Share This Article
Eros’un ıstıraptan kıvrandığı, akışkan prodüksiyon ve ilgi çağında aşktan ve romantizmden söz etmek ne kadar mümkün?
Zamanımızda Z Kuşağı tarafından “boomer” (o da her ne karın ağrısıysa!) diye nitelendilenlerin aşklarından ve aşk tariflerinden epey uzaklaştırıldı dünya. Bunun sıkıntılarını, her şeyi bildiğini iddia edenler ile onlardan çok daha fazla şey bilen kuşaklar hep birlikte çekiyor.
J-B. Pontalis, aşk için “aşırı bir değer verme ve gerçekçi olmayan ruh hâli ya da durum” derken zamanımızın iletişim özürlü, temassız ve sanal ilişkilerini kast etmiyordu elbette. Coşkudan, sarsaklıktan, duyguların kuşatıcılığından, kişiyi darmadağın eden gürültülü ve bazen de sessiz kılan bir hâle gönderme yapıyordu. Duygusal bir çevrelemeden, hatta “cinayetten” söz ediyordu.
1990’lardaki bir şarkıda geçen “eskilerinin sayıklanmaktan, yenilerinin telaştan yorgun olduğu”; badireler atlatan, sınavlardan geçen ve kişiyi altüst eden bir aşktı bu. “Başarı”, “verim” ve “proje” çağında, arzunun ötelenip performansın ve tüketimin öne çıkarılmasıyla aşk da ilişkiler de dönüşüme uğradı. Sürekli ilgi beklentisiyle narsisizmin gayya kuyusuna düşerek “ben” ve “kendim” diyerek “başkası” ile arasına duvar ören, kendisini âdeta bir tüketim nesnesi hâline getiren kişinin aşk tanımı da onu yaşama biçimi de değişti.
Byung-Chul Han, Eros’u “Başka’yla başarı ve beceri dışında kurulan ilişki” diye tanımlarken büyük çoğunluk, bunun yerine işi, görevi ve performansı koydu. Diğer bir deyişle başka pek çok şey gibi aşk da tüketim kültürünün ve ilgi ekonomisinin dümen suyuna sokularak aşırılığından ve deliliğinden hızla uzaklaştırılıp risksiz ve tehlikesiz bir metaya dönüştürüldü, biraz da pornografikleştirildi. Fanteziler ve erotizm de piyasa şartlarına uyduruldu. Han, bunların tümüne “Eros’un neoliberalizm tarafından salt arzuya indirgenmesi” diyor.
Dominic Pettman, temassız ilişkilerin yoğunlaştığı çağımızda libidonun da tüketimle anılmasından dem vururken kişinin Eros’a yabancılaştığını ve hatta neredeyse bunu tercih etme kolaycılığına kapılışına dikkat çekiyor. Tutkunun ve temasın yerini alan sanallık ile tüketimin sürdürülebilirliğinin ise dünyayı kuraklaştırıp ilişkileri çoraklaştırdığını, dolayısıyla insanı insana ve duygulara yabancılaştırdığını hatırlatıyor.
Mevcut hâl ve gidiş içinde, romantizm arayışındakilere seslenen Luke Brunning, Aşk 2.0’da böylesi ilişkilerin yürütülmesi ve geliştirilmesiyle ilgili “formüller” sunuyor. Yeri gelince özgürlükten yeri gelince çeşitlilikten bahseden Brunning, “romantik eylemlilik” üzerine inşa ediyor “fikirlerini.”

