Share This Article
İntermezzo / Sally Rooney / Çev. Begüm Kovulmaz / Can Yayınları / S. 412 / Roman
Başka insanların talepleri bitmez, yalnızca çoğalır.
Hep daha karmaşık, daha zordur.
Bu da, diye düşünüyor, daha çok hayat, hayatın hep daha fazlası demenin bir başka yolu.
30’lu yaşlarındaki beyaz yaka avukat Peter gençlik aşkı Sylvia’yı sever ama onunla birlikte olması sağlık nedenlerinden ötürü mümkün değildir. O da teselliyi kendini uyuşturmakta ve üniversite öğrencisi Naomi’yle yaşadığı yüzeysel ilişkide arar. Kardeşi Ivan ise 22 yaşındadır ve sosyal açıdan beceriksiz, uyumsuz biridir.
Profesyonel satranç oyuncusu olan Ivan, satranç için gittiği bir şehirde sıkıntılı bir geçmişi geride bırakmaya çalışan Margaret’le tanışır ve hayatları iç içe geçer. Birbirine hiç benzemeyen iki erkek kardeşin arzu, çaresizlik ve olasılıklarla dolu yeni bir ara faslın eşiğindeyken gerçek sevgiyi ve hayatta anlam arayışını konu alan İntermezzo son yılların çok satan fenomen yazarı Sally Rooney’nin son başyapıtı.
Geleceğin Anıları / Elena Garro / Çev. Murat Tanakol / DeliDolu Kitap / S.288 / Roman
Çağdaş Latin Amerika edebiyatının en etkileyici ve sıradışı kalemlerinden Elena Garro’nun başyapıtı Geleceğin Anıları, Meksika Devrimi sonrasındaki toplumsal travmaları şiirsel bir dille, kolektif hafıza üzerinden ele alan kült bir metin.
Anlatısındaki döngüsel zaman geçişleri sayesinde gerçeği hayalle, korkuyu rüyayla kesiştiren bir dünya yaratan yazarın bu ödüllü romanı; zulüm ve inancı, tutku ve nefreti, birlik ve ihaneti, geçmiş ve geleceği, umut ve karamsarlığı bir arada yaşayan Ixtepec halkının anılarına tanıklık etmemizi sağlıyor.
İhanetinin kefaretini ödercesine aşkı uğruna “taşlaşan” bir kadının portresini de çizen kitap; arka planında 1910’lu yılların toplumsal ikliminden keskin manzaralar sunarken bir yandan da Meksika kadınlarının nasıl basmakalıp kimliklere, hatta kimliksizliğe mahkûm edildiğini gözler önüne seriyor.
Bir sabah Devrim patladı ve hepimiz için zamanın kapıları açıldı.
Dağın taşın dili olup konuşsa bir ülkenin ve bir dönemin yaralarına dair neler anlatır?
Savaşların ve yağmaların yorgunluğuyla uzun yıllar oradan oraya savrulan Ixtepec kasabasında, General Francisco Rosas ve askerlerinin yönetimi hâkim olur. Devrimin ardından siyasi düzen değişmiş, yaşanan toprak reformu sonrasında kasabalılar derin yoksulluğa ve karamsarlığa mahkûm edilmiştir. İşte böylesine karanlık bir dönemeçte kasabaya bir yabancı gelir ve devran değişmeye başlar…
Yabancının hiç olmadık birine âşık olması ve onunla Ixtepec’ten kaçması yakıcı ve yıkıcı olayların da ateşini körükler. Yeni düzenin din karşıtı karar ve eylemleri halkta karşılık bulamayınca huzursuzluk ve isyan kaçınılmaz olur. Asker ve halk arasında tırmanan gerilim, kasabanın seçkin ailelerinden Moncadaların çocuklarına kadar uzanır. Juan’ın askerler tarafından katledilmesi, Nicolás’ın mahkemede yargılanıp idamla cezalandırılması, Isabel’in ise General’e duyduğu aşk yüzünden hem ailesi hem de ahali tarafından hain kabul edilip dışlanması, taşları yerinden oynatır.
