Share This Article
Bağ / Onur Akyıl / Alakarga Yayınları / S. 120 / Öykü
“İşte kıymetli bir huzursuz. Neden yaptığını ve nasıl başladığını bilmiyor. Adam. Kendine bir görev vermiş, tüm zamanını buna harcıyor. Yiyip içmiyor neredeyse. Dünyayı kazıyor, kendine verdiği görev bu.”
“Bağ” kök salmak için büyük bir olay örgüsüne veya anlamı filizlendirmek için uzun açıklamalara çok fazla ihtiyaç duymayan öykülerden oluşuyor. Politik nüanslarla dokunan bu sihirli gerçekçilik çizgisinde Akyıl’ın öykücülüğünün gelişiminin gücünü rahatlıkla takip edebiliyoruz. Kitaptaki öyküler bir duyguyu yakalamakla kalmayıp, aynı zamanda sizi harekete geçiren, şiirsel ifade dönüşleriyle yeni anlam katmanları ortaya çıkarabilen bir düzleme sahip. Bu öykülerde hem farklı eskizlerin tekil bir duyarlılığa dönüştüğünü görüyor hem de her daim taze bir dille onları okuyabiliyoruz.
Benim Katı Yüreğim / Helen Garner / Çev. Darmin Hadzibegoviç / Yapı Kredi Yayınları / S. 104 / Öykü
Yaşlanmış anne babasını ziyarete gelen bir genç kadın, meraklı bir kız çocuğu, uzun yıllar boyunca görüşmemiş iki eski dost, hayal kırıklığıyla evine dönen bir kadın, evden eve sürüklenen bir müzisyen… Özleyen, kavga eden, mektup yazan, dertleşen, kuşak çatışması yaşayan insanlar…
Okur, Helen Garner’ın az sayıdaki ama ustaca fırça darbeleriyle yarattığı ve empatiyle yaklaştığı karakterlerin hayatına bir noktadan, bir olayın tam ortasından giriyor ve seçilmiş sıradan anların, içsel çatışmaların canlandırıldığı küçük sahneleri izledikten sonra da çıkıyor. Sakin ve zarif bir duyarlılıkla, gevezelikten uzak, açık ve dürüst bir anlatımla kaleme alınmış bu öyküler okurda başta fark etmediği derin izler bırakıyor.
Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm / Gökçer Tahincioğlu / İletişim Yayınları / S. 270 / Roman
Gerçekten hakikati bilmek istiyor musun? Peki hakikate ulaşmak mümkün mü?
“İnsanlar öldüğünde izlediği filmler ne olur bilmiyorum. Dinledikleri şarkılar, içlerinde biriken özlemler. Okudukları kitaplar boşa mı okunmuş olur misal? Bir kuş gibi çırpınan kalpleri, ısındıkları bahar güneşleri, ciğerlerine çektikleri taze çimen kokuları. İlk sonbahar yağmurlarıyla gizledikleri gözyaşları. Yalnızlıktan üşüdükleri kışlar, kederi gizlemek için saklandıkları çocukluk gülüşleri, sadece yalnız olmadıklarını düşündükleri için imrendikleri insanlar…”
“Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm”, kurmaca ile gerçeğin iç içe geçtiği bir yolculuğun hikâyesi. Sabahattin Ali cinayetini aydınlatmaya çalışan esrarlı bir yazarın, kendi hakikatini de aramasının, her durakta, her otelde, her gecede, her kentte cinayetin izleriyle birlikte kendinden ve hayatından eksik parçaları da bulmaya çalışmasının romanı.
Gökçer Tahincioglu, Sabahattin Ali cinayetinde bugüne kadar gün ışığına çıkmamış, cinayetle ilgili iddiaları doğrulayabilecek belgeleri ince ince örülmüş bir romanın parçası olarak açıklıyor.
Kayzer’in Hazine Avcıları / Jürgen Gottschlich, Dilek Zaptçıoğlu / Çev. Firuzan Gürbüz Gerholdt / Alfa Yayınları / S.304 / İnceleme
“Bergama Sunağı, Milet Pazar Yeri Kapısı, Babil Aslanları, Nefertiti’nin Büstü – Bunların hepsi bugün Alman müzelerinde hayran olduğumuz hazineler. Peki bu eserler nereden geliyor? Almanya’ya ne zaman ve hangi şartlar altında geldi? Dünyaca ünlü bu kültürel varlıkların gerçek sahipleri biz miyiz?”
