Share This Article
Emin Arslan ve Gürer Mut
Yeşilmişik programından hepinize merhaba…
Serimizin ikinci bölümünde, ciğerlerimizi yok eden ve her geçen yıl artan orman yangınlarını konuşacağız. Yüzyıllardır doğanın döngüsünün bir parçası olan orman yangınları, artık yalnızca bir doğal afet değil; iklim krizinin en net göstergelerinden biri haline geldi.
NASA verilerine göre, 2001–2024 yılları arasında küresel orman yangınlarından kaynaklanan karbon emisyonları yüzde 60 oranında arttı. Özellikle Kuzey Yarımküre’de bu artış üç katına çıkmış durumda.
Peki bu artışın nedeni ne?
En temel sebep, küresel sıcaklıkların yükselmesi. İnsan faaliyetleriyle artan fosil yakıt kullanımı, iklim değişikliğini tetikliyor; bu da yangınların hem sıklığını hem de şiddetini artırıyor.
Üstelik bu yalnızca Türkiye’nin sorunu değil. Avrupa’da da bu yıl 1 milyon hektardan fazla alan yandı. Bu rakam, kıtanın tarihindeki en ağır orman yangını sezonu olarak kayıtlara geçti.
Küresel ekonomik kayıplara baktığımızda tablo daha da ürkütücü:
2000’lerde 8,7 milyar dolar olan yangın kaynaklı zararlar, 2010’larda 56 milyar dolara, 2020’lerde ise çok daha yüksek seviyelere ulaştı. Bu kayıplar yalnızca ekonomik değil; enerji, ulaşım, tarım, kamu hizmetleri ve inşaat gibi birçok sektörü doğrudan etkiliyor.
Türkiye’de Durum
Haziran ayında Türkiye’nin dört bir yanı alevlerle mücadele etti. Peki sizce bu yaz kaç yangına müdahale edildi? 100? 200? 400? Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1 Ocak – 31 Temmuz 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde 4 bin 426 orman yangını meydana geldi. Bunlardan 20’si büyük çapta olup geniş alanlara zarar verdi. Yani bu yıl 20 büyük orman yangını yaşadık.
İklim krizini konuştuğumuz bu seride, orman yangınları gerçekten en can alıcı başlıklardan biri. Bugün, bu yangınların ardındaki nedenleri, neden söndürülemediğini ve çözüm yollarını Emin ile birlikte ele alacağız.
Dünya Yanıyor
Emin: Gerçekten de tablo çok vahim. Geçen yıl da öyleydi, ondan önceki yıl da… Artık her yaz mevsiminde büyük orman yangınlarıyla karşı karşıyayız. Adeta “büyük yangınlar çağına” girmiş gibiyiz.
İstersen önce küresel tabloya bakalım. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)’in yaptığı projeksiyona göre:
- 2030’a kadar küresel yangın olayları yüzde 14 artacak,
- 2050’ye kadar bu oran yüzde 30’a ulaşacak,
- 2100’e gelindiğinde ise bugünkü orana göre yangın sayısı iki katına çıkmış olacak.
Bu gidişat, mevcut politikalarla durdurulabilecek gibi görünmüyor. Devletlerin bu yeni duruma adapte olması, yangınla mücadele kapasitesini güçlendirmesi gerekiyor. Ancak pek çok ülke hâlâ yeterli bütçeyi ayıramıyor ya da mevcut kaynaklarını etkili kullanamıyor.
Üstelik toplumların farkındalığı da istenen düzeyde değil. Çünkü orman yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı. İklim krizi ormanları “çıra” haline getiriyor, ancak kibriti çakan hâlâ insan.
Yangınların yıkıcı etkisi
Orman yangınları yalnızca ağaçları değil, altyapıyı ve ekosistemi de yok ediyor. Kentlerin ormanlara bu kadar yaklaşması, insan–doğa etkileşimini artırdı. İklim krizi, yangın için uygun ortamı hazırlarken, insan faktörü o ortamı ateşliyor.
Dolayısıyla, insan yerleşimleriyle orman alanlarının daha iyi planlanması, bu iki alanın birbirinden korunması gerekiyor. Programın sonunda da konuşacağımız gibi, çözümün temeli eğitim ve farkındalık. İnsanların doğa karşısındaki sorumluluğunu anlaması şart.
2025’te dünya genelinde ne oldu?
2025’in ilk yarısında dünya genelinde yaklaşık 100 milyon hektar orman yandı. Kaliforniya başta olmak üzere ABD çok ağır kayıplar yaşadı. Los Angeles çevresinde, özellikle Malibu bölgesinde evler kül oldu. Avrupa, Amerika ve Akdeniz havzası âdeta yangın kuşağına dönüştü.
Akdeniz bölgesi en kritik alanlardan biri. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye harita üzerinde bakıldığında adeta alev içinde.Bunun nedeni, artık sıcaklık dalgalarının yalnızca güneyde değil, kuzeye doğru da ilerlemesi. Eskiden görülmeyen yüksek sıcaklıklar, orman içindeki nem oranını düşürüyor, toprağı kurutuyor ve yangın için mükemmel bir zemin hazırlıyor.
Buna bir de rüzgar faktörü eklendiğinde tablo daha da kötüleşiyor. Sıcak hava dalgalarıyla değişen rüzgar rejimi, küçük bir yangını kısa sürede devasa boyutlara taşıyabiliyor.
Yani evet, iklim krizi doğrudan bir kıvılcım çıkarmıyor, ama yangının çıkması ve büyümesi için tüm koşulları hazırlıyor. İnsan faktörüyle birleşince, sonuç tam bir felakete dönüşüyor.
Zemin hazır, kibrit insanın elinde
Orman yangınları, iklim krizinin en görünür sonuçlarından biri haline geldi. Doğa her yıl biraz daha kuruyor, rüzgarlar biraz daha sert esiyor, insanlar ise bu gerçeğe hâlâ yeterince hazırlıklı değil.
Bu tabloyu değiştirebilmenin yolu; bilimsel politikalar, etkin bütçe yönetimi ve toplum bilincinden geçiyor. Unutmayalım: İklim krizi zemini hazırlıyor, kibriti ise biz çakıyoruz.
Bölümün devamını Spotify ve YouTube kanalları üzerinden dinleyebilirsiniz.