Kardeşi Nicolás’ı idamdan kurtaramayan Isabel, General’in kendisine verdiği sözü tutmamasının verdiği ıstırapla dönüşü olmayan bir kararın arifesindedir…
Taşa dönen Isabel’in ödediği bedelle bu sıcak toprakların ortak hafızasına mum diken roman, zamanın girdabında kaybolanların anılarını tarihe kazıyarak ölümsüzleştiriyor.
Nobelli yazar ve şair Octavio Paz‘ın, Elena Garro’ya “Sen benden daha yeteneklisin, yak onları lütfen…” dediği Geleceğin Anıları, alevlerin arasından kurtarılmasa az kalsın günümüz okurlarına ulaşamayacak ve Latin Amerika edebiyatına izini bırakamayacaktı.
Füg / Sheng Keyi / Çev. Serkan Toy / Dedalus Yayınevi / S.376 / Roman
Hanginiz benimle şiir konuşmaya layıksınız? Seradaki tomurcuklarsınız siz, anca konuşmayı bilirsiniz, hiçbir şey yapmazsınız başka, şiirin alevini gördünüz mü, kükremesini duydunuz mu? Hiçbiriniz şiirin ruhuna ve yaralarına dokunmadınız. Hiçbiriniz tatmadınız şiiri. Dünyanın maddi cazibelerinden yukarıda duran hiç kimse yoktur. Son büyük şairimiz asilce öldü. Gecenin içinde dikildi imanla. İşe yaramaz bilgilerle dolu işgüzarlardan başka bir şey değilsiniz siz.
Gerçek ile hayalin, özgürlük ile esaretin kesiştiği bir distopya…
Death Fugue, Sheng Keyi’den baskı altındaki toplumların karanlık yüzünü gözler önüne seren, insanların hayatta kalma mücadelesi verdiği, tuhaf bir diktatörlük altında şekillenen öksüz bir dünya tasviri… Gerçek, kuruntu, aşk, hakikat, delilik, zaman ve bellek üstüne kendi ülkesinde yayımlanamayan bir isyan mektubu…
Yuan Mengliu, geçmişte başarılı bir şairken, şimdilerde varoluşsal çıkmazında kaybolmuş, hayatında keskin dönüşler geçirmiş bir cerrahtır. Mengliu’nun içsel yolculuğu, ona hem bireysel özgürlüğünü hem de toplumun derin yaralarını sorgulatır. Sheng Keyi, toplumsal değişim, baskı ve bireyin isyan etme arzusu gibi evrensel temaları derin bir metafor ve şiirsel bir dille işlerken, cümleleriyle günümüz toplumuna keskin bir ayna tutuyor. Modern dünyanın huzursuzluklarını ve bireyin sisteme karşı mücadelesini anlamak isteyen herkes için çetin ve çarpıcı bir roman Death Fugue.
Bir Yazarınız Olmalı – 1 / Feridun Andaç / Butik Global Online / S. 504 / Roman
Türk edebiyatıyla dünya edebiyatının okurunu bulan yazarlarına dönük birer yazınsal portre denemesi…
Bir yanıyla modern edebiyatın oluşumunda iz bırakan yazarların edebi yolculuklarına dönük değerlendirmeleri içeriyor, diğer yanıyla da okura “sizin de bir yazarınız olmalı” sorusunu sorduruyor.
“İyi okur”luğun önünü açan mutlaka bir yazar vardır. Yazıda yolculuğu seçen her kişinin de bir yazara gitmesi, onu keşfetmesi, ondan el alması kaçınılmaz.
Çağına çağdaşlık eden, yazdıklarıyla yaşadıkları dönemin insan gerçekliğini yansıtan yazarların yazı/yaşam yolculuklarına bir bakışı içeriyor çizilen her bir portre. Yaşamla, yazıyla karşılaşmalar size kendi yazarınızı da keşfettirecek bir okuma yolculuğudur aynı zamanda.
