Share This Article
Édouard Levé, 2007’de yayıncısına bir dosya bırakıp on gün sonra, kaleme aldığı metindeki gibi kendisini öldürünce edebiyat dünyasında intihar yeniden gündeme gelmişti. Antik Yunan’dan Roma’ya, Ortaçağ’daki vakalara ve buğulu filozof Pascal’a dek pek çok isim intihar meselesine yoğunlaşmıştı fakat zirve noktası Albert Camus’ydü.
Yaşamı sorgulatan “basit kaygı” diyordu Camus, “Hayat yaşanmaya değer mi?” diye sorduruyor insana ve anlamsızlıkların kapısını aralıyor. Ona göre “değer yargılarını ortadan kaldıran” bu problem, saçmayı duyumsattığı kişiye intiharın yolunu açıyor. Başka bir deyişle insan, “yaşamın tersi ve düzü arasında seçim yapma durumunda kalınca hiçlik bilinciyle yüzleşiyor.” Sonuçta saçmayı (absürdü) yok etmeye yönelerek kendini ortadan kaldırıyor.
Simon Critcheley, intiharın bir eylem babında hayli “geveze olduğunu” ancak kişinin kendini öldürene dek son derece “ketum davrandığını” söylemişti İntihar Üzerine Notlar’da. Hume’un “hayattan emekli olma” dediği intihar, Critcheley’e göre “yaşamın ağırlığına karşı ölümün hafifliğinin baskın gelmesiyle” yakından ilişkiliydi. Yazar, herhangi bir keder veya geleceği mahveden geçmiş yüzünden söz konuasu hafifliğe kendisini kaptıranlardan hareketle bir uyarıda bulunmuştu:
Hayatın anlamının ne olduğunu sormak bir hatadır; basitçe bunu sormaktan vazgeçmemiz gerekir. O büyük vahiy asla gelmeyecek.
2yaka, her pazar haftanın öne çıkanlarını e-posta kutunuza taşıyor.
Critcheley’nin bahsettiği vahye takılıp kalan, geçmişin hayaletleriyle kavgaya tutuşup gelecekten umudu kesenlerin farklı yöntemlerle ve çeşitli anlamlar yükleyerek gerçekleştirdiği eylemin özneleriyle birlikte, bu eyleme kafa yoranları inceleyen Eric Volant, İntiharlar Sözlüğü’nde, gönüllü ölümü edebî, felsefi ve ahlaki yönleriyle çözümlerken hem vakaları, onlarla bağlantılı kavramları ve kurmaca eserleri hem de buna dair fikir üretenleri A’dan Z’ye sıralıyor.
‘Bir umutsuzluk çığlığı’
Volant, pek çok başlıkta incelediği intihar eylemine ilişkin bilinmezlikleri, ulaşıldığı düşünülen bilgi ve yöntemleri maddeleştirirken çalışmasının diğer ölüm ve intihar sözlüklerinden farkını açıklıyor:
O yapıtlar intiharla ilgili ya da intihar fenomenini aydınlatmaya yönelik birtakım bilgiler içeriyor ama konularının daha genel (ölüm, yaşlılık) ya da tersine daha kısıtlı (intihar edenler) olması nedeniyle intihar olgusuna bağlanan kuramlara ve uygulamalara yeterince yer vermiyor. İşbu İntiharlar Sözlüğü böyle bir boşluğu dolduruyor. Fransızca konuşulan âlemin edebî ve felsefi kaynaklarına alabildiğine başvurmakla birlikte, Amerika ve Avrupa’nın öteki göreneklerinin ve de imkânlar ölçüsünde Doğu’nun tuttuğu ışığı görmezden gelmiyor. Gönüllü ölüm zorunlulukla psikolojik ya da toplumsal bir bozukluğun sığınağı olmadığından, bu kitap psikoloji, sosyoloji ya da antropolojiden çok edebiyata, felsefeye ve etiğe yönelmiştir.
Volant, intihar söz konusu olduğunda istatistikler, toplumsal değişimler, dinî baskılamalar, ekonomik çalkantılar ve coğrafî şartlar gibi unsurlardan çok, anlam sorgulamalarına geniş yer vermeyi tercih etmiş. Nicel yaklaşımların “intiharın var olduğunu gösterdiğini ama ne olduğunu açıklamadığını” söylerken intiharı, tasarıdan eyleme dönüştüren kişinin içine erişebilme ya da en azından buna yönelik bazı nüveler elde etmeye yoğunlaşıyor.
Wittgenstein, “ölüm yaşam olaylarından biri değildir, ölüm yaşanmaz” demişti; Volant, J. Hillman’ın “intihar, ölüm için bir yardım çağrısıdır” sözünü yorumlarken filozofla ters düşüyor:
İntihar, ölümden kurtulmak için değil ama ölümü yaşamak uğruna haykırılan bir umutsuzluk çığlığıdır.
Volant’nın sözlüğündeki maddelerde bunaldığı, bir şeyleri protesto ettiği, başkaldırdığı ve meydan okuduğu için intihara yönelenlerle karşılaşıyoruz. Bedensel olandan önce tinsel ölümü hedefleyen kişinin, intiharla radikal bir değişiklik yaptığını, bir anlamda “insanlık komedyasına sırt çevirdiğini” söylüyor. Shakespeare’in “olmak ya da olmamak” ifadesiyle açtığı kapıdan geçiyor onlar. Mesela, Şili’deki Pinochet darbesi sırasında uçakların bombaladığı başkanlık konutunda ele geçirilmemek için kendini öldüren Salvador Allende bu isimlerden biri. Girdiği derin bunalımı aşma yolunu intiharda bulan Kurt Cobain’in ölümü ise hâlâ muammalarla dolu. Colocs’ın solisti Dédé Fortin’in intihar nedeni belliydi: Aşk acısının tetiklediği ve onu dengesizleştiren melankoli.
Volant, intihar arifesinde ve sırasında kişiyi esir alan belirsizliklerin, karanlığın ve çıkış umudunun yarattığı karmaşanın dizginlenemezliğine atıf yapıyor. Suçluluk duygusundan, depresyondan, dışlanmışlıktan, kaçıştan, yastan, başarısızlıktan ve hastalıklardan bahsetse de intiharın hep gizemli bir yanı bulunduğunu hiç unutmamamız gerektiğini söylüyor. Russels mağazalarının vârisi fotoğrafçı Diane Arbus’ın intiharı, yazarın vurguladığı gizeme denk geliyor. Fransa’da belediye başkanlığı ve başbakanlık görevlerinde bulunan Pierre Bérégovoy’un bir koruda kendini öldürmesinin nedeni anlaşılamamakla birlikte tahminler mevcut: Basının asılsız iddialarla kendisini yıpratması, utanç, yoksulluğunun ve yabancılığının öne çıkarılması, onurunu kurtarmak istemesi…
‘Tarihin ve dünyanın sonunu imzalamak’
Sonuçtan hareketle nedenleri ve anlamı kavranmaya çalışılan intihar, Volant’a göre karmaşık olduğu kadar çeşitli de. Eylemde toplum da rol oynuyor kişinin ruh hâli de. Yazar bu noktada “rastlantı”dan bahsediyor:
Olayı intiharın kendisi yaratıyor. İntihar eden kişi için ölüme özgürce girişi rastlantısal bir serüvendir. Her şeyi çok iyi hazırlasa da ediminin felsefesini, yeri ve saati öngörse de ölüm onun için büyük bir bilinmez olarak kalır. Bizatihi ölüm ânım yaşamanın deneyimine yabancıdır. Ölümden sonra başına ne gelecektir? Uyku mu, uyanıklık mı? Huzura ya da adalete mi kavuşacaktır? Sonsuzluğa ya da hiçliğe mi? Yaraları yaşamdan nitel olarak farklı, ölüm sonrası bir var oluşa mı? İntihar edenlerin hepsi de daha iyiye doğru radikal bir değişiklik bekler. Horatius, ‘Non omnis moriar’ diyordu: ‘Tam olarak ölmüyorum.’ Buna karşılık, intihar eden kişi tekil tarihine bir çırpıda son verirken aynı zamanda onu kişisel olarak ilgilendirdiği ölçüde tarihin ve dünyanın sonunu da imzalar.
İster bir çağrıya kulak vermek için gerçekleştirilsin ister bir anlamsızlığı yok etme amacı taşısın intihar, tasarıdan eyleme geçirildiğinde ölüm dışındaki belirsizlikleri ve edimi anlamlandırma arayışı doğuruyor. Volant’nın yazdığı her madde mitolojiden tarihe, geçmişten günümüze, gerçeğinden kurmacasına kadar intihar örnekleri ve bunlara ilişkin yürütülen fikirler, söz konusu arayışları hatırlatıyor.
Tasarı, girişim ve eylem bütünlüğü içinde intiharı maddeleştirerek inceleyen Volant; yaşamı, tarihi ve bilimi birleştirdiği çalışmasında bu olgunun karanlık noktaları nedeniyle hep ilgi çektiğini anımsatırken bir notla meseleyi özetliyor:
1977 Haziran’ında, intiharı önlemeye yönelik uluslararası kongrelerin dokuzuncusunda, İsveçli katılımcı Ulf Otto şu itirafta bulunmuştu: ‘Aramızda intiharla uğraşanlar intihar davranışı konusunda her şeyi bildiğini söyleyebilir, yalnızca insanların neden intihar ettiğini söyleyemez.’ Gönüllü ölüme getirdiğimiz anlam bizim tarafımızdan ve intihar eden kişinin edimini sahnelerken bizi aydınlatmak ya da şaşırtmak üzere bize bıraktığı işaretlerden kalkarak oluşturulmuş bir anlamdır. Bu oluşturulmuş anlamın intiharın gerçek nedenlerine yaklaşabildiği hiç de kesin değildir. Bu türden bir eleştirel sorgulama kurmacalarımızın kırılganlığını gösterirken bizi de hiç durmadan söylediklerimizi ayrıntılandırmaya ve belirsizliklerimizle uzlaşmaya davet eder.
İntiharlar Sözlüğü, Eric Volant, Çeviren: Turhan Ilgaz, Sel Yayıncılık, S. 328