Share This Article
Çiçeğin Ruhu: Noh Tiyatrosunun Klasik Öğretileri / Zeami / Çev: Naoki Yamamoto, Rümeysa Taşkın / S. 80 / İthaki Yayınları / Japon Klasikleri
14. yüzyılda ortaya çıkan ve bugün hâlâ icra edilen Japon performans sanatı “Noh”un kurucusu Zeami ondan fazla oyunun yanı sıra Noh oyuncuları için birçok tez kaleme aldı. Yazdıkları arasında en önemlisi olan ve 1400 ile 1418 yılları arasında kitaplaştırdığı Çiçeğin Ruhubaşta sadece Zeami’nin tiyatro topluluğunca nesilden nesle aktarılarak gizli tutulsa da açığa çıktığı 19. yüzyıldan sonra Noh oyuncularının el kitabı olarak kabul gördü.
Akira Kurosava’nın yönetmenlik tarzında da büyük etkisi olan “Çiçeğin Ruhu”nda Zen Budizmi üzerine aldığı geniş kapsamlı eğitimden, klasik Japon edebiyatından ve aristokrat yaşam tarzından yararlanan Zeami, hem samuray sınıfı için ortaya çıkan ve ilkelerinin çoğu dövüş sanatlarının ilkelerini de yansıtan Noh tiyatrosunun prensiplerini açıklıyor hem de bir sanatçının nasıl yaşaması gerektiğini inceliyor.
Hiçliğe Açılan Pencere / E. M. Cioran / Çev: Işık Ergüden / S. 174 / Sel Yayınları / Edebiyat
Kendini “ihtimal fanatiği” olarak tanımlayan E. M. Cioran, sürgün yaşamının doğurduğu azaba çare işlevi gören kalemini saplantılarını yatıştırmak ve hıncını dindirmek için oynatır. Politik görüşlerini aşındıran savaş sonlanmışken, yenilgiden ibaret gördüğü kaderinin yarattığı buhranın ana motifleri Cioran külliyatında yeni yeni belirmeye başlar.
Cioran, 30’lu yaşlarının keskin virajında yeni bir yol tutmaya, köksüzlük yoluna girmeye kendini mecbur gördüğü, felsefi “kabiliyetinin” sinik ve kuşkucu bir pus içinde buhar olup uçtuğu dönemde, Paris sokaklarının isimsizleri arasında dolaşır ve küçük otel odalarında Hiçliğe “Açılan Pencere”nin iskeletini oluşturacak yüzlerce okunaksız sayfa karalar.
Kırlangıçlar Gibi Geldiler / William Maxwell / Çev: Çiğdem Erkal / S.144 / Jaguar Kitap / Roman
Daha önce “Hadi, Yarın Görüşürüz” adlı kitabıyla tanıdığımız ve birçok büyük yazarı başarıya ulaştıran editörlüklerinden dolayı “yazarların yazarı” olarak da bilinen William Maxwell’in “Kırlangıçlar Gibi Geldiler” romanı Çiğdem Erkal’ın İngilizce aslından çevirisiyle karşımızda. Adını William Butler Yeats’in bir dizesinden alan “Kırlangıçlar Gibi Geldiler”, 1918 yılı ABD’sinde geçen bir aile öyküsü.
I. Dünya Savaşı bitmiştir ve sonrasında patlak veren İspanyol gribi her yeri kasıp kavurmaktadır. Illinois’da yaşayan iki çocuklu Morison ailesinin trajediler ve umutlarla dolu yaşamı bu kez yeni bir sınavdan geçecektir. Ailenin bu salgın ve kapanma günlerinde yaşadıklarını tüm gerçekliği ve derinliğiyle ele alan William Maxwell, yaşamın ancak romanlarda keşfedilebilecek yanlarını bu eserinde ustalıkla gösteriyor.
