Share This Article
Herzeleid, Rammstein (1995)
Kayıt: Polar Studios, İsveç,
Mart 1995
Yapımcı: Jacob Hellner ve Carl-Michael Herlöfsson
Uzunluk: 49:26
1993 yılında kurulan ve Alman elektronik müziğinden etkilenmiş endüstriyel metal grubu Rammstein’ı Rammstein yapan dört stüdyo albümü vardır: Sehnsucht (1997), Mutter (2001), Reise Reise (2004) ve Rosenrot (2005).
Elbette ki, 1997 yılı itibariyle Rammstein’ın yalnız Almanya içinde değil, dünya çapında da kazandığı popülerlik ve en iyi üç stüdyo albümü kabul edilen Mutter, Reise Reise ve Rosenrot albümlerinde ulaştıkları müzikal doygunluk ve olgunlukları yadsınamaz. Fakat bu denli bir başarı elde etmeden önce çıkmış, bu dört albümün biraz gerisinde kalmış sayılan ama gayet de sağlam bir başlangıç albümü olduğunu düşündüğüm bir ilk albümleri vardır ki, o da 1995’te çıkan Herzeleid albümüdür.
Hem ilk albümleri olmanın getirdiği bir hamlık, hem de gençliklerinin getirdiği bir fütursuzluk ve dobralık var Herzeleid’da ve alışılagelmiş Rammstein albümlerinden biraz daha farklı; sanılanın aksine müzikal altyapı olarak gayet sağlam olduğunu düşündüğüm bir albüm.
Rammstein’ın monoton ve tekdüze (benim değil, 97 röportajında bateristinin yorumu) müziğinin aksine Herzeleid’da sololar, sözsüz geçen pasajlar ve uzun girişler göze çarpar. Bu bahsettiklerimi dolu dolu hissedeceğiniz şarkıları da önermek isterim: Asche zu Asche, Der Meister, Weisses Fleisch, Das alte Leid, Laichzeit, Du riechst so gut…
Enchanted, Marc Almond (1990)
Kayıt: Capitol Records, Londra; Ağustos 1990
Yapımcı: Bob Kraushaar, Gary Maughan, Stephen Hague
Uzunluk: 44:04
Daha birkaç sene önce Ayvalık’tayken rastgele girdiğim bir kasetçiden tamamen şans eseri görmemle albüm kapağı çok ilgimi çektiği için alıp evde dinleyince hayran kaldığım bir çalışmaydı.
Hatta yine, baştan sona tüm şarkılarına bayıldığım için spesifik olarak önerebileceğim bir şarkı bulamam içerisinden. Belki bir yaz mevsimi Ayvalık’tan aldığım içindir; Enchanted tam bir yaz albümüdür.
Albümü dinlerken Marc Almond sizi; kendisine eşlik eden kadın vokaller, anlattığı hikâyeler ve egzotik müziği aracılığıyla denizkızları, mitolojiden kahramanlar ve perilerle dolu, adeta bir Akdeniz kasabasında geçen mistik bir geziye çıkarıyor. Önerilerim: Madame De La Luna, Widow Weeds, A Lover Spurned, The Sea Still Sings, Orpheus in Red Velvet…
Jekyll & Hyde: The Gothic Musical Thriller, Frank Wildhorn/Leslie Bricusse (1995)
Kayıt: American Record, ABD; Ocak 1995
Prodüksiyon: Theatre Under the Stars (TUTS)
Uzunluk: 110,94
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde; insan ruhundaki iki farklı kişiliğin “iyinin ve kötünün” çatışması gibi temalarla yüzlerce filme, kitaba ve şarkıya konu olmuş, eşsiz bir eser.
Elbette ki, müzikal tiyatro alanından da nasibini almış ve 1990 yılında benim de en sevdiğim müzikallerden biri olan Jekyll and Hyde yazılmış. Özellikle müzikal dinlerken sıkılıyorsanız, bu müzikal tam size göre çünkü hem müzikalitesi hem de hikâye anlatıcılığı ile sizi içerisine alan bir anlatımı vardır ve kült bir müzikal haline gelmiş.
Hikâyenin akışı ya da besteler her versiyonda aynı fakat çeşitli yorumsal farklılıklar ortaya çıkıyor. Eserin 1995 versiyonu ise yorumsal olarak en başarılı bulduğum versiyonu. Jekyll ve Hyde rolünü üstlenmiş opera sanatçısı Anthony Warlow, en beğendiğim erkek vokallerden biridir ve iki karakteri de ustalıkla seslendirmiş.
Maalesef bu versiyonun görüntülü bir kaydı yok fakat albümü baştan sona dinlemek de hoş bir deneyim. Özellikle, Transformation, Alive, Confrontation, The Wedding Reception şarkılarında Anthony Warlow’un muazzam performansını yalnızca dinleyerek bile hissedeceksiniz…
Vulnicura, Björk (2015)
Kayıt: One Little Indian Records, İzlanda; Ocak 2015
Yapımcı: Björk, Arca, The Haxan Cloak
Uzunluk: 58:36
Björk’ün diskografisine baktığımızda; her albümünde yeni bir tema, yeni bir varoluş ve yeni bir Björk ile karşılaşırız. Vulnicura albümünde ise Björk, artık 90’ların peri kızı değil, olgun bir kadın olmuştur. Beraber bir aile kurduğu sevgilisinin onu aldatışıyla sarsılmıştır.
Zaten Björk’ün en ağır, en yoğun ve ve oturup baştan sona dinlemesi en zor albümü. Sizi öyle bir atmosfer ve duygu içinde alıyor ki, aşkı tarafından ihanete uğramış olmanın iç acısını yüreğiniz parçalanırcasına hissediyorsunuz. Bu albümdeki ana enstrümanın yaylılar oluşu, sürekli birbirine çarpan sesler, tiz tekrarlar ve uzun keman pasajlarıyla dolu olması da acı duygusunu en iyi ileten altyapı elemanlarından olmuş. Fakat bu albümün diğer bir önemli elemanı, keman gibi doğal ses çıkaran bir enstrüman ile birlikte kullanılan elektronik müzik parçalarıdır.
Müzikalitesi harici albümün diğer önemli ögesi ise şarkıların sözlerindeki ustalıktır, karşımızda muazzam bir anlatıcı vardır. Albümdeki her şarkıyı dinlemeniz tavsiye ediyorum, fakat özellikle: Family, Notget, Black Lake, Lionsong, Atom Dance, Mouth Mantra…