‘Yaşama deneyi’
Brunning’in temel tezi, ilişkilerin insanı şekillendirip ona özgüven kazandırdığı. Kötü ve aksak ilişkilerin ise tam ters bir sonuç yarattığını hatırlatan yazar, romantizmin ve aşkın her zaman risk taşıdığını ifade ederken “romantik eylemliliği” tamımlayarak konuyu genişletiyor:
[Romantik eylemlilik derken] cinsel ve romantik çekiciliğin yanı sıra arzuyu deneyimleme ve buna göre hareket etme; romantik ilişkiler kurma ve sürdürme, kendi romantik hikâyemizi anlatma konusundaki kişisel kabiliyetimizi kastediyorum. Eylemin geniş anlamda düşüncelerimiz, hayal gücümüz ve hislerimizin yanı sıra yakınlaşmalarımıza aracılık eden her türlü teknoloji üzerindeki kontrolümüzü içerdiğini düşünüyorum.
Brunning’in “romantik eylemlilik formülasyonu”; ilişkileri kişinin “kendisine göre” değiştirmesine, ayarlamasına ve yorumlamasına denk geliyor. Bu noktada iki önemli şey ortaya çıkıyor: Kişiyi etkileyen çevre ve kırılganlık. Herhangi bir yakınlığı ve ilişkiyi belirleyen bu iki unsur, aşk söz konusu olduğunda da geçerli yazara göre. Bu durumda, kişinin eylemi öne çıkıyor; romantik yakınlığın gerilim ve çatışma barındırdığını bilerek yola çıkma gerekliliğini vurgulayan Brunning; romantik ilişkinin bireye “kim ve ne olduğunu öğrettiğini” söylüyor.
Yazar, bir aşk tanımından ve arayışından çok, “Ben”in “Başka”dan daha öne konduğu “yakınlıktan” bahsediyor. Zamanın ruhunun derinliği öteleyip yüzeyselliği övdüğü iletişim ve ilişki biçimini çağrıştıran bu tarif, hayli garantici ve sürprizlerden yoksun bir hâl alıyor. Aşkın, ilişkinin ve iletişimin derinliğinden çok, “yakınlık kurabilme becerisinin derinliğine” odaklanan Brunning’in yazdıkları, uygun yakınlık bulma, bunu düzenleme ve geliştirme rehberine dönüşüyor. “Romantik eylemlilik” de “hayatı ve ilişkileri, kişinin dilediği gibi yönlendirmesine imkân veren beceri demeti” hâline geliyor. Durum böyle olunca âşık ve sevgili yerine mevcut yüzeyselliğin ifadesi olan “partner” terimini kullanmayı tercih ediyor Brunning. Partnerlerin “yakınlıklarına” ve “ilişkilerine” de John Stuart Mill’e atıfla “yaşama deneyi” diyor. Zamanımızın yüzeysel ilişkilerinin kişileri ittiği yer tam manasıyla bu: Deneme-yanılmanın, bir yarışa dönüştürülen ve sürekli arayışın hâkim olduğu dünya…
Aşk ve romantizm ile yan yana gelmesi pek mümkün olmasa da neoliberal sistemin bu imkânı sağladığı “kaynak geliştirme”, “iyileştirme”, “şekillendirme” ve “iyi yapıcılık” gibi ifadeleri sık sık kullanıyor Brunning. Eylem ve hareket özgürlüğünden bahsediyor ama Eros’u ve tutkuyu geri plana itip faydacılığı öne çıkarıyor:
Tercih ettiğimiz ilişki dinamiği hangisi olursa olsun yakın ilişkileri düzenlemenin başka yollarından bir şeyler öğrenebileceğimiz şimdiye kadar açıklık kazanmış olmalı. Bunu yaparak dünyadaki pratikler değişirken romantik normlara sıkı sıkıya tutunmaktan kaynaklanan kaygı ve kafa karışıklığının bir kısmını azaltabiliriz. Alışıldık ilişkilerde kalsak bile, bunu nasıl yaptığımız konusunda diğer yakın ilişki deneylerinden yararlanabiliriz.
Aşkı ‘zanaatleştirme’
Brunning, “rasyonel başarı” veya “başarısızlık”, “plan”, “tahmin” gibi ifadeleri ve kavramları kullanarak romantik ilişkiyi “deneyim”e indirgiyor âdeta.