Görünmeyen Cemaat: Mürideler – İsmailağa, Menzil, Süleymancılar / Filiz Gazi / Tekin Yayınevi / S.280 / İnceleme
Hikâyeleri yüksek siyasetin gölgesinde kalan kadın ve çocukların hayatı, ülkenin tepetaklak oluşundan azade değildi ve bütün dünyada olduğu gibi ilk etkilenecek onlardı.
Tarikatların kadınları nasıl hapsettiğini ve hem maddi hem duygusal emeklerini nasıl sömürdüğünü değil, aynı zamanda onlar için biriktirdiği sosyal sermayeyi, evlerinden çıkıp başkalarıyla görüşmelerini ve bir ağ içinde var olabilmelerini de sağlayarak bu sömürüyü nasıl görünmez kıldıklarını anlatıyor “Görünmeyen Cemaat: Mürideler”. Bu üç tarikatın da özellikle alt sınıflardan kadınları, kamu ya da özel sektörde çalışamayan, taşrada yalnız kalan ve ev işleri-bakım cenderesinden çıkamayan kadınları hedef alıp bünyesine katarak topluma nüfuz etme biçimini dile getirirken, kadının özne oluşuyla kat kat nesne kılınışı arasındaki ince yarıktan gerçek kişilerle röportajlar, yerinde gözlemler ve önemli sorularla geçiyor Filiz Gazi.
Kadının tarikatlardaki yerinin, bu yapılara niçin girdiklerinin, kız çocuklarına nasıl bir eğitim verildiğinin peşine düşen Gazi, bir yandan İslam coğrafyalarında kadın özgürlüğü meselesini farklı boyutlarıyla ele alırken, bir yandan da yoksul kadınlar için açılan bu alanın boğazımızı saran neoliberal politikalara nasıl hizmet ettiğine bakıyor.
Yeni Dünya Yeni Kurallar – Yaşam Zevkine Ulaşmanın Bugünkü Yolları / Vedat Milor / Kronik Kitap / S.272 / Kültür
Söyleyecek sözü olanların bir araya gelip, bir yandan yiyip içerken bir yandan söyleştiği sofraları düşünün. O masaları… İşte şimdi tam da oradasınız; Vedat Milor’un sofrasında. Bir farkla… Menümüzde bu sefer yemekler değil, hayata dair seçimlerimiz var.
Âdeta bir menüden yemek seçer gibi, her gün hayata ve yaşadıklarımıza dair çeşitli kararlar veriyor ve yolumuza devam ediyoruz.
Günümüz dünyasında ise bu menü kabardıkça kabardı, seçenekler hiç olmadığı kadar dallanıp budaklandı. Öyle ki alışkın olduğumuz bazı yollar artık çıkmaz hâle gelirken yeni rotalar tüm belirsizlikleriyle önümüzde belirdi.
Yeni kurallar, yeni oyuncular ve meslekler, yeni yaşam kültürleri.
Peki, baş döndürücü bir hızla değişen bu dünyaya nasıl ayak uyduracağız?
Geleceğimizle ilgili hâlâ planlama yapabilir miyiz? Nereye kadar?
Önümüzde serili binlerce imkân varken hangi seçimleri, neye göre yapacağız? Önceliklerimizi nasıl belirleyeceğiz?
Neleri korumak için nelerden vazgeçmeliyiz? Ufkumuzu nasıl genişletmeliyiz?
Bu yaşamı, kendimize ve başkalarına saygı duyarak, en zor koşullarda dahi vakarımızı koruyarak sürdürmeyi nasıl becereceğiz?
Yenal Bilgici sordu, Vedat Milor yanıtladı. Yaşam zevkinin bugünkü yollarına, çağımızda var olmak için gereken yetenekler setine, bu çağda insan kalmaya dair derinlikli bir sohbet…