İslamo-Faşizm / Merdan Yanardağ / S. 184 / Kırmızı Kedi Yayınları / Siyaset
Türkiye’de siyasal islamcı iktidarın uyguladığı faşist yaptırımlardan söz ederken, dikta rejimin ideolojik ve tarihsel kaynaklarını da mercek altına alan Merdan Yanardağ, siyasal islamcı hareketin/ iktidarın nasıl faşizme evrildiğini, Türkiye’yi sürüklediği dikta rejiminin ideolojik ve tarihsel kaynaklarını, kitle temelinin özelliklerini, ekonomik ve sınıfsal dayanaklarını inceliyor.
Kitabıyla ilgili açıklama yapan Yanardağ, “Gericilik ile hesaplaşmasını tamamlayamayan ve devrimini yarım bırakan toplumların karşılaştığı sorunlarla mücadele ediyoruz. İhanete uğrayan bir devrimin yol açtığı tarihsel ve sosyolojik sorunlar adeta nefes alamaz hale getiriyor. Modern Türkiye, yolun sonuna gelmiş durumda; ya gericiliğe bütünüyle teslim olacak ya da yeniden tarihsel ilerleme kanalına dönecek. Türkiye yoluna böyle devam edemez” ifadesini kullanmıştı.
Tarih / Bernard Lewis / Çev: Fatih Yücel / S.96 / Kronik Kitap / Dünya Tarihi
Uluslar kimi zaman, göz ardı edilmiş ya da unutulmuş kaynaklarda yeni bir geçmiş bulurlar. Bu yeni geçmişi hatırlarlar, yeniden canlandırırlar ve kendi tarihleri olarak benimserler. Kimi zamansa çeşitli amaçlar gözeterek yeni baştan bir tarih kurgularlar. Bu yeni geçmişleri üzerinden bugün ve yarına ilişkin bir gündem kurarlar. Tarihi “gerçeklik” işlevsel bir amaç gözetilerek kullanılır hale getirilir. Tüm bu süreç modern ve Avrupalı bir şeydir.
Eskiler genel itibarıyla bugün bizlerin tarihe atfettiğimiz şekilde bir önem vermemektedir: Tarih ancak yaşanmış ve bitmiş, yalnızca kendisinden ibret alınacak bir şey olarak geride durmaktadır. Oysa artık, yaşanmış -veya hiç yaşanmamış- bir geçmiş, bugüne getirilebilir ve geleceğin temeli olabilir. Lewis İranlıların Pers kökenlerini yeniden keşfinden, Filistin topraklarına göç eden Yahudilerin savaşçılıklarını ön plana çıkaran tarihi olayların peşine düşmelerine; Kudüs’ün Yahudilerce ele geçirilmesinin ardından İslam dünyasında rağbet görmeye başlayan Haçlı Seferleri anlatılarından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla çeşitli geçmişler arasında bir seçim yapmak durumunda kalan Türklere kadar birçok güncel örnekle yeni baştan inşa edilen tarihleri inceliyor.
Şiddet ve Eleştirel Düşünce / Der: Brad Evans, Terrell Carver / Çev: Çiğdem Çidamlı / S. 256 / Dipnot Yayınları / Siyaset
Şiddet özellikle insani nitelikli bir sorun mudur? Günümüzde çevreye yönelik yıkıcılık veya önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşanan ölümler neden şiddet terimleriyle ifade edilmektedir? Bugün varoluşun kıyısında, bitmek bilmez bir olağanüstülük ve kırılganlık durumunda yaşamak zorunda bırakılanlara nasıl daha iyi kulak kabartabiliriz?
Şiddet konusuyla ilgili eleştirel düşünceye anlaşılabilir bir giriş sunan” Şiddet ve Eleştirel Düşünce”, Hannah Arendt’ten Frantz Fanon’a, Michel Foucault’dan Slavoj Žižek’e kadar önde gelen düşünürlerin bu sorulara verdikleri yanıtları inceliyor. Şiddet ve Eleştirel Düşünce, çağdaş siyasi, felsefi, sosyolojik ve kültürel araştırmalar üzerindeki etkileri devam eden birçok ünlü düşünürün konuyla ilgili çalışmalarına nüfuz etmeyi sağlayan kolay anlaşılır bir rehber ve temel bir kaynak olma niteliğinde.