Muhafazakâr bir dünyanın içinde yetişen, kimliklerini ve hayat görüşlerini topluma ve en yakınlarındakilere kabul ettirmeye çalışan kadınların hikâyelerine yer vermek istedik. ‘İnançlarını yitiren’ ve başörtülerini çıkaran kadınlara kulak verdiğimiz bu röportajlarda, birbirinden farklı hayatlar yaşayan kadınların hikâyelerine gelin birlikte bakalım…
1960’lardan bugünlere toplumun giderek kutuplaştığı, ciddi bir ideolojik kamplaşmanın ete kemiğe büründüğü Türkiye’de seküler-muhafazakâr tartışmaları “başörtüsü” başlığında düğümlenip kaldı. Tüm kılık-kıyafet tartışmaları “kadınlar” üzerinden yürütülürken laiklik aracılığıyla devleti irticai faliyetlerden koruma görevi, din aracılığıyla “islami temelleri” koruma görevi kadınların üzerine yükleniyor. Geride bıraktığımız süreci hatırlamaya ihtiyacımız var. Peki ama bugünlere nasıl geldik?