Göstergeleri ve şehirleri seviyorum. Bu çift yönlü aşk belki yalnızca görünüşten yola çıkarak edindiğim birkaç kanı nedeniyle, beni şehrin göstergeleri olduğuna inanmaya itiyor.
Dünya genelinde büyük toplumsal olayların yaşandığı 1960’lı yıllarda pek çok sanatçı, ticari ve geleneksel kurumlarla olan bağlantısını sorguladı. Daniel Buren’in de dâhil olduğu Kavramsal Sanat hareketi, sadece resim ya da heykelin sınırları içinde kalmayıp mimariyi ve mekânı sorguluyor…
İçinde büyük bir toplumsal birikimi ve kültürel zenginliği barındıran kent, çoğu zaman belirsiz bir tanıma bürünüyor. Kent insan yerleşim birimleri içindeki bir aşama mı? Mahalle, köy, kasaba, kent diye yapılan bir sıralama mı? Bir zamanların kent kültürü nasıl bir tarihsel dönüşüme uğradı? İsterseniz gelin kentin kültürel evrimine yakından bakalım…