Share This Article
19. yüzyılın sonuna doğru yükselmeye başlayan batılılaşma hareketi, Osmanlı Devleti’nde farkında olunan ve olunmayan pek çok putu sarsmaya başladı. Çok dilli, çok kültürlü Osmanlı’da sanat ve bilhassa tiyatro, gayrimüslimlerin işiydi. Müslümanların, hele ki Müslüman kadınların sahneye çıkması mümkün değildi.
Osmanlı’nın son yıllarında, Kadıköy’de dünyaya gelen Afife Jale, dedesiyle dolaştığı tiyatro salonlarında neden kadınların görünmediğini sorduğunda henüz çocuktu. Biraz büyüdüğünde dedesiyle birlikte gittiği tiyatro eğlencesi de aniden son buldu. Yaşadıkları dönemde var olan sosyal kurallar ve taassup nedeniyle tiyatroda dahi kadınlara ayrı, erkeklere ayrı temsiller gerçekleştirilirdi. Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğunu öğrenmesi Afife’nin tiyatroya doğru büyüyen aşkını daha da perçinledi.
İkinci Meşturiyet’in ilanıyla birlikte tiyatroların üzerinden kalkan baskı, Osmanlı entelektüellerinin hızla tiyatroyu geliştirme çalışmalarına başlamasına neden oldu. 1914 yılında İstanbul’un yönetiminden sorumlu Cemil Topuzlu, Türk Tiyatrosu’nu geliştirme amacıyla Dârü’l-bedâyi-i Osmânî‘yi kurdu. Bugün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları olarak varlığını sürdürmeye devam eden Dârülbedâyi‘de tiyatro dersi vermesi için Fransa’dan André Antoine getirildi.
Muhsin Ertuğrul’un isyanı
Tiyatro eğitimi almak için Darülbedayi’ye başvuran 197 kişiden sadece 8’i kadındı. Muhsin Ertuğrul, Peyamni Safa ve Halit Fahri Ozansoy gibi isimlerin de yer aldığı bu 197 kişinin içinde bir tane bile Müslüman kadın yoktu. Hoş, o yıllarda sadece sahnede değil, tiyatro salonlarında da az sayıda kadın seyirci bulunduğunu düşünecek olursak bu durum pek de şaşırtıcı gelmiyor…
1915’te I. Dünya Savaşı başlayınca, ülkesi Osmanlı ile savaşan André Antonie, Darülbedayi yolculuğunu kısa kesip Fransa’ya dönmek zorunda kaldı. Türk tiyatrosu için çalışmalar Raşit Rıdvan Bey liderliğinde sürdürülmeye çalışılsa da tiyatroda kadın oyuncu sorunu giderek büyüdü ve zaman zaman oyunların sahnelenmesine engel olacak krizler yarattı.
Tam bu dönemde Muhsin Ertuğrul’un Temaşa dergisi için yazdığı yazı Afife Jale’nin içindeki cesaret ateşinin fitilini yaktı. Muhsin Ertuğrul, 27 Ekim 1918 tarihinde yazdığı, Mösyö Sege’nin Keçisi isimli yazısında tiyatroda kadın oyuncu sorununa şu cümlelerle değiniyordu:
Epeyce uzun zamandan beri oyun oynamıyorum. Bunun için yegâne mâni: Türk aktris yok (…) Kadınsızlıktan tiyatromuz yok. Kendi kendimize karşı mürai (ikiyüzlü) olmamız bizim içtimai hastalıklarımızı tezyit ediyor. (…) Bugün sahneye çıkmak emeli ile kıvranan kaç tane Türk hanımı biliyorum. Bir türlü cesaret edemiyorlar. (…) Fakat ne olur, bu ebedi uykuya daldığı zannolunan afif Türk kadınlığı arasından büyük ruhlu biri çıksa da tiyatroya intisap ederek (girerek) kökleşmiş eski taassubu defaten parçalasa! O kadın, o hanım kendisini yüzlerce diğer Türk hanımlarının takip edeceğine şimdiden emin olabilir.
Tiyatronun öncü kadınları
Darülbedayi, resmen yasak olmasına rağmen tiyatroya ilk Müslüman kadınları almak amacıyla bir kurs açılacağının ilanını açtı. 10 Kasım 1918’de düzenlenen sınavı 5 Müslüman kadın kazandı ve Darülbedayi’ye kabul edildi. Bu kadınlar Behire, Memduha, Beyza, Refika ve Afife‘ydi ve yalnızca kadın seyircilere özel oyunlarda sahneye çıkmalarına izin verilecekti. Afife’nin henüz 15 yaşındayken Darülbedayi’ye kabul edilmesi, evde büyük fırtınalar kopmasına neden oldu.