“Mevcut hâl ve gidiş içinde, romantizm arayışındakilere seslenen Luke Brunning, ‘Aşk 2.0’da böylesi ilişkilerin yürütülmesi ve geliştirilmesiyle ilgili “formüller” sunuyor.”
Romantizm ve aşk söz konusu olduğunda sınırlardan çok, özgürlükten ve sınırsızlıktan bahsetmek gerekirken yazar, formüllerle sınır çiziyor. Aşkı ve romantizmi, (satır aralarında) kişisel gelişim kalıplarına (veya paketine) yerleştirme girişimi ise Brunning’in yine zamanın ruhuna uygun bir edimi. Felsefi kavramları bu uğurda eğip bükmesi ve faydacılığı elden bırakmaması da cabası:
Romantik hayat aynı zamanda öngörülemezdir. Bizi birey olarak da değiştiren şekillerde flörtlere atılır ve ilişkiler kurarız. Şanslıysak bu değişimler olumludur: Kendimizi daha iyi tanırız, becerilerimizi eyleme dökeriz, başkaları değerlerimizi derinleştirmemize yardımcı olduğunda bundan fayda sağlayabiliriz.
Aşkı ve romantizmi “eylemle”, “enerjiyle” ve “gerçeklikle” açıklamak, bazı anlarda ise eşleştirmek onların belirsiz ve sarsıcı taraflarını sumen altı etmenin bir başka şekli. Brunning, kitap boyunca bu sularda yüzerken zamanın ruhu fayda ve olumlamayı, aşkın ve romantizmin içine katıyor:
İyiyi görmeye çalışmak birkaç sebeple önemlidir. Keyif ya da memnuniyet gibi olumlu duygular hissetmenin, hislerimiz ve eğilimlerimiz üzerinde yararlı bir etkisi vardır. İyi hissettiğimizde keşfetmeye yönelik veya oyunbaz davranışlar sergilememiz muhtemeldir ve bunlar da kendimizi daha da iyi hissetmemizi sağlayabilir. Romantik eylemlilik açısından bakıldığında memnuniyet veya başkası adına mutlu olma hisleri, yakınlaşmanın artmasını destekleyen neşeli bir kendine güven ve emniyet hissini pekiştirmeye yardımcı olabilir. Romantik eylemliliğimiz başka insanlar tarafından beslendiğinden, romantik hayatta iyiyi görme becerimizin onlara da faydası olur. (…) İyiyi görmek, aynı zamanda insanların kendilerini nasıl gördüklerini daha geniş bir anlatıya dâhil etmelerine yardımcı olur. Birini bizim dışımızda birilerinin de sevdiğini gördüğümüzde ve bu sevgiyi olumladığımızda, onların bu sevgiyi kimliklerine uydurmalarına yardımcı olabilir, aynı zamanda müşterek romantik hikâyemizde ona da yer açarız. (…) İyiyi görmeye çalışmak, modern romantik koşullarımızı değiştirmek istiyorsak çok önemlidir. Tehlike veya mizacımız dolayısıyla romantik hayatımızı büyük ölçüde değiştiremesek ve açıkça toplumsal değişimi savunacak bir konumda olmasak da kişisel olarak elimizdeki iyiyi görme ve olumlama girişimi başlı başına değerlidir.
Aşkı ve romantizmi bir “zenginleşme”, “beceri”, “oyunbazlık” gibi faydacı kalıplara, ilişki ve yaşam koçluğu gibi neoliberal biçimciliklere sokarken “romantik eylemlilik formülleri” sunan ve Eros’u paranteze alan Brunning; aşkı “zanaat” diye niteleyerek pazara göz kırpıyor. Başka bir deyişle aşkı, zamanımızın yüzeyselliğinin zirvesi kişisel gelişim furyasına kurban ediyor.
Aşk 2.0, Luke Brunning, Çeviren: Beyza Sumer Aydaş, Minotor Kitap, 264 s.
Kapak fotoğrafı: René Magritte. The Lovers. 1928

