1960’lardan bugünlere toplumun giderek kutuplaştığı, ciddi bir ideolojik kamplaşmanın ete kemiğe büründüğü Türkiye’de seküler-muhafazakâr tartışmaları “başörtüsü” başlığında düğümlenip kaldı. Tüm kılık-kıyafet tartışmaları “kadınlar” üzerinden yürütülürken laiklik aracılığıyla devleti irticai faliyetlerden koruma görevi, din aracılığıyla “islami temelleri” koruma görevi kadınların üzerine yükleniyor. Geride bıraktığımız süreci hatırlamaya ihtiyacımız var. Peki ama bugünlere nasıl geldik?
Mete Kaan Kaynar’ın yayıma hazırladığı “Türkiye’nin 1980’li Yılları” hızla geçerken derin izler bırakan ve ülkenin yarınını belirleyen bir dönemin dökümü ve yorumu niteliğinde…