Tiyatro aşkıyla yanıp tutuşan ve hayalini gerçekleştirmeye çok yaklaşan Afife’nin tiyatro eğitimi alması annesi ve babasını karşı karşıya getirdi. Afife’nin sahneye çıkmasına şiddetle karşı çıkan babasına rağmen annesi Medhiye Hanım, Afife’nin yanında durdu ve anne kız evi terk ettiler.
Afife, uzun süre Darülbedayi’nin provalarına katıldı ama kurum halka açık sahneler oynamasına katiyen izin vermiyordu. Sahneye çıkamayan Afife, 1919 yılında Darülbedayi’den ayrıldı. 1920 yılında, Hüseyin Suat‘ın yazdığı Yamalar oyunu Kadıköy’deki Apollon Tiyatrosu‘nda sahne alacağını duyurdu ancak oyunda ‘Emel’ karakterini oynayan Ermeni tiyatro sanatçısı Eliza Binemeciyan‘ın yurt dışına çıkması Afife’ye sahnenin yollarını açtı.
Naşit’in topluluğunda sahne alan kadın oyuncular… Direklerarası’nın ünlü kantocuları Dondurmacı oyununda: Sol başta Naşit Özcan, sonra sırasıyla Şamram, Küçük Virjin, Mari, Avantla, Amelya (Naşit’in eşi, Küçük Virjin’in kızı), Bardebanyan Virjin.
‘Nihayet sahneye çıkacağım gece geldi’
Afife Jale, 1920 yılında “Jale” sahne ismiyle ilk defa tiyatro sahnesine ayak bastı. Türk tiyatrosunda ismini gayrimüslim bir isimle değiştirmeden, Müslüman kimliği ile sahneye çıkan ilk kadın oyuncu olarak tarihe geçen Afife, o geceyi 15 Mart 1939’da Son Posta gazetesinden İsmet Hulusi’ye şöyle anlatıyor:
Henüz çok gençtim. Hüseyin Suad benim arzumu arkadaşlarıma anlatmıştı. Heyeti edebiyede bana yapacağım işin ehemmiyetini ve tehlikelerini birer birer söylediler. İşin ehemmiyetini düşündükçe bütün tehlikeler gözümde küçülüyordu, ‘Sahneye çıkacağım!’ diyor, başka bir şey demiyordum. Ve nihayet sahneye çıkacağım gece geldi. Yamaları oynayacaktık. İsmim el ilanlarına Jale olarak yazılmıştı. Gece temsili erkekler içindi fakat ben tanıdığım aileleri kadınlı erkekli tiyatrolara gelmeleri için ikna etmiştim. Perdenin arasından baktım, tiyatro hıncahınç doluydu. Kendimi nasıl hafif hissediyorum bilemezsiniz, düşünemezsiniz. Zevkimden âdeta sarhoş olmuştum, uçuyorum zannediyordum…
O geceye dair Afife’nin yaptığı ilk konuşmanın 1926 yılında Refik Ahmet Sevengil‘le olduğunu Metin And‘ın Türk Tiyatrosu Tarihi kitabından öğreniyoruz. Afife Jale ismiyle özdeşleşen “Sanat fedaisi” tamlaması da ilk defa o gece söylenmiş. Afife, Yamalar oyununda ilk defa çıktığı sahneden inişini anlatıyor:
Hayatımda mesut olduğum ilk gece (…) Sanatın, ruhuma verdiği güzel sarhoşluk içinde idim. Rol aldığım piyeste güzel bir sahne vardır; ağlama sahnesi… Orada taşkın bir saadetle ağladım. Sahiden ağladım… Alkış, alkış, alkış… Perde kapandı; açıldı, bana çiçekler getirdiler. Muharrir Hüseyin Suat Bey, kuliste bekliyormuş; ben çıkarken durdurdu; alnımdan öptü: ‘Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o fedaisin,’ dedi.
Kırmızı elbisesi, saçlarına taktığı beyaz kurdelesi ve canlandırdığı Emel karakteriyle görenleri oyunculuğuna hayran bırakan Afife, bir hafta sonra Reşat Rıdvan Bey‘in sahneye koyduğu Tatlı Sır oyununda bir daha sahneye çıktı ancak bundan sonra işler ilk seferki kadar kolay olmadı.
O gece piyesin birinci perdesi biter bitmez polis ekipleri Afife’yi tutuklamak istedi çünkü Yamalar‘da görenleri büyüleyen Jale’nin Müslüman bir kadın olduğu kısa süre içinde öğrenilmişti.
Darülbedayi’ye bir daha hiç çağırılmadı
Afife’yi Tatlı Sır ile sahneye çıktığı ilk gece tutuklanmaktan tiyatronun sahibi Siroçkin kurtardı ancak Afife’nin bundan sonraki hayatı hep büyük bir kovalamacanın içinde geçti. Defalarca polisten kaçan, tiyatrodan arkadaşları sayesinde tutuklanmaktan kurtulan Afife bir gece Kadıköy rıhtımda polise yakalandı ve karakola götürüldü. Bazı Darülbedayi oyuncularının araya girmesiyle karakoldan çıkarılan Afife sonraki yaşamını polis gölgesiyle sürdürdü.
İçişleri Bakanlığı, 1921 tarihinde Darülbedayi’ye bir bildiri göndererek Müslüman kadınların sahneye çıkarılmamasını istedi. Bakanlık bununla da yetinmedi, 8 Mart 1921 tarihinde gönderilen ikinci bildiri ile Afife Jale’nin topluluktan çıkarılmasını emretti. Darülbedayi yönetimi bu bildirinin ardından Afife’nin kurumla ilişkisini kesti. İstanbul’da polis tarafından aranan Afife, çıktığı Anadolu turnelerinde gittiği her şehirde bir başka Müslüman kadını sahneye çıkmaya ikna etmekle meşguldü. Ancak işler gittikçe daha da kötüleşti.
Afife, son nefesine kadar tiyatro yapmak için uğraştı. Uğradığı eziyetler, gördüğü baskılar onda dinmeyen ağrılara, büyük acılara ve ağrılarından kurtulmak adına çırpınırken morfin bağımlısı olmaya itti.
Afife Jale, o dönemde verdiği bir gazete röportajında, sahneye çıktığı ilk gece başında hissettiği ağrının ömrü boyunca peşini bırakmadığını söyledi. Bu ağrılar, hayatının aşkı Selahattin Pınar ile boşanmasına ve bir süre sonra çok sevdiği tiyatroyu yapamayacak hale gelmesine neden olan morfin bağımlılığının altında yatan başlıca sebepti.
Şehir Tiyatroları’nda 2015 yılında prömiyer yapan Hayali Temsil oyunu, Afife’nin ağrılarını ve acılarını çıplak gözle görmemizi sağlayan nefis bir oyundu. Ahmet Sami Özbudak’ın yazdığı, Yiğit Sertdemir’in yönettiği Hayali Temsil, Afife’ye yapıştırılan “uyuşturucu bağımlısı” yaftasını parçalaması açısından hayli önemli bir oyundu.
Afife, sadece sahnede olmak için derin acılar çeken, kendisi gibi daha birçok kadının sahneye çıkması için durmadan çabalayan bir tiyatro âşığıydı. Yüzyıl sonra onu bugün morfin bağımlılığı üzerinden anmak bana Afife’ye yapılmış büyük bir haksızlık gibi geliyor.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları cumhuriyeti kurunca Müslüman kadınların sahneye çıkma yasağını kaldırdı ve Bedia Muvahhit, Atatürk’ün talebiyle sahneye çıktı. Türk kadınının bütün yasaklara rağmen var olması için, tiyatro aşkı için kendini feda eden Afife Jale, kadınlar için yasak kalkmasına rağmen bir daha Darülbedayi’ye hiç çağırılmadı.
Afife Jale, gerçekten Türk tiyatrosunun fedaisi ve kadın hareketinin en önemli öncülerinden biridir. Kalbi tiyatroyla atan, tiyatro için yaşayan ve onun için ölümü göze alan Afife, morfin bağımlılığından kurtulmak için uzun süre Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yattı. 1941 yılında, yatırıldığı hastanenin morfinmanlar koğuşunda sefalet içinde ve yapayalnız hayata veda ettiğinde 39 yaşındaydı.
Tepebaşı Tiyatrosu
Kültür dünyamızın temelini emekle ve aşkla şekillendirdi
Türk tiyatrosunun en önemli, en prestijli ödülü kabul edilen Afife Tiyatro Ödülleri, 1997 yılından beri Türkiye’de tiyatroyu desteklemek, geliştirmek, sanatçıları teşvik etmek amacıyla toplam 15 dalda veriliyor.
Pandemi döneminde iki yıl üst üste verilemeyen Afife Ödülleri bu sene 25. kez sahiplerini bulacak. Çeyrek asırdır Türkiye’deki tiyatro camiasının heyecanla beklediği ödül töreninden bahsetmeden önce bu ödüllere bu anlamı yükleyen Afife Jale’nin verdiği mücadeleyi bilelim istedim.
I. Dünya Savaşı, Kuruluş Savaşı, Kuvâ-yi Milliye Mücadelesi gibi Türk tarihini derinden etkileyen dönemler yaşanırken, Afife Jale kendi savaşıyla kültür dünyamızın temelini emekle ve aşkla şekillendiriyordu. Afife’nin mücadelesi ne doğduğu ne de yaşadığı günden ayrı düşünülebilir.
25. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri bu gece Haliç Kongre Merkezi’nde, Ayşecan Tatari ve Edip Edip Tepeli’nin sunumuyla dağıtılacak.
Afife’de bu sene yarışacak adaylar ise şöyle:
YILIN EN BAŞARILI OYUNU
Cadı Kazanı (İstanbul Şehir Tiyatroları)
Fosforlu Cevriye (İstanbul Şehir Tiyatroları)
Tartuffe (İstanbul Şehir Tiyatroları)
1984 (Nilüfer Belediyesi Nilüfer Kent Tiyatrosu)
Kim Bu Ben (Tiyatro.İn)
YILIN EN BAŞARILI YÖNETMENİ
Engin Hepileri (Kim Bu Ben)
Murat Daltaban (1984)
Yelda Baskın (Fosforlu Cevriye)
Yiğit Sertdemir (Cadı Kazanı)
Yiğit Sertdemir (Tartuffe)
YILIN EN BAŞARILI KADIN OYUNCUSU
İpek Türktan (Bir Terennüm)
Özlem Zeynep Dinsel (Aşkın En Kısa Gecesi)
Özlem Zeynep Dinsel (Kızlar Ve Oğlanlar)
Selen Öztürk (Kırlangıç)
Yeşim Koçak (Tartuffe)
YILIN EN BAŞARILI ERKEK OYUNCUSU
Adem Mülazim (1984)
Hakan Gerçek (III. Richard: Niçin Yaptım)
Meriç Rakalar (Tek Kullanımlık Hikâye)
Murat Garipağaoğlu (Tartuffe)
Onur Ünsal (Kim Bu Ben)
YILIN EN BAŞARILI YARDIMCI KADIN OYUNCUSU
Ayşegül Uraz (Çember’in Anası)
Binnur Şerbetçioğlu (Fosforlu Cevriye)
Gizem Güçlü (1984)
Yağmur Damcıoğlu Namak (Fosforlu Cevriye)
Zeynep Göktay Dilbaz (Tartuffe)
YILIN EN BAŞARILI YARDIMCI ERKEK OYUNCUSU
Barış Ayas (1984)
Murat Kapu (Çember’in Anası)
Oğuzhan Ayaz (1984)
Tolga İskit (Çember’in Anası)
Tolga Yeter (Tartuffe)
YILIN EN BAŞARILI GENÇ KUŞAK SANATÇISI
Adil İrfanoğlu (Ceviz Ağacı)
Dilara Vural (Sipariş Listesi)
Hazal Arduç (Talihsiz Çocuk Parkı Yaralanmaları)
Kaan Kurtoğlu (Lav)
Yunus Eski (Talihsiz Çocuk Parkı Yaralanmaları)
YILIN EN BAŞARILI SAHNE TASARIMI
Barış Dinçel (Fosforlu Cevriye)
Barış Dinçel (Tartuffe)
Cem Yılmazer Burak Etöz (1984)
Gamze Kuş (Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
Metin Deniz (Cadı Kazanı)
YILIN EN BAŞARILI GİYSİ TASARIMI
Ayşegül Alev (Jekyll & Hyde)
Eylül Gürcan (Tartuffe)
Nihal Kaplangı (Cadı Kazanı)
Tomris Kuzu (1984)
Tomris Kuzu (Fosforlu Cevriye)
YILIN EN BAŞARILI SAHNE MÜZİĞİ
Emrah Can Yaylı (Cadı Kazanı)
Emrah Can Yaylı (Tartuffe)
Kenan Doğulu (Kim Bu Ben)
Oğuz Kaplangı (1984)
Oğuzhan Balcı (Fosforlu Cevriye)
YILIN EN BAŞARILI IŞIK TASARIMI
Cem Yılmazer (1984)
Cem Yılmazer (Kim Bu Ben)
Cem Yılmazer (Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
Kemal Yiğitcan (Cadı Kazanı)
Kemal Yiğitcan (Tartuffe)
YILIN EN BAŞARILI HAREKET DÜZENİ (KOREOGRAFİSİ)
İzmir Tenim (Sidikli Kasabası Müzikali)
Maral Ceranoğlu (Fosforlu Cevriye)
Özge Midilli (Tartuffe)
Seda Özgiş (Jekyll & Hyde)
Tan Temel (1984)