturması için özel çaba gösterdiklerini söylüyor.
Karakterin oluşturulması, nasıl bir oyun düşünüldüğü yönetmen Salgır, oyuncu-yazar Mehmet ve Gaye’nin birbiriyle yaptığı fikir alışverişi sonunda ortaya çıkıyor. Aslında herkesin kafasındaki genel çerçeve birbirine çok benzer. Daha iyi bir anlatı sunabilmek için çaballamak aslında.
Oyunun prömiyeri bugün Pax Sahne‘de… 4 Kasım’da Moda Sahne‘de, 7 Kasım’da İBB Habitat Sahne‘de sahne alacak.
Zekeriya’ya, Zek’e konuk olacağımız Ben Zek; alkışınız, izleyiciniz bol olsun!