Jürgen Gottschlich ve Dilek Zaptçıoğlu, arkeolojik kazıların tarihini ve bunların Alman İmparatorluğu’na taşınmasını, arşivler taranarak yapılan titiz bir incelemeye tabi tutuyor. Yağmalanan sanat tartışması şimdiye kadar daha çok Afrika ve Asya kolonilerinden gelen sanat eserleri hakkındaydı. Eski Osmanlı İmparatorluğu’ndaki arkeolojik buluntular üzerine bir kitap ilk kez sunuluyor. İade talebi kadar önemli olan soru şudur: Dünya kültür mirasını mümkün olduğu kadar çok insan için nasıl erişilebilir hale getiririz?
Fotoğrafların Anlattığı / Christine Ulivucci / Çev. Zehranur Yılmaz Kahyaoğulları / İş Kültür Yayınları / S. 240 / Araştırma-İnceleme
Neden bazı insanlar tüm zamanlarını çevrelerinin fotoğrafını çekerek geçirirler? Fotoğraflar neden bazı ailelerde daha göz önündeyken başka ailelerde ortada görünmez? Fotoğraflar ailemizin bilinçdışıyla ilgili neleri açığa vurur?
Aile fotoğraflarını, otoportreleri, tatil, ev ve manzara fotoğraflarını okumayı öğreten Christine Ulivucci, görüntülerin mahrem sırlarımızı ve yaralarımızı nasıl içinde barındırdığını ve bizi nasıl iyileştirebileceğini gösteriyor.
Bu Ev İşlerini Kim Yapıyor Kuzum? / Leyla B. Ata, Bahar Emgin, Defne Karaosmanoğlu / İdealkent Yayınları / S. 424 / İnceleme
Bu çalışma Türkiye’nin modernleşme tarihini, ev teknolojileriyle ilgili anlam ve söylemlerin değişimi ve dönüşümü üzerinden inceliyor. Her dönemin hâkim söylemini açığa çıkarmaya çalışırken, bu hâkim söylemi yekpare ve sabit olarak düşünmek yerine, paradokslarıyla, karmaşıklığıyla ve dinamik yapısıyla düşünüp anlamaya çalışıyor.
Toplumsal cinsiyet ve teknoloji arasındaki ilişkiyi yeniden kurarak, Türkiye’deki elektrikli ev teknolojilerinin toplumsal tarihini ve kadınların gündelik hayatlarındaki modernleşmenin izini medya içerikleri aracılığıyla açığa çıkarmayı hedefliyor.
1930-2020 yılları arasında çeşitlenerek ülkeye giren elektrikli ev aletlerinin kadınların gündelik hayatlarında yarattığı değişimi, bu değişimin ev içi iş bölümüne ve ev işinin tanımlanmasına etkisini ve tüm bunların modernleşme anlayışındaki yerini çeşitli ulusal gazeteler ve ekleri; kadın, yemek ve bilim ve teknik dergileri; TV reklamları; filmler; elektrikli ev aleti üreten çeşitli firmaların sosyal medya hesaplarını inceleyerek değerlendiriyor ve elde edilen verilerin analizini kronolojik bir hat izleyerek sunuyor.
Bu inceleme yapılırken toplumsal cinsiyet rolleri ve bunun hanedeki yansımalarının yanı sıra Cumhuriyet yönetiminin kuruluşundan bu yana farklı biçimlerde üretilmeye devam edilen modernlik algısı, modernleşme pratikleri ve bununla bağlantılı ikilikler (Batılı-Doğulu, varsıl-yoksul gibi) üzerinde duruyor.
Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, ocak, elektrikli süpürge, küçük ev aletleri gibi ev teknolojilerinin haneye dahil oluş hikâyesi, ne tür söylemler ve vaatlerle (ve hangi) kullanıcılarla buluşturuldukları, bu esnada toplumsal yapıda meydana getirdikleri değişiklikler bu kitabın temel izleklerini oluşturuyor.