Share This Article
Uzaklaşan seslerin, solgun sokakların arasında; şehirle bağımız inceldiğinde, toplumsal derinlik ve kültürel dokular belirsizleştiğinde; müzik, ses, kolektif ân devreye giriyor ve yeni bir tür soluk ortaya çıkıyor. İstanbul’un simge semtlerinden Beyoğlu, tarihsel katmanlarının, sokaklarının, binalarının, yâni büyük ölçekte hafızasının içinde hatırlanmayı bekleyen “paylaşım alanları” barındırıyor. Bu alanlar — şehirli yaşamın akışında çoğu zaman görünmez hâle gelebilir — ancak tekrar devreye girdiğinde, sadece bir mekân değil; bir deneyim, bir eylem, bir topluluk haline bürünüyor.
14–15–16 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek bu yılki ikinci edisyonuyla Beyoğlu Caz Festivali, tam da bu ruhu çağırıyor. “Mahalle, bu yıl da hem sahne hem de izleyici olarak yaşayan bir aktöre dönüşecek” çağrısı, sadece bir hedef değil metaforik bir davet.Çünkü bu, insanların mekâna ve seslere yeniden katılımını, sadece oturup dinleyen değil, sesin içinde varolan, nefes alan bir izleyici profili yaratmayı amaçlıyor.
İstanbul’un kültürel hayatında bir nefes
Beyoğlu, İstanbul’un ekonomik ya da mimari ağırlığından ziyade, kültürel çeşitliliğinin somutlaştığı bir semt. Farklı halkların, sanatçılarının, bağımsız mekânlarının ve sokaklarının geçiş noktalarıyla örüldüğü “otantik” bir yapı. Böyle bir dokuya bir caz festivali yerleştirmek, rastgele bir etkinlik teklifinden ziyade “kent – sanat – topluluk” üçgeninin yeniden var edilmesi anlamını taşıyor. Çünkü caz yalnızca bir müzik değil; doğaçlamanın hareketi, bireyin kolektif ritme açılması, risk alması ve anın ruhuyla buluşması… Beyoğlu’nun sokaklarında yürümekle sahnedeki doğaçlama arasında aslında bir fark yok; düşündüğünüzde güçlü bir bağ olduğunu göreceksiniz.

Türkiye’de ilk konserlerini gerçekleştirecek buekipler arasında; Fransa’dan Adèle Viret, Norveç’ten tuvahalseband, Birleşik Krallık’tan Knats ve Almanya’dan Immerweiter yer alacak.
Renklerin solduğu bir dönemdeyiz. Kentlerde mekânlar homojenleşiyor, bireysellik kitleleşiyor ve neşeyi barındıran ‘sürpriz’ de giderek azalıyor. Böylesi durumlarda kültürel etkinlikler, yalnızca bir eğlence aracı değil, bir yeniden canlanma, bir hafıza tazeleme, bir toplumsal dokuyu onarma aracına dönüşüyor. Beyoğlu Caz Festivali, bu bağlamda “ulaşılabilir iyi müzik” sunmuyor; sokaktaki insanla müzik arasında doğrudan bir köprü kuruyor. Atölyeler, paneller, seminerler… Tüm bunlar sadece dinleyici olmayı değil, sanatseverlerin üretim sürecinin içinde yer almasını hedefliyor. Yabancılaşmayı ortadan kaldırıyor!
Bu buluşmanın değerini belki şöyle özetleyebiliriz: Caz, çoğu zaman lüks bir salon konserine indirgenebilir. Ancak burada semtin kendi gündeliklik enerjisi devreye giriyor. Yerel ve uluslararası sesler yan yana, sırt sırta… Genç üretimler ve deneyimliler bir arada. Böyle düşündüğünüzde festival aynı zamanda bir toplumsal ritim önerisine dönüşüyor. En nihayetinde Beyoğlu’nun tarihsel belleği, bugünle ve yarınla buluşuyor.
Fransa’dan Norveç’e uzanan ritimler
Bu yılki festivalin küratöryel programı kapsamında sahne alacak genç ama yetkin sanatçılar da bu büyük amaçla uyum içinde. Beyoğlu Caz Festivali 2025 Bülten
Programın bu yılki konuğu, New York merkezli İsviçreli sanatçı Maria Grand… Grand, süreç boyunca yerel müzisyenlerle birlikte stüdyo seansları yapacak, mahalleyi ve şehri keşfedecek; bu karşılaşmalardan doğan yeni eserlerini festival kapsamında gerçekleşecek özel bir performansta dinleyiciyle paylaşacak.
Yarının headlinerlarını İstanbul’a taşıyan küratöryel program Beyoğlu Emerging International (BEI), farklı ülkelerden yükselen genç sanatçıları özenle tasarlanmış samimi sahnelerde müzikseverlerle buluşturuyor. Program, Beyoğlu’nu kendi sosyo-kültürel reflekslerine ve tarihine yakışır biçimde yeni üretimlerin kalbi hâline getirmeyi hedeflemekte.
Türkiye’de ilk konserlerini gerçekleştirecek bu ekipler arasında; Fransa’dan Adèle Viret, Norveç’ten tuvahalseband, Birleşik Krallık’tan Knats ve Almanya’dan Immerweiter yer alacak.
Adèle Viret (Fransa)
1999 doğumlu Fransız çellist, besteci ve doğaçlamacı Adèle Viret, klasik kökeninden jazz ve dünya müziğiyle kesişen bir üretim alanına geçiş yaptı. Kurduğu Adèle Viret Quartet ile Close to the Water adlı ilk albümünü yayınladı ve eleştirmenlerin dikkatini çekti. Bu festivalde, klasik çello tınısının özgür doğaçlamayla buluştuğu bu genç sanatçının İstanbul’da sahneye çıkıyor oluşu oldukça önemli.
tuvahalseband (Norveç)
Festivalin ikinci edisyonun en özel konuklarından biri Norveç’ten geliyor. Jan Bang ve Erik Honoré tarafından kurulan PUNKT Festivali, doğaçlama kültürünü müzik teknolojileriyle buluşturan eşsiz formatıyla, dünyanın en özgün caz ve remiks festivallerinden biri olarak Beyoğlu’na konuk oluyor.
Performansların önce “orijinal konser” olarak icra edilip, ardından kaydedilen bu konserin “PUNKT Canlı Remiksi” şeklinde ikinci kez sahnede dönüştürüldüğü bu benzersiz yapıda, yerel caz sahnesinin güçlü isimlerinden Tamer Temel’in müziği Norveçli ekip tarafından anlık olarak yeniden şekillendirilecek.
Knats (İngiltere)
Newcastle’ın sokak çocukları Knats, iki yakın arkadaş – basçısı Stan Woodward ve davulcusu King David‑Ike Elechi – öncülüğünde “Geordie Jazz” etiketiyle sahneye çıkıyor. Albümde yer alan Tortuga (For Me Mam) gibi eserlerde, groove, melodik yapı ve özgür doğaçlama iç içe geçmiş durumda.
immerweiter (Almanya)
Berlin merkezli oluşum, piyanist-besteci Julius Windisch’in rehberliğinde “duraklama yok” mottosuyla hareket ediyor. Albümlerinden biri olan In Its Own Pace (Kendi hızında) bu anlayışı yansıtıyor. Türkiye’de müzikseverlerin karşısına ilk kez çıkacak bu topluluk, festivalin doğaçlama ile üretim arasındaki köprüsünü pekiştiriyor.
Etkinlik takvimi
İlk senesinde Beyoğlu’nun en sosyal ve öğrenci dostu festivallerinden biri olarak öne çıkan Beyoğlu Caz Festivali, “Ulaşılabilir İyi Müzik” mottosuyla ikinci yılında da özgün, paylaşım odaklı bilet modelleri geliştirmeyi sürdürüyor.
Bu kapsamda hayata geçirilen Öğrenci Dostu Bilet Sistemi ile, tüm biletli etkinliklerin üçte biri ücretsiz olarak öğrencilere ayrılacak.
Kişi başı bir biletle sınırlı olacak ve etkinlik kapasitesine göre sayıca değişiklik gösterebilecek bu kontenjan, Urban Kafe’de kurulacak Beyoğlu Caz Festival Ofisi’nden, festival günleri boyunca 12.00–16.00 saatleri arasında teslim alınabilecek.
Beyoğlu Caz Festivali, Beyoğlu’nun sadece bir semt değil; cazın, doğaçlamanın, üretimin, paylaşıma açık bir ruhun mekânı olduğuna dair bir çağrı yapıyor. Renkler solduğunda müzik o coğrafyaya yeniden renk kazandırıyor: titreşimlerle, insanlarla, mekânla ve anlarla… Ve bizler, ritmin içinde elbette ki bu değişimin bir parçası olabiliriz.

