Share This Article
12 Eylül 1980 askeri cuntasının yarattığı tahribattan ağır şekilde etkilenen Türkiye solunun kendine geldiği ilk seçim, 1989 yerel seçimleriydi. Güçlü ANAP iktidarı karşısında eriyen sosyal demokratlar, 1983 genel ve 1984 yerel seçimlerinde varlık gösterememişti.
80’lerin ortalarında siyasal ortamın görece özgürleştiği ve sivil toplumun yeniden canlanmaya başladığı günlerde, ANAP ile cisimleşen “yozlaşmış” siyaset kurumu hızla güç kaybediyordu. Böylesi bir ortamda Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP), 1973 ve 1977 yerel seçimlerinde altısı büyükşehir olmak üzere, toplam 40 kentte belediye başkanlığını kazandı.
Bu açıdan 1989 yerel seçimleri “Özalizm” olarak da adlandırılan bir dönemin sona ermesinin ilk işaretini veren seçim olma özelliğiyle siyasal tarihimizde yer almıştı. Anavatan Partisi (ANAP)/Turgut Özal İktidarının, hayli popüler olduğu düşünülen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedreddin Dalan, bütün kamuoyu araştırma şirketleri ve medya tarafından favori gösterilmesine rağmen ana muhalefet partisinin, neredeyse hiç bilinirliği olmayan adayı Nurettin Sözen karşısında seçimi kaybetmişti.
Beklenmeyen bu seçim sonucunun doğurduğu büyük şaşkınlık neticesinde, üç seçim dönemi kazanan ANAP/Özal iktidarı önemli bir güven kaybı yaşayarak ilk genel seçimleri kaybetmiş ve devam eden süreçte ANAP siyasal etkisini büyük ölçüde yitirmişti.
1989 yerel seçimleri öncesinde dönemin bütün araştırma kurumları, Bedrettin Dalan’ın açık ara önde olduğunu ortaya koyan araştırmalar yayımlıyordu.
Sözen sürprizini bildi
Dönemin en büyük ve yabancı ortaklı araştırma şirketi tarafından yapılan kamuoyu yoklaması sonuçlarına göre ANAP adayı Bedrettin Dalan, SHP adayı Nurettin Sözen’in 19 puan önünde gösteriliyordu.
Birçok araştırma kurumunun anketleri de benzer sonuçları yayımladı. Sadece, Yönelim Araştırma yüzde 2 puan farkla Sözen’in kazanacağını gösteren bir anket sonucuna ulaşmıştı.
Bedreddin Dalan
Seçim sonuçları şöyleydi:
SHP adayı Nurettin Sözen yüzde 35,95 oyla seçimi kazanırken ANAP adayı Dalan yüzde 26,12; DYP adayı Vural Arıkan yüzde 13,86; DSP adayı Mukbil Zırtıloğlu yüzde 12,22 ve Refah adayı Bahri Zengin yüzde 10,48 oy aldı. Sözen’in kazanması basında sürpriz olarak değerlendirildi.
Yönelim Araştırma bu kamuoyu araştırmasını dönemin gazetelerinden birisi için yapmıştı. Şirket sonucu gazete patronunun masasına koyulunca patron gözlerine inananmış ve kararsızların oyunu Dalan’ın oylarına ekleyerek mevcut belediye başkanını seçimin müstakbel galibi olarak göstermişti.
‘Aydın doğru düşünmekle yükümlüdür’
Günümüzde dünyadaki seçim manipülasyonları dikkate alındığında çok basit ve masum bir örnek gibi kalacak olan bu olaya bugünden baktığımızda, kamuoyu araştırma şirketlerinin sayıca fazlalığı sebepleri daha anlaşılır hale getiriyor.
Konuya vakıf olmak isteyenler gazete arşivlerinden bu olayların ayrıntılarına ulaşabilir.
Kamuoyu araştırmaları “bilineceği bilme” uğraşıdır. Geçmiş çağlarda kahinlerin yaptıklarının, sosyolojik ve matematiksel bir modellemeyle günümüz koşullarında yapılanıdır bir bakıma… Elbette önemli bir farkla, eski çağların kehanetleri yarı dinsel bir uğraşken, günümüzde kamuoyu araştırmaları bilimsel ve metodolojik temele sahip olması gereken ve aydın sorumluluğu taşıyanlar tarafından hayata geçirilmesi arzulanan bir faaliyettir.
Nurettin Sözen
Ülkemizdeki siyasal gelişmenin evreleri üzerine Bilineceği Bilmek adlı kitabı kaleme alan Prof. Dr. Mete Tunçay, kitabının girişinde “Aydın, düşünmekle ve doğru düşünmekle yükümlüdür. Doğru düşünmek ise her şeyden önce insanın temeldeki birliğini görmeyi ve insanla ilgili bütün sorunları bir önem sırasına koymayı gerektirir. Bu sıra bir anlamda demokratik olmak zorundadır,” der ve devamında şunları ekler:
“Oysa işin içine bir kimsenin kendi çıkarları girince, özel sorunlar daha ağır basmak eğilimi gösterir.”
Günümüzde çokça tartışılmayan bir kavram olarak aydın sorumluluğu, toplumsal karar süreçlerinde belirleyici etki taşımasa da sonuç olarak doğruyu savunma anlamında bir gerekliliktir.
Konumuza dönecek olursak, 1989 yerel seçimlerinde “servis verdiği” gazete patronunun eğilimlerine ve piyasadaki diğer kamuoyu şirketlerinin toplumu yönlendirme gayretlerine rağmen, elde ettiği sonuçları kamuoyu ile paylaşmaktan çekinmeyen Ali Eşref Turan’ın ardında bıraktığı iki kitap bilinmeyi hak ediyor.
Boğaziçi’nden ODTÜ’ye
2013 yılında kaybettiğimiz Ali Eşref Turan, cumhuriyetin en acılı kuşaklarından sayılan ve gençlikten olgunluğa hızlı geçiş yapan ‘47 doğumlulardandı. Boğaziçi Üniversitesi adını alacak olan Robert Kolej Yüksek Okulu’nda ekonomi eğitimi aldı.
Bu eğitimi daha sonra İstanbul Üniversitesi’nden aldığı doktora derecesiyle tamamlayan Turan, DİSK’e bağlı Türkiye Maden-İş Sendikası’nda (şimdiki Birleşik Metal-İş) Araştırma Dairesinin kurucularındandı.
Maden-İş Araştırma Dairesinden sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışan Turan, YÖK uygulamalarını protesto ederek bazı arkadaşlarıyla birlikte üniversiteden ayrılmıştı.
1987’de Yönelim Araştırma şirketinin kurucularından olan Turan, 1990’dan yaşamının sonuna kadar, aralıklarla Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde de istatistik ve araştırma dersleri verdi.
Araştırma ve istatistik dünyasında ilkelerinden ve dünya görüşünden taviz vermeden ayakta kalabilmiş Turan bugün baskıları tükenmiş iki kitabın sahibi.
Gözden kaçırılmaması gereken iki kitap
Yaşamının son yıllarında ders verdiği Bilgi Üniversitesi’nin yayınevi tarafından basılmış iki eseri Türkiye’de Seçmen Davranışı ve Türkiye’de Yerel Seçimler bugün baskısı tükenmiş ve ancak sahaflarda bulunabilen kitaplardır.
Meslekten bir ekonomist olarak ülkesini ve halkını anlamaya odaklanmış bir bilim insanının çok genel bir sınıflamayla seçim sosyolojisi alanında değerlendirilebilecek bu iki eseri günümüzde de güncelliğini sürdürmekte.
Dünya yazınında biyografi yaygın bir türdür ancak ülkemizde bu alan büyük oranda ihmal edilmiş durumda. Oysa biyografi yazarın/bilim insanının anlam dünyasını ve önceliklerini keşfetmede büyük yarar sağlar.
Anketlerin ve onların güvenirliklerinin fazlasıyla tartışıldığı günümüzde, unutulmaya yüz tutmuş büyük bir aydın ve kamuoyu araştırmacısı Ali Eşref Turan’da ve eserlerinde de benzer bir gereksinimi fazlasıyla hissediyoruz.