Share This Article
2025’in ilk yarısında yenilenebilir enerji kaynakları, küresel elektrik üretiminde ilk kez kömürü geride bırakarak dünyanın başlıca elektrik kaynağı haline geldi. Analistler, bu gelişmeyi küresel enerji dönüşümü açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriyor. Zira dünyanın elektriği nasıl ürettiği, iklim kriziyle mücadelede belirleyici öneme sahip. Enerji sektörü, küresel emisyonların en büyük kaynağı olmayı sürdürürken; temiz elektrik üretimi, ağır kirletici sektörlerden biri olan ulaşımın karbondan arındırılmasında da kilit rol oynuyor.
Rüzgâr, güneş ve batarya teknolojilerinin fosil yakıtlara kıyasla daha ucuz ve kurulumu daha kolay hale gelmesi, temiz enerjiye geçişin hızla ivme kazanacağına işaret ediyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın son raporuna göre küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin, önümüzdeki beş yıl içinde iki katına çıkarak 4 bin 600 gigawatt (GW) artması bekleniyor. Bu artış, Çin, Avrupa Birliği ve Japonya’nın toplam enerji üretim kapasitesine eşdeğer büyüklükte.
Uzmanlar net: Artık bundan geri dönüş yok.
Ancak bu hızlı gelişmeye rağmen, bazı uzmanlar çok daha büyük bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Enerji talebinin hızla artması nedeniyle birçok ülkede yenilenebilir kaynaklar, gezegeni ısıtan fosil yakıtların yerini almıyor. Bu durum, sera gazı emisyonlarının hâlâ yükseldiği ve her bir ek ısınmanın daha yıkıcı iklim etkilerine yol açtığı anlamına geliyor.
Onlarca yıl boyunca ekonomik büyüme uğruna atmosfere büyük miktarda karbon salan dünyanın en çok kirleten ülkeleri artık giderek daha fazla temiz enerjiye yöneliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri ekonomik gerçekler: Yenilenebilir enerji kaynakları hızla ucuzluyor. Özellikle düşük maliyetli güneş enerjisi, küresel ölçekte bir temiz enerji patlamasını tetikliyor.
Bu dönüşümde Çin başı çekiyor ve bazı uzmanlar ülkeyi “ilk elektro devlet” olarak tanımlıyor. Yenilenebilir enerji kapasitesi açısından Çin’e yaklaşabilen başka bir ülke yok. Geçen yıl Çin, yalnızca bir yıl içinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin şu anda işletmede olan toplam yenilenebilir enerji kapasitesinden daha fazla rüzgâr ve güneş enerjisi kurdu.
Yıl sonunda Çin’in toplam güneş ve rüzgâr kapasitesi 1400 gigawattı aştı ve bu da yalnızca başlangıç; ülke hâlihazırda 500 gigawattlık ek temiz enerji kapasitesi daha inşa ediyor.
ABD’de ise Başkan Donald Trump yönetimi temiz enerji projelerini engellemeye çalışsa da yenilenebilir enerji yatırımları gerilemedi. Rüzgâr ve güneş enerjisi tesisleri, ülkede devreye giren yeni enerji kapasitesinin büyük bölümünü oluşturmayı sürdürüyor. Ember verilerine göre ABD, yeni güneş enerjisi büyümesinde Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor.
ABD’deki mevcut yenilenebilir enerji patlaması, kısmen, Joe Biden döneminde sağlanan temiz enerji vergi kredilerinin sona ermeden önce bu teşviklerden yararlanmak isteyen şirketlerin yatırımlarından kaynaklanıyor. Ancak federal vergi kredileri olmasa bile güneş enerjisi, bataryalar ve kara rüzgârı, kurulumu en ucuz ve en hızlı enerji kaynakları arasında yer almayı sürdürüyor.

Hindistan’da yenilenebilir enerjide rekor
Bloomberg’ün raporuna göre, dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan da yenilenebilir enerji alanında yeni rekorlar kırıyor. Ülke, yeni güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesi ekleme hızında önde gelen gelişmekte olan ekonomiler arasında yer alıyor. Temiz enerjiyi destekleyen kapsamlı politikalara sahip Avrupa Birliği ise, on yılın sonunda enerjisinin yaklaşık yüzde 43’ünü yenilenebilir kaynaklardan üretmeyi hedefliyor.
Ancak bu tablo, gezegenin en büyük emisyon üreticilerinin fosil yakıtlardan tam olarak vazgeçtiği anlamına gelmiyor.
Bazı analizler, dünyanın en büyük karbon salımcısı olan Çin’de geçen yıl yeni kömür üretiminin son on yılın en yüksek seviyesine ulaştığını gösteriyor. Önümüzdeki on yıl için görece ılımlı bir iklim hedefi açıklayan Çin’in, özellikle hızla artan enerji talebi karşısında emisyonlarını ne ölçüde azaltabileceği belirsizliğini koruyor. Ember’in son raporu, ABD’nin de kömürle çalışan enerji santrallerine daha fazla yöneldiğini ve bunun küresel ısınmayı artıran emisyonları yükselttiğini ortaya koyuyor.
Hindistan ise hızla büyüyen ekonomisini desteklemek için fosil yakıtlara daha fazla başvuruyor. Avrupa Birliği’nde ise uzun süren kuraklık nedeniyle rüzgâr enerjisi üretiminin düşmesi ve hidroelektrik kapasitesinin azalması, bu yıl fosil yakıt üretiminde hafif bir artışa yol açtı.
Yenilenebilir enerjiye yönelen ülkeler
Dünyanın en büyük kirleticileri, ekonomik büyüklükleri ve geniş iklim ayak izleri nedeniyle küresel emisyonlarda belirleyici rol oynuyor. Ancak uzmanlara göre enerjiye aç, hızla büyüyen ve çoğu Küresel Güney’de yer alan daha küçük ekonomilerin kirlilik eğilimleri de en az büyük ekonomiler kadar kritik öneme sahip.
Güney Amerika, Afrika, Güneydoğu Asya ve Orta Doğu’da birçok ülke yenilenebilir enerjiye doğru güçlü bir geçiş süreci yaşıyor. Bu dönüşüm, çoğu durumda, temiz teknoloji üretiminde dünya lideri olan Çin’den gelen ucuz güneş panelleri, bataryalar ve rüzgâr türbini bileşenlerinin bölgeye akışına dayanıyor.
Norveç merkezli Rystad Energy’nin enerji makro araştırmalarını yöneten Lars Nitter Havro, bu durumu şöyle özetliyor: “Dünya bu ölçek ekonomisinden yararlanmaya başlıyor ve gelişmekte olan ekonomiler, bir sonraki enerji çağını gerçekten sıçrayarak yakalama fırsatı elde ediyor.”
Bunun çarpıcı örneklerinden biri Nepal. Birkaç yıl öncesine kadar ülkede neredeyse hiç elektrikli araç bulunmazken, Çin’den ithal edilen bataryalı araçların etkisiyle bugün satılan yeni araçların yaklaşık yüzde 76’sını elektrikli modeller oluşturuyor. Himalaya ülkesi, elektrik şebekesini besleyen bol hidroelektrik kaynakları sayesinde temiz enerjiye büyük ölçüde bağımlı bir yapıya kavuşmuş durumda.

Güneş enerjisinin durdurulamaz yükselişi
Bazı ülkeler şaşırtıcı derecede hızlı enerji dönüşümleri gerçekleştiriyor; güneş enerjisini öyle bir hızla büyütüyorlar ki bu kaynak, on yıllar değil, yalnızca birkaç yıl içinde kritik bir öneme kavuştu. Bu hızlı dönüşümde Pakistan, Şili, Yunanistan ve Macaristan öne çıkan ülkeler arasında yer alıyor.
On yıl önce Macaristan’da güneş enerjisi kapasitesi neredeyse yok denecek düzeydeydi. Ancak son yıllarda kaydedilen hızlı büyüme, ülkeyi beklenmedik bir başarıya taşıdı. Aşırı sağcı, otoriter bir hükümet tarafından yönetiliyor olmasına rağmen ülke, hükümet indirimleri ve gevşetilmiş düzenlemeler sayesinde hem çatı üstü güneş enerjisini hem de şebeke ölçeğindeki projeleri güçlü biçimde teşvik etti.
Şili, dünyanın en kuru bölgelerinden biri olan uzak Atacama Çölü’nde dev güneş enerjisi tesisleri kurarak güneş kapasitesini hızla artırıyor. Yunanistan ise Akdeniz’in tepelik bölgelerine ve ada yerleşimlerine kurulan güneş panelleri sayesinde son yıllarda dikkat çekici bir büyüme yaşadı.
En şaşırtıcı atılım Pakistan’dan
Belki de en çarpıcı büyüme, dünyanın en hızlı güneş enerjisi dönüşümlerinden birini yaşayan Pakistan’da görülüyor. Sadece altı yıl içinde güneş enerjisinin ülkenin enerji havuzundaki payı sıfırdan yüzde 30’a yükseldi. Bu, birçok uzmana göre bir dönüm noktası niteliğinde. Enerji dönüşümünün, geçmişte tahmin edilenden çok daha hızlı gelişmeye başladığına dikkat çekiliyor.
Ancak yenilenebilir enerji kapasitesini artırmak tek başına yeterli değil. Ülkelerin, yalnızca güneş parladığında ya da rüzgâr estiğinde elektrik üretebilen bu aralıklı kaynakları, enerjiyi depolayabilen batarya sistemleriyle daha iyi entegre etmesi gerekiyor.
Bazı analistler ise fosil yakıtların birçok bölgede tamamen ortadan kalkmayacağı konusunda uyarıyor. Rhodium’dan Pitt, “Pek çok fosil yakıt teknolojisi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir rol oynamaya devam ediyor ve 2050’ye kadar olan projeksiyonlarımızda bile büyüme gösteriyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının, emisyonları gerçekten azaltmak için ekonomik büyümeye ayak uydurması gerekiyor” diyor.
Rystad ise daha iyimser bir tablo çiziyor; çünkü yenilenebilir enerji çoğu zaman en ucuz seçenek hâline gelmiş durumda. Rystad’dan Havro, “Yerleşik ve değiştirilmesi zor bir fosil yakıt altyapısı olmayan ülkelerde bir sıçrama dinamiği görüyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.
Ember’den Wiatros-Motyka ise gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir enerji alanında dünyanın en büyük ekonomilerini geride bırakmaya hazır olduğunu ve temiz enerjide yeni bir çağın başladığını söylüyor: “Artık bunu durduramazsınız